Avukat Alp Selek, Türkiye’deki hukuk sistemini ve hukuka yönelik eleştirileri değerlendirdi.

Mısır Çarşısı patlaması davasında yargılanan kızı sosyolog Pınar Selek’in avukatlığını da yapan Selek, 60 yıllık avukatlık hayatında bir çok sürece tanıklık etti.

Darbe dönemindeki mahkemeler ve günümüzdeki mahkemeleri kıyaslayan Selek, darbe mahkemelerinde siyasi savunma yapıldığını ifade ederek günümüzde bu duruma müsaade edilmediğinin altını çiziyor.

Avukat Selek,” Bir devlet hukuk devleti değilse, baskı rejimi hâkimse hukuk bambaşka işliyor. İktidarın istediği mahkûm oluyor, istemediği beraat ediyor. Cumhuriyet davası bu dönemin en önemli davalarından biri. O dönemlerde duruşmalarda siyasi savunmalar yapılıyordu ancak Cumhuriyet davasında Ahmet Şık iktidar partisini eleştirdiğinde savunması engellendi” ifadelerini kullanıyor.

Alp Selek, Cumhuriyet’ten Canan Coşkun’un sorularını yanıtladı.

- Kaç yıldır avukatlık yapıyorsunuz?

60 yıla yaklaşıyor.

- 60 yıllık meslek hayatınız boyunca birçok önemli döneme tanıklık ettiniz.

12 Eylül döneminde Türkiye İşçi Partisi yönetiminde olduğumdan tutuklandım. Beni götüren polis “Siz önemli değilsiniz. Sizi mahkûm ettirip partiyi kapatacaklar” demişti. 8 yıl hapis cezasına mahkûm oldum. 4.5 yıl yattım. Bizden sonra tutuklananların hepsi beraat etti. Bir devlet hukuk devleti değilse, baskı rejimi hâkimse hukuk bambaşka işliyor. İktidarın istediği mahkûm oluyor, istemediği beraat ediyor.

-  Anlattıklarınız şimdinin yargılama pratiğine çok benziyor.

Cumhuriyet davası bu dönemin en önemli davalarından biri. O dönemlerde duruşmalarda siyasi savunmalar yapılıyordu ancak Cumhuriyet davasında Ahmet Şık iktidar partisini eleştirdiğinde savunması engellendi. Bugün daha sekter bir tutum var. İktidar partisine laf söyletmek istemiyor mahkemeler. Cumhuriyet davası bunun en açık örneklerinden biri. Güven kalmadı

- Baskı rejimlerinde hukukun böyle işlediğini söylediniz. Meslek hayatınız boyunca baskı rejimlerine tanıklık ettiniz. Bugünle karşılaştırsanız ne dersiniz?

Menderes döneminde de mahkemelere baskı vardı ama bugünkü daha fazla.

- Türkiye’de yargıya güvenin yüzde 20’nin altına inmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Önceleri 3-4 tane hukuk fakültesi vardı. Türkiye’nin ihtiyacına yetecek kadardı. Zamanla değişti ve çok hukuk fakültesi açıldı. Kapasitenin çok üstünde hukuk fakültesi mezunu yetişti. Bazı üniversitelerde hocalar yetmiyor, eksik hocayla ders veriliyor. Oradan yetişenler hâkim/savcı da oldular. Sistem böyle bozuldu. Yargıtay dosya yüküne girdi. O kadar girdi ki dosyaları okumalarına olanak göremiyorum. Raportörler ne hazırlarsa... Çünkü zamanları yok. Bu şekilde bana göre Türkiye’de hukuk hukuk olmaktan çıktı. Adı hukuk ama içi boş. Bu hale gelince hukuka da itimat kalmadı.

- Pınar Selek davası 20. yılına girdi. Dört kez beraat etti ancak dosya hâlâ Yargıtay Genel Kurulu’nda.

Bizi dinleyen bütün hâkimler lehimize karar verdi. Bizim gıyabımızda dosya üzerinden inceleyenler kararı bozdu. 20 yıl böyle gitti. Pınar tahliye olduğunda gazeteciler sevindin mi diye sordular. O an birdenbire içimden içeride savunmasız tutuklu ve hükümlü gençler olup olmadığını sordum. Savunmasız kalan insanları düşündüm. İnsanların fikirleri nedeniyle mahkûm olması kabul edilemez. O insanların içeride çürütülmesi insanlık suçudur.

Söyleşinin tamamı burada.