Birikim dergisi ve Radikal yazarı Prof. Dr. Ahmet İnsel, Gezi Parkı direnişiyle insanların, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Firavunvari projelerine" ve kendisini "İstanbul'un sultanı" gibi görmesine "yeter artık" dediğini söyledi.

İnsel, Erdoğan'ın seçmen kitlesini vurgulayarak söylediklerini eleştirdi, "Onun yüzde 50’si, diğer yüzde 50’den büyük değil ki! Ayrıca şimdi arkasında yüzde 50 olduğu da son derece şüpheli" diye konuştu.

Vatan gazetesinden Deniz Güçer'in "Artık kimse orduyu göreve çağırmıyor" başlığıyla yayımlanan (8 Haziran 2013) söyleşisi şöyle:

BU YOL AKP'YE, KÜRTLERE VE SOSYALİST BAĞIMSIZLARA VERİLEN OYLAR SAYESİNDE AÇILDI

“Bu artık yeni Türkiye” dediniz ve Başbakan’ı eski Türkiye’de bıraktınız. Yeni Türkiye’yi anlatır mısınız?

Yeni Türkiye, bazı açılardan Başbakan’ın on yıllık iktisadi ve siyasal icraatlarının sonucu aynı zamanda. Bugün Taksim Meydanı’nda, büyük bir iktisadi gelecek endişesi taşımayan gençler var. Çoğu üniversitede öğrenci ya da çalışıyor. Elbette Türkiye’de işsizlik var, yoksulluk var, en önemlisi gelir dağılımı eşitsizliği var. Ama bunlar artık normalleşmiş, gelişmiş bir kapitalist ekonominin sorunları. Diğer taraftan, Türkiye’de uzun mücadelelerden sonra, artık askeri-bürokratik vesayet rejimi de yürürlükte değil. Bu değişim, birçok bakımdan adil olmayan yargılamalar aracılığıyla sadece gerçekleşmedi. 2007 seçimlerinde AKP’ye ve Kürtler’in ve sosyalistlerin bağımsız adaylarına oy verenler sayesinde bu yolun açıldığını unutmayalım. Ne Taksim meydanında, ne Ankara, İzmir ve onlarca kentte, orduyu göreve çağıran yok. Tek tük bu tür slogan varsa da, büyük kitle onun etrafından vebalı görmüş gibi kaçıyor. İzole oluyor ve süngüsü düşüyor. Yeni Türkiye bu.

İçinde kimler var?

Başbakan’ın da attığı cesur adımla, Kürt sorununda barış perspektifinin elle tutulur hale gelmesinin bugün Haysiyet direnişinin tamamen barışçı, özgürlükçü ve şenlikli bir ortamda gerçekleşmesini sağladığını unutmamak gerek. Bundan bir yıl önce, böyle bir gelişme olmazdı çünkü sokağa tepkisel şiddet hakim olurdu. Bu da Yeni Türkiye’nin bir unsuru. TOMA araçları Diyarbakır’dan Ankara’ya sevk ediliyor. Muhtemelen CHP’ye oy veren orta yaş üstü bir kadın, muhtemelen BDP sempatizanı, Öcalan’ı halk önderi olarak kabul eden Kürt genciyle halay tutuyor. Erdoğan’ın ve bazı AKP kurmaylarının, gözü kapalı AKP destekçisi bazı medya organlarının arkasında gizli güçler, Ergenekon, yabancı elleri ararken, eski Türkiye’nin kodlarıyla, siyasal bakışıyla, değerleriyle düşünüp, konuştuklarını ele veriyorlar.

AHLAKÇILIK VE FARKLILIKLAR

Yeni gençleri fark ettik. Sokaklarda, meydanlarda gördük. Gaz yediler, slogan attılar, duvarlara yazılar yazdılar...

Bunu Bilgi Üniversitesi araştırmacılarının üç bin gençle sıcağı sıcağına yaptıkları anket büyük ölçüde gösteriyor. Kendilerini özgürlükçü olarak tanımlayan, var olan siyasal partilerle organik ilişkisi çok sınırlı olan, sosyal medyayı yoğun ve hızlı biçimde kullanan bir gençlik bu. Ahlakçılığa tepkili, farklılıklara saygılı. Bu nedenle kendi farklılığına da saygılı olunmasını talep ediyor. Son derece güçlü bir mizah yeteneği olan, şiddeti benimsemeyen ama şiddete de pabuç bırakmayan, otoriter gücü bu nedenle çaresiz ve sonuçta güçsüz bırakan bir gençlik. Bugün Haysiyet Direnişlerinin ana gövdesini bu profil oluşturuyor.

‘Yeni Türkiye gençliği’ ne istiyor?

Özgürlük istiyor. Kamu otoritesinin, Başbakan’ın, üniversite rektörünün, hocasının, lise müdürünün, patronunun ona saygılı olmasını istiyor. Anne ve babalarından eskisi gibi dayak yemeyen, azar işitmeyen bir genç nesil geliyor. Fiziki ve simgesel olarak, başkalarından da dayak yemek ya da aşağı görülmek, hor görülmek, kendilerini ilgilendiren konularda fikirlerinin sorulmamasını istemiyorlar.

TARAFTAR TÜRKİYE ORTALAMASI

Çarşı POMA’yı literatüre soktu... Karşıyaka Göztepe ile barıştı... Apolitik görünen kesimler bile tepkili...

Apolitik olmak, haysiyet talebinizin olmadığı anlamına gelmez. Fenerbahçeli ya da Galatasaraylı, Karşıyaka ya da Göztepe taraftarı olmanın mütehakkime karşı boyun eğmekle bir ilişkisi yok. Taraftar grupları Türkiye ortalamasını yansıtıyor. Erdoğan’ın büyük başarısı, kendisine karşı düşman kardeşleri birleştirmiş olması. Özgürlük ve saygı talep edenler kolkola girince, o takım bu takım demenin anlamı kalmaz.

HER ŞEYE MÜDAHALE ‘YETER’ DEDİRTTİ

Halkı en çok kızdıran ne oldu?

Başbakan’ın her konuya maydanoz olması, muhtarlık seviyesindeki işlerden cumhurbaşkanlığı seviyesindeki işlere kadar her seviyede, her alanda müdahaleci, düzenleyici, yaptırımcı olma taşkınlığı. Bunu yaparken sergilediği kibirli, kendisini desteklemeyen, görüşlerini paylaşmayanları aşağılayıcı üslubu. Bunu sadece alkol kullanımı konusunda değil, kendi katı muhafazakâr ahlak anlayışı ve estetik değerleriyle ilgili her konuda yapıyor. Firavunvari projelerine, özellikle kendisini İstanbul Sultanı gibi gördüğü bu kentte insanlar “Yeter artık!” dedi.

AVM YERİNE PAYLAŞIM PAZARI

Sizi en çok şaşırtan ne oldu?

Gençlerin her gün Taksim’i ve çevresi itinayla temizlemeleri. Yarattıkları dayanışma. AVM’nin yapılacağı yerde büyük bir paylaşma pazarı kuruldu. Bu da son derece önemli bir simge. Bir kadının “Burada bir ülke kurulmuş” demesini aktardı bir gazeteci. Her şeyi ticaret, inşaat ve kâr olarak görmeyen bir ülke özleminin, küçücük ama anlamlı bir ifadesi bu.

Gaz, cop bu kalabalığı sindirir mi?

Sonuç ortada. Korku duvarı yıkıldı mı, bu tip baskıcı araçlar tepkiyi katmerleştirmekten başka işe yaramazlar.

BAŞBAKAN’IN İŞİ BUNDAN SONRA ÇOK ZOR

Tüm bu olaylar size göre Başbakan’ın imajını nasıl etkiledi?

Korku duvarı yıkıldı. Başbakan’ın tüm hoyratlığının, kibrinin, iktidar baş dönmesinin, hizmet olarak tanımladığı tutkusal toplum mühendisliğinin tüm cepheleri ortaya serildi. Bundan sonra aynı tavır ve siyaseti sürdürmeye kalkarsa, ona hep Gezi Parkı olayları hatırlatılacaktır. Taksim Meydanı ve çevresinde bir haftadır esen özgürlük rüzgârının kokusunu aldı artık genç kuşaklar. Başbakan’ın bundan sonra işi çok daha zor olacak.

Yüzde 50 neden bu kadar kızgın?

Bir kere sürekli arkamda yüzde 50 var denmesine ve diğer yarı olan kendisinin bu kadar dışlanmasına öfkeli. Bu da Erdoğan açısından bir akıl tutulması ya da demokrasi anlayışının sığlığını ve arkaikliğini ele veriyor. Yüzde 50’ye karşı bir blok yüzde 50 yarattı kendi eliyle, sözüyle. Onun yüzde 50’si, diğer yüzde 50’den büyük değil ki! Ayrıca şimdi arkasında yüzde 50 olduğu da son derece şüpheli.

Size göre eylemler sona erecek midir?

Bunu Başbakan’ın tavrı belirleyecek. Bundan sonraki gelişmelerin tüm sorumluluğu Tayyip Erdoğan’a ait.

Cumhurbaşkanı Gül’ün açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Partisiz cumhurbaşkanının ne işe yaradığını somut olarak gösterdi. Aynı şey başkanlık rejiminde, Erdoğan başkan iken olsaydı nasıl gelişirdi, onun somut olarak ölçülmesine yaradı.