Mardin Artuklu Üniversitesi'nin Midyat İlçesi'nde 6 dilde düzenlediği 'Uluslararası Midyat Sempozyumu'na katılan BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, bölgede yaşanan 1915 olaylarına değindi.

Tan, "Son yüzyılda 1915 olayları Ermeni katliamı, soykırımı, -bir siyasetçi olarak soykırım lafını ağzıma alıyorum kayıtlara geçsin diye- bu coğrafyada, bu Ermenilere ve Süryanilere karşı yapılan Seyfo olayı hariç, hiçbir zaman etnik ve dinsel bir kavga veya katliam yapılmamıştır" dedi. Tan, ortak bir acı anıtını dikilmesini de istedi.

Artuklu Üniversitesi YÖK’ten aldığı onayla Midyat İlçesi’nde Türkçe, Arapça, Kürtçe, Süryanice, İngilizce ve Farsça olmak üzere 6 dilde ’Uluslararası Midyat Sempozyumu’ düzenledi. Sempozyum 10 ülkeden 100 akademisyenin katılımıyla başladı. Midyat’ta üniversiteye ait bir konferans salonu olmadığı için, Matiat Oteli’nin konferans salonunda yapılan açılış konuşmaları, elektrik kesintisi yüzünden sık sık sekteye uğradı. 

Açılış törenine Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, Süryanilerin Midyat Metropoliti Samuel Aktaş, Dicle Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Abdullah Erin, Midyat Belediye Başkanı Şeyhmus Nasıroğlu ve çok sayıda davetli katıldı. 

’ÇOK DİLLİ İLDE, ÇOK DİLLİ SEMPOZYUM’ 
Açılış konuşmasını yapan Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, çok dili bir ilde, çok dili bir sempozyum düzenlemenin onuru içinde olduklarını belirterek şunları söyledi: 

"Üniversitemiz, şimdikine benzer bir heyecan yaşadığı seminer, sempozyum, konferans tarzında başka birçok ilmi toplantı gerçekleştirdi. 3- 4 yıllık bir müessese olmasına rağmen Artuklu Üniversitesi’nin kapıları, sadece öğrencilerine değil, muhitinin, şehrin insanına ve bütün ilim, irfan muhiplerine sonuna kadara açılmıştır. İşte bugün de bu açık üniversite fikrinin kuvveden fiile geçtiği güzel bir zamanı idrak ediyoruz." 

İki gün devam edecek ve ’Keşf-i Kadim’ sloganıyla başlayan sempozyumda Midyat’ın geçmişi ve bugünü sosyolojik, kültürel, dini, siyasal ve iktisadi boyutlarıyla ele alınıyor. 

TAN, SİYASETÇİ OLARAK SOYKIRIM LAFINI AĞZIMA ALIYORUM 
BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Midyat’ın sahip olduğu etnik, dini ve kültürel yapıyı bir bir anlatırken, içinde Midyat’ın da bulunduğu Turabdin bölgesinde Süryanilerin, Mardin Derik ve Mazıdağı bölgesinde ise Ermenilerin yaşadığını söyledi. Tan Ermenilerle ilgili olarak şöyle dedi: 

"Mardin ve bölgesinde her şey güllük gülistanlık değildi. Araplar kendi arasında, Kürtler kendi arasında, hatta Süryaniler de kendi aralarında kavga ederlerdi. Sanmayın ki her gün kalktığımızda gidip komşumuzun elini öpüp işimize gidiyorduk. Burada da normal kavgalar husumetler yaşanıyordu. Son yüzyılda 1915 olayları Ermeni katliamı, soykırımı, -bir siyasetçi olarak soykırım lafını ağzıma alıyorum kayıtlara geçsin diye- bu coğrafyada, bu Ermenilere ve Süryanilere karşı yapılan Seyfo olayı hariç hiçbir zaman etnik ve dinsel bir kavga veya katliam yapılmamıştır." 

’ERMENİ HALKI YOK OLMUŞTUR’ 
Tan, sempozyumdan sonra gazetecilere yaptığı açıklamada da Ermenilerle ilgili olarak Türkiye’nin resmi tezinde halkın planlayıp öldürülmesi olmadığını belirterek, şunları söyledi: 

"Biz tehcir kararı aldık. Yani yerinden göç ettirme, başka yere yerleştirme kararı aldık. İşte yolda bir kısmı hastalıktan öldü. Bir kısmı soğuktan öldü, bir kısmı sıcaktan öldü, işte bir kısmı çeteler tarafından öldürüldü. İşte devlet yapmadı, planlı olarak bunun bir amacı yoktu. Gibi savunmalar içindeydik. Ben şu an bir siyasetçi olarak değil, vicdan sahibi bir insan olarak konuşuyorum. Şimdi soykırımdan kastettiğin, büyük felaketten kastettiğin nedir? Bir halkın yok edilmesi ise ha bu nasıl oldu, kim yaptı, ne etti, nasıl şekilde oldu bunlar önemli değil. Ortada bir gerçek var ve Ermeni halkı yok olmuştur. Neticesi budur. 

Bence kelimeler üzerinde oynamanın kimseye bir yararı yok. Yani biz buna ’soykırım’ mı diyelim, ’jenosit’ mi diyelim, ’büyük felaket’ mi diyelim, planlı mı oldu, plansız mı oldu diyelim. Veya planlı oldu da bunu kim yaptı, ittihat terakki mi yaptı, yoksa bütün Türkler, Kürtler Müslümanlar birlikte mi yaptı. Tamam bunları inceleyelim ama sonuç önemli. Yani sonuç da bugünkü coğrafyanın nüfusu o tarihte 13 milyon iken bir milyon 200 binin üzerinde Ermeni vardı. Yani yaklaşık yüzde 9,5-10’luk bir Ermeni nüfus var. Bugün TC nüfusu 75 milyon ama Ermeni nüfusu ise 40 bin. Neticede bir halk yok oldu mu olmadı mı? Yani biz bunu tartışalım. Efendim bunların hepsi öldürülmedi de dörtte üçü göç etti. Peki hiçbir insan kendi rızası ile kendi doğduğu, büyüdüğü 2- 3 milyon yaşadığı ana vatanından kendi isteği ile göç eder mi? 

Vicdan sahibi bir insan olarak konuşmak mecburiyetindeyiz. Siyasetçiler kelimelerle oynamayı suçlarının üstünü örtmeyi bir marifet zannediyorlar. Bu hiçbir şekilde marifet değil. Olayı olduğu gibi görmek lazım. İnsanlık büyük acılar ve zulümler yaşamıştır. Müslümanlar da büyük acılar yaşamıştır. Hıristiyanlar da büyük acılar yaşamıştır. Peki ne yapmamız lazım? Biz bu acıları yok farz ederek çözemeyiz? Katledilen yerlerinden edilen Müslümanlar için de Türkler içinde ağlayacağız. Aynı şekilde Ermeni halkları için de Rum Halkı içinde ağlayacağız."

ÖZÜR DİLEYEREK ANIT DİKELİM 
BDP’li Tan, ortak bir acı anıtı dikilmesi gerektiğini savunarak şöyle devam etti: 

"Biz dönüp bütün ölülerimizden özür diliyoruz. Kim bu yanlışlıkları yapmışsa, taammüden tasarlayarak yaptıysa Allah kahretsin ve cezalarını roji mahşerde versin. Ortak bir acı anıtı dikmemiz lazım bunun için. Yoksa acıları ben yapmadım sen yaptın. Ben seni öldürmedim, sen öldürdün, bunun adı soykırım değildir, bunun adı katliam değildir, diyerek örtemeyiz. Olanları olduğu gibi ortaya koymalıyız. Ondan sonra bu günahları tasvip etmediğimizi söylemeliyiz." (Radikal)