İtalyan Barış ve Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (CIPMO) 4-5 Nisan tarihlerinde İtalya’nın Torino kentinde Uluslararası Etnik ve Dini Azınlıklar Konferansını düzenledi.

Akdeniz bölgesindeki ülkelerdeki azınlık toplumların temsilcilerinin iki gün boyunca sunumlarla birbirlerine deneyimlerini ve kendi bölgelerinde yaşadıkları sorunları aktardığı konferans Torino Yazarlar Merkezi’nde gerçekleşti.

Açılış konuşmasında CIPMO Başkanı Janiki Cingoli, farklı kültürlerin bir arada bulunduğu Torino kentinin özellikle seçildiğini belirterek azınlıkların farklı ülkelerde de olsa aynı sorunları yaşadıklarına dikkat çekti.

Türkiye’den Sabancı Üniversitesi Uluslararası Politikalar Merkezi’ni temsilen Fuat Keyman, Boğaziçi Üniversitesi’nden Welat Ay ve Aris Nalcı’nın konuşmacı olarak katıldığı konferansa Mısır’daki devrimin ardından işinden uzaklaştırılan Al Ahram Gazetesi Editörü Mohammed Sabreen de katıldı.

GÜNDEMDE ORTAK VATANDAŞLIK VAR

Keyman, Kürt sorunu ve çözümleri ile ilgili yaptığı konuşmasında farklı etkenlerden ve parametrelerden bahsederken, ortak vatandaşlık temelinde şekillendirilen yeni kimliklerin Avrupa’nın ve Türkiye’nin gündeminde olduğunu söyledi.

İSMİM BİLE YASAK

Kendi kişisel hikayesi üzerinden Kürt olmanın ve Türkiye’de kimliksel olarak tanınmamanın getirdiği gerçek sorunlar üzerinde duran Welat Ay ise isminin dahi kimliğine yazılamadığı bir ülkede nasıl bir demokrasiden söz edileceği üzerine bir sunum yaptı.

Ay, köyleri yakıldıktan sonra göç ettirilen babasının, okula gittiğinde Türkçe bilmediği için nasıl kendisi ile alay edildiğini. Kız kardeşinin kendisine Kürt olup olmadığı sorulduğunda ‘Kürt gibi bir şeyim’ derken ne kadar utandığını ve kendi halkı ile ilgili insanın nasıl ‘gibi bir şey olmak’ terimini kullanmak zorunda bırakılmanın örnekleri ile Türkiye’de Kürt kimliğinin sorunlarını ortaya koydu. Ay sunumuna ‘Ne zaman benim adım resmi olarak Welat olacak ve ne zaman Welat ismi devlet tarafından da kabul görecek, o zaman demokrasiden söz etmeye başlayabileceğiz’ dedi.

RAKAM PAZARLIĞI İSTEMİYORUZ

Aris Nalcı ise Türkiye’deki Ermeni toplumunun sosyokültürel yapısı ve Ermenilerin Türkiye’de önümüzdeki Haziran ayında yapılacak seçimlerde milletvekili adaylıklarının sık konuşulmasının Ermeni toplumu içerisinde bir siyasi açılım olduğuna değindi. Nalcı aynı zamanda Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın ‘bizim Ermenilerimiz’ söylemi ile Türkiye’nin Ermeni halkı ile olan sorunlarını iç politikaya malzeme haline getirmesinin bu sorunları çözemeyeceğini, diasporanın ve Ermenistan’ın farklı parametreler olarak ele alınıp ilişki kurulması gerektiği üzerine durdu. Nalcı sözlerini ‘Bizler birçok tarihçinin öldürülmediğini savunduğu rakam pazarlığını yaptığı birer rakam değiliz, bizler insanız ve eşitlik haklarımızı istiyoruz’ dedi.

DEMOKRAT HABER ÖZEL