Avrupa Parlamentosu'nda bir soru önergesini yanıtlayan AB Komisyonu Üyesi Stefan Füle, Türkiye'nin Alevi açılımının somut sonuçlarının görülmediğini bildirdi.

AB Komisyonu'nun Genişleme ve Komşuluk Politikalarından Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Türkiye'de nüfus kağıtlarında dinle ilgili bilgilerin ayrımcı uygulamalar için potansiyel oluşturduğunu, misyonerlerin ülke bütünlüğü ve Müslüman dinine tehdit olarak algılandığını belirterek, "Alevi cemaati de, Cemevlerinin bir ibadet yeri olarak tanınmaması dâhil sorunlarla karşılaşmaktadır. Aleviler ve Müslüman olmayan dini cemaatlerle Türk hükümeti tarafından başlatılan diyalog henüz somut sonuçlar vermemiştir" dedi.

Füle, Avrupa Parlamentosu'nun Hollandalı ve "Özgürlük ve Demokrasinin Avrupası" grubuna mensup üyesi Bastiaan Belder'in Türkiye'deki dini özgürlükler konusundaki yazılı soru önergesini yanıtladı. Belder Türkiye'de Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 1 milyar Avro bütçesi, 117 bin çalışanı bulunduğunu, ülkedeki din politikası üzerinde büyük etkiye sahip olduğunu belirtti.

Diyanet vaizlerinin özellikle Sünni İslamı vaaz ettiklerini, bunun ülkede din özgürlüğünün sağlanmasını olanaksız kılındığını savunan Hollandalı vekil, "Diğer dinler ve misyonerlik faaliyetlerine karşı düşmanca davranılıyor" dedi. Diyanet'in etkinlikleri nedeniyle Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nce gerçekleştirilmesi talep edilen tarafsız ve nötr bir devlet olma taahhüdü ve uluslararası insan hakları yükümlülükleriyle bağdaşmasının zorlaştığını iddia eden Bastiaan Belder, "Bu aynı zamanda tüm imamların devlet memuru olması ve Diyanet'in cami inşaatlarını finansal olarak desteklemesinden de bellidir" dedi.

-ALEVİ AÇILIMI NE OLDU?-

AB Komisyonu Üyesi Stefan Füle ise önergeye yanıtında, Türkiye'nin henüz; Alevi cemaati ile Müslüman olmayan dini cemaatlerin karşılarına orantısız engeller çıkarılmadan çalışmalarını sağlayacak olan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi doğrultusundaki yasal çerçeveyi henüz oluşturmadığını, AB Komisyonu'nun bunu görüşmelerde düzenli olarak gündeme getirdiğini bildirdi.

AİHM'in 2007 Ekim ayında verdiği bir kararda Türkiye'nin eğitim sistemi ve iç hukukunu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ek 1 numaralı Protokolün 2'nci maddesine uyarlamasının talep edildiğini, ancak bunun henüz yerine getirilmediğini kaydeden Füle şöyle devam etti:

"Müslüman olmayan dini cemaatler aralarında, tüzel kişilikte eksiklikler, din adamlarının yetiştirilmesi ve emlak konularındaki kısıtlamaların da bulunduğu sorunlarla karşı karşıyadır. Din kültürü ve ahlak dersleri ilk ve orta öğretimde zorunlu olmaya devam etmektedir. Nüfus kağıtları gibi kişisel belgeler, dinle ilgili bilgiler içermekte, ayrımcı uygulamalara potansiyel oluşturmaktadır.

Misyonerler, büyük ölçüde ülke bütünlüğüne ve Müslüman dinine tehdit olarak algılanmaktadır. Alevi cemaati de, Cemevlerinin bir ibadet yeri olarak tanınmaması dâhil sorunlarla karşılaşmaktadır. Aleviler ve Müslüman olmayan dini cemaatlerle Türk hükümeti tarafından başlatılan diyalog henüz somut sonuçlar vermemiştir. "

Füle, Komisyon'un Türk yetkililerle görüşmelerde dini özgürlükler konularının gündemde tutulduğunu, AB ile katılım müzakerelerinde bulunan bir ülke olarak Türkiye'nin insan haklarını teminat altına alması gerektiğini, bunlar arasında tüm vatandaşları için dini özgürlük hakkının bulunduğunu da bildirdi.

HABERLER.COM