Vicdani reddini açıkladığı için 27 Şubat'ta tutuklanarak Edirne Askeri Cezaevi'ne konan ve tutuklandığı günden mahkemece serbest bırakıldığı 13 Mart'a kadar açlık grevine giren Taraf gazetesi yazarı ve Kürt edebiyat eleştirmeni Ali Fikri Işık, çıkarıldığı mahkemece önce tahliye edilmiş, ardından "Emre itaat etmediği" gerekçesiyle zorla askeri birliğine teslim edilmişti.

Götürüldüğü askeri birlikte 4 günlük izin kağıdı verilerek serbest bırakılan Işık, neden askerliği reddettiğini Dicle Haber Ajansı'na anlattı.

Yüksekova Haber'in yer verdiği habere göre, "Ben Türk vesayetine askerlik yapmayı reddettiğim için bana dava açtılar" diyen Işık, "Ben askeri disipline, askeri eğitime karşıyım" dedi.

'TSK KİRLİ BİR KURUM'

Kürt halkına ideolojik ve psikolojik baskı yapan Türk devletine askerlik yapmayacağını belirten Işık, Türk devletinin kendisinden askerlik yapmasını istediğini söyleyerek, şöyle konuştu:

"TSK kirli bir kurum, askerlik yapmıyor, siyasetçiler gibi siyaset yapıyor. TSK, halka 'Ben toplumun her şeyiyim. Bizsiz hiç kimse bir şey yapamaz. Gelin gölgem altında yaşayın' mesajı vermeye çalışıyor. Ben bu koruyucu ve savunmacı mantığı kabul etmiyor ve reddediyorum. Ben Kürdüm, benim bir ülkem ve onun bir adı var, o da Kürdistan'dır. TSK benim halkımın karşısında büyük bir kirli savaş yürütmektedir. 30 yıldır hukuka, insanlığa sığmayan vahşi bir şekilde halkıma karşı savaş yürütülüyor. 50 bin insanımız öldürüldü, 17 bini faili meçhule gitti. Bunların sorumlusu TSK'dır."

'ÜLKEMDE SORUNLAR DEVAM ETTİĞİ SÜRECE ASKERLİK YAPMAM'

Kürt halkına ve gençlerine seslenen Işık, askerliği reddetme çağrısında bulundu. 1980 yılında askeri mahkemede yargılandığını ve işkenceye maruz kaldığını hatırlayan Işık, "Diyarbakır 5 Nolu Cezaevi'nde kaldım. Ben bir sivil olmama rağmen askeri mahkemelerde yargılandım ve ceza aldım. 1980 yılında anadilde savunma hakkı hiçbir şekilde konuşulamazken, ben Kürtçe savunma yapıyordum" dedi.

Askerliği reddettiği için bir yıl 15 gün hapis cezası aldığını belirten Işık, "Ben mahkemede bu yargılama sürecinin benim için meşru olmadığını ve beni yargılayamayacaklarını söyleyerek mahkemeyi protesto ettim. Sonra da mahkemede açlık grevine başladığımı açıkladım. Ve cezaevine girdiğim günden itibaren 15 gün boyunca açlık grevindeydim" dedi. Açlık grevine başlamasının devleti korkuttuğunu ifade eden Işık, "Ben açlık grevine başladığım için 15 gün içinde mahkeme heyeti hemen iddianame çıkardı ve beni serbest bıraktı" diye belirtti. Serbest bırakılmasının ardından askere götürülmesinin tam bir hukuksuzluk olduğunu kaydeden Işık, askeri tugaya görüldüğünde askerliği kabul etmediğini söylediğini aktararak, "Askere götürüldüğümde 'ya beni serbest bırakırsınız ya da tekrar cezaevine geri giderim' dedim. Ve bana 4 günlük izin belgesi vererek serbest bıraktılar. Ama ben onlara geri gelmeyeceğimi, askerliği vicdanen kabul etmediğimi söyledim" dedi.

'KOŞULLARI DEĞİŞTİ AMA ZİHNİYET AYNI'

1980 yılından bu yana çok şeyin değiştiğine işaret eden Işık, değişimin zihniyette yaşanmadığını ifade etti. Anayasada vicdani reddin yer almadığını hatırlatan Işık, "Sen mahkemeye çıkıp vicdani reddini açıkladığında, ha duvara söylemişsin bunu, ha mahkeme heyetine söylemişsin, fark etmiyor. Çünkü yasalar kişinin bu isteğini yasal olarak düzenlemesini yapmadığı için kabul etmiyor" diye konuştu. Vicdani reddin uluslararası mahkemelerde kabul edildiğine dikkat çeken Işık, "Türkiye AB sözleşmelerini kabul etmiş bir cumhuriyettir. Bu konuda çıkacak engellerde uluslararası yasalar devreye girer. Benim askerliği kabul etmemem de vicdani olduğu için Türkiye Anayasası'nda aslında bunun karşılığını bulabiliriz. Ama 80 yıldır askeri vesayet Türkiye sistemini yönettiği için buna izin vermediler" diye konuştu.