Şırnak’ın Silopi ilçesinde 20 yıl önce jandarmalar tarafından gözaltına alınıp bir daha haber çıkmayan altı kişinin kurşuna dizilerek öldürüldükleri ve sonra da bilinmeyen bir yere gömüldükleri ortaya çıktı. 

Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre, köylülerle birlikte gözaltına alınıp bırakılanların ve tanık askerlerin anlatımından yola çıkan Silopi Cumhuriyet Savcılığı, altı jandarma hakkında ‘birden çok kişiyi öldürmek’ suçlamasıyla dava açtı.

Savcılık, daha önce verdi takipsizlik kararında, Keldani kökenli baba oğlun PKK’ye katıldığını veya Fransa’ya akrabalarının yanına gittiğini öne sürmüştü.

İddianameye göre; 13 Haziran 1993’te Silopi’ye bağlı Görümlü köyünde konuşlanan Tekirdağ 3. Zırhlı Tugay 2. Tabur Komutanlığı’na PKK saldırdı, altı asker şehit oldu. Saldırıdan sonra Görümlü Köyü’nü basan jandarma, Keldani kökenli baba oğul Hamdo ve Hükmet Şimşek ile köy imamı İbrahim Akıl, Mehmet Salih Demirhan, Derecik’ten Şemdin Cülaz, Koyunören’den Ömer Kurtay’ın da aralarında olduğu 13 köylüyü gözaltına aldı. Yedisi bırakılırken, altısından bir daha haber alınamadı.

Eşi ve oğlunun kaybedilmesinden sonra Gule Şimşek, suç duyurusunda bulundu. Jandarma, savcılığın sorusu üzerine önce ‘baba oğlun PKK’ye katılmış olabileceğini’ iddia etti, sonrasında ‘ölmüş oldukları duyumlarının alındığını’ bildirdi. Jandarma 1995’te de ‘Baba oğlun Hıristiyan olmaları nedeniyle Fransa’ya göç ettiklerinin sanıldığını’ yazdı. Savcılık da ‘Hamdo ve Hükmet Şimşek’in Hıristiyan olması, akrabalarının kalmadığı, terör olayları sebebiyle Türkiye ’den göç ettikleri, yurtdışına göç etmiş olabilecekleri’ gerekçesiyle takipsizlik verdi.

'BU ŞEREFSİZLERİ ÖLDÜRÜN' TALİMATI

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin çabalarıyla dosyayı raftan indiren Silopi Başsavcılığı, o gün görevli askerlerin ifadesini aldı. Askerlerden Yusuf Özdemir, dönemin 23. Jandarma Sınır Tugay Komutanı Mete Sayar, “Bu şerefsizleri öldürün” talimatı üzerine köylüleri alana çıkardıklarını, içlerinin birinin boynunda haç bulunduğunu, haçı köyün imamına taktıklarını, altısının dizlerine G-3 silahlarıyla ateş edildiğini, Land araçlara kafaları yere gelecek şekilde ayaklarından bağlandığını ve 15 dakika dolaştırıldığını, akabinde birçok asker tarafından tarandıklarını ve ölülerin taburdaki garajın arka tarafında bulunan kuyulara doğru götürüldüğünü söyledi.

Remzi Büdüş de ‘6 - 7 köylünün kurşuna dizildiklerini arkadaşlarından duyduğunu, taburun meydanında cesetleri gördüğünü, sivil bir kamyonun cesetleri bilmediği bir yere götürdüğünü’ anlattı. O gün serbest kalan köylülerden Mıhyeddin Özdemir, silah sesleri kesilince askerlerden birinin “Hepsi öldü” dediğini anlattı.

Soruşturma kapsamında Görümlü Jandarması’nın gözaltı kayıt defteri istendi. Fakat 1993’teki baskında kayıtların kaybolduğu, kaydın 2001’den itibaren tekrar başladığı kaydedildi. TSK ile yazışma sonucunda tugayın o dönem Görümlü’de olduğu kabul edildi.

Şüpheli askerler iddiaları reddeditti. Silopi Savcılığı, cesetler bulunamamış olsa da altı köylünün öldürüldükten sonra kaybedildikleri sonucuna vararak, dönemin 23. Jandarma Sınır Tugay Komutanı Mete Sayar ile beş asker hakkında eski TCK’ya göre ‘birden ziyade kimseyi öldürmek’ten dava açtı. İlk duruşma, 5 Kasım’da görülecek.