Yazar Ahmet Altan, hiçbir tutarlılığı olmayan suçlamaların ileri sürüldüğünü dile getirerek, “Zaten bu savcı hukukun ırzına geçmeyi öyle bir alışkanlık haline getirmiş ki bizim iddianame hukuk pornosuna dönmüş” dedi. Altan, “Suçluların hukuku iktidarda olduğu için cezaevindeyim” diye konuştu.

Ahmet Altan, kardeşi Prof. Dr. Mehmet Altan, gazeteci Nazlı Ilıcak ve kapatılan Zaman Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'nın da aralarında bulunduğu 17 gazetecinin yargılanmasına İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dördüncü gününde devam edildi. Duruşma, 10 aydır tutuklu yargılanan Yazar Ahmet Altan’ın savunması ile başladı. Altan, savunmasında iddianamede kendisine yöneltilen suçlamalara yanıt verdi. 

'SAVUNMAYI HAK ETMİYOR'

“Bir iddianamenin hukuk pornosu olarak portresi” diyerek savunmasına başlayan Altan, “İddianame olduğu ileri sürülen, zekadan ve hukuktan yoksun ağırlaştırılmış müebbet gibi heybetli bir cezayı taşımaya mecali yetmeyen bu cılız metin ciddi bir savunmayı asla hak etmiyor” dedi.

'İKİ KEZ GÖRÜŞTÜM'

Altan, Alaatin Kaya ile telefonda görüştüğüne dair iddialara ilişkin “Mehmet Altan'la benim 10 yıllık telefon kayıtlarımızı incelemişler ve Alaattin Kaya'yla görüşmelerimizin yekununu da çıkarıp iddianameye koymuşlar. 'Sık sık görüştüğümüz' söylenen Alaatin Kaya ile Mehmet Altan 10 yılda sadece 1 kere görüşmüş. O da 2008 yılında. Ben de sadece iki kez 2010 ve 2012 yılında konuşmuşum” dedi.

'HUKUKU UNUTTUK TERBİYEYİ UNUTMAYALIM'

Gizli tanık Söğüt'ün ifadesindeki talimatla yazı yazdığı iddiasına sinirlendiğini belirten Altan, “Bir iddianamenin kompozisyonunu düzenlemekten aciz, anadilini bile düzgün yazamayan bir adam kalkmış 35 senelik yazara 'yazılarını emirle' yazdın diyor. Hukuku unuttuk, bari terbiyeyi unutmayalım” ifadesinde bulundu.

'SAVCI, ÖRGÜTE BAKACAK İSE AKP'YE BAKSIN'

Altan, iddianamenin temelini askeri darbe suçunun oluşturduğunu ve suç tarihinin 15 Temmuz 2016 olduğunu belirterek, “Ben gazeteciliği 2012'de bıraktım. En yenisi suç tarihinden 4 yıl önce yapılmış haberler suça kanıt olabilir mi? Savcı 'örgüt lehine süreklilik arz eden' yayınlara ve söylemlere bakmak istiyorsa AKP'ye bakacak. Cemaatin örgütlendiği bir toplantıda Fethullah Gülen'e 'muhabbetlerini' sunan Tayyip Erdoğan'a bakacak. Meclis kürsüsünden Gülen'i kendini parçalayarak savunan Adalet Bakanı’na bakacak” dedi.

Hiçbir tutarlılığı olmayan, kanıtlara dayanmayan suçlamalar ileri sürmenin, bunları iddianameye yazmanın “hukukun ırzı”na geçmek olduğunu dile getiren Altan, “Zaten bu savcı hukukun ırzına geçmeyi öyle bir alışkanlık haline getirmiş ki bizim iddianame hukuk pornosuna dönmüş” dedi.

‘DUMANLI’NIN ERDOĞAN İLE UÇAĞA BİNME SAYISINDAN AZ’

Ahmet Altan, Zaman gazetesinin firari Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı ile irtibatı olduğuna ilişkin de “Bir bakın… Eğer benim Ekrem Dumanlı ile konuşma sayım, Ekrem'in Tayyip Erdoğan'ın uçağına binme sayısından fazlaysa gelin Dumanlı ile konuşma suç mu değil mi tartışalım. Ama Dumanlı, Erdoğan ile benle konuştuğunun 10 misli konuştuysa o zaman benim karşıma bu saçmalıklarla gelmeyin” diye konuştu.

'TİYATRONUN YENİ AKTÖRÜ'

Altan, “Bizi hapse attırmak için kıvranıp duran savcı, biliyorsunuz bizi önce o konuşmada ‘subliminal mesaj’ verdiğimiz gerekçesiyle gözaltına aldırıp tutuklattı. ‘Subliminal mesaj’ gerekçesi sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı güldürüp alay konusu olunca bu ‘subliminal’ lafı hokkabaz topu gibi birden ortadan kayboluyor. Sanki savcı hiç böyle bir iddia ileri sürmemiş, sanki biz 12 gün Terörle Mücadele Şubesinin nezarethanesinde bu iddiayla tutulmamışız gibi ‘subliminal’ lafı unutuluyor. Onun yerine sahneye ‘siz darbeyi biliyordunuz’ iddiası çıkıyor. Savcının yazdığı saçmalıklar tiyatrosunun yeni aktörü bu iddia oluyor. Bir savcı, kanaatine göre, hissiyatına göre bir iddianame yazabilir mi? Savcı öyle hissetti diye insanlar hapislerde yatabilir mi?” diye konuştu.

Altan, hukuka göre ortada hiçbir kanıt olmadan sadece savcının “hissiyatına” dayanan bir davanın olamayacağını söyledi. Altan, gayriciddi iddialara ciddi cevaplar vermek zorunda kaldıkları için “hukuk tanrısı”nın kendilerini affetmesini istedi.

CAN ERZİNCAN’DAKİ KONUŞMALARINA DEĞİNDİ

14 Temmuz 2016 tarihli Can Erzincan TV’deki programa dair ise Altan, “O gün söylediklerimi bugün de aynen düşünüyorum. Düşüncelerimde en küçük bir değişiklik yok. Üstelik bütün gelişmelerin de benim öngörülerimi doğru çıkarttığını görüyorum. O konuşmada bugünkü AKP iktidarının ittihatçılara çok benzediğini, iktidara gelebildiklerini ama ülkeyi yönetemediklerini söylüyorum. Durum tam da bu. AKP’liler ‘dinbaz İttihatçılara’ dönüştüler. Baskıyı artırdılar ve ülkeyi yönetemiyorlar. AKP iktidarında Türkiye her gün biraz daha çöküyor. Enver Paşa ile Erdoğan’ın benzediğini söylüyorum. Çok benziyorlar gerçekten de. Enver dünyadaki Türklerin lideri olma hayaliyle Osmanlı’yı çökertti. Erdoğan da dünyadaki Müslümanların lideri olma hayaliyle Türkiye’yi tam bir çöküntüye soktu” ifadesinde bulundu.

'ERDOĞAN SUÇ İŞLEDİ DEDİĞİM İÇİN...'

Cumhuriyet tarihinde eşine rastlanmamış bir dış politika faciası yaşandığının altını çizen Altan, “Erdoğan’ın ‘bütün yargı bana bağlıdır’ sözünü eleştiriyorum o konuşmada. Yargının bir adama bağlı olmasına bugün de sonuna kadar karşıyım. Hukuka değer veren herkes de buna karşı çıkar zaten” dedi. Altan, Erdoğan’ın suç işlediğini ve Erdoğan’ın suç işlediğini söylediği için yargılandığını söyleyerek, “Buna da ‘adalet’ deniyor” dedi. Altan, “Fiilî başkanlığı” ilan etmenin anayasal bir darbe olduğunu öne sürdü.

Askerî vesayetin Türkiye’yi gelişmiş dünyadan koparmak istediğini kaydeden Altan, “Erdoğan ve AKP bugün bunu gerçekleştiriyor. Paşalar yargıyı ve hukuku yok etmek istiyordu. Bugün yapılan aynen bu. Paşalar bütün muhalifleri, bütün demokratları hapsetmek istiyordu. Bugün yapılan bu. Paşalar bütün medyayı denetim altına almak istiyordu. Bugün gerçekleşen bu. Askerî vesayet günlerine dönmeye karşı çıkmak nasıl askerî bir darbenin destekleyiciliği olarak algılanabilir?” diye konuştu. Altan, “Erdoğan’ı eleştiriyorum, siz de beni hapse atıyorsunuz. Bu, hukuk değil. Bu ne? Bu, fiilî başkanlığa uygun düşen ‘fiilî’ hukuk. Hukuk adına suç işlemek bu” diye konuştu.

‘TÜRKİYE HIZLA ÇÖKÜŞE GİDİYOR’

TV programında EMASYA Protokolüne dair yapılan tartışmalara ilişkin ise Altan, “Bunlar benim 30 yıldır savunduğum düşünceler. Hukukun önemini, askerlere ayrıcalık tanımanın tehlikesini vurgulayan cümleler. ‘EMASYA’ denilen ve şehirlerin yönetiminde askerlere öncelik tanıyan uygulamayı AKP kaldırmış ve bunu yapmakla çok övünmüştü. Bu uygulama iyiyse niye kaldırdı, kötüyse niye getirdi? Askerî vesayet dönemine benziyor dediğimiz bu işte. Sonuçlarını da görüyoruz. Türkiye hızla bir çöküşe gidiyor” dedi.

Altan, iktidarın Türkiye’yi yakarken kendini de tutuşturup yok ettiğini söyledi. “Çaresizlikten aklı karışmış bu savcı bende bazen bir acıma ve sempati duygusu uyandırmıyor da değil” diyen Altan, “Nasıl tehdit ediyorum?” dedi. Savcının hukuksuzluğun değil, hukuksuzluğu eleştirenlerin peşine düştüğünü ifade ederek, “Tipik bir AKP dönemi savcısı” diye konuştu.

‘BİR DAHA SÖYLÜYORUM: AKP İKTİDARI GİDECEK’

Altan, “AKP’nin iktidardan gideceğini söylediğim için savcı 3 kere ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılmamızı istiyor. 3 müebbet bana az geldi. Bunu 6 müebbete çıkarmak için bir daha söyleyeyim: AKP iktidardan gidecek. Ve yargılanacaklar. Üstelik büyük bir ihtimalle bu ilk seçimde olacak. Referandum sonuçları bunun ilk işaretlerini verdi zaten” diye konuştu.

Davada kendileri ile ilgili tek bir kanıtın olmadığını söyleyen Altan, “Biz AKP’yi ve izlediği politikaları eleştirdiğimiz için tutuklandık. Bu yüzden müebbetle yargılanıyoruz” dedi. Altan, “Bu utanç verici davalarla Türkiye’yi dünyaya rezil ettiler, koca ülkeyi dünyanın şamar oğlanına çevirdiler. Tek sonuç bu oldu” dedi.

‘CİZRE’DE İNSANLAR ÖLDÜRÜLMEDİ Mİ?’

Altan, TV programında “Cizre’de insanların öldürüldüğünü” söylediği için, “PKK terör örgütü lehine kaos ortamı oluşturulmaya çalışılması faaliyetleri doğrultusunda dezenformasyon faaliyetinde bulunduğu” iddiasına dair ise, “Cizre’de insanların öldürüldüğünü söylediğim için PKK lehine çalışmışım. Kaos ortamı oluşturmaya çalışmışım. Dezenformasyon yapmışım. Duyan da Cizre’de kimse öldürülmedi sanır. Cizre’de insanlar öldürülmedi mi? Yaşlı kadınlar, bebekler vurulmadı mı? Gerçek bu değil mi? Gerçekleri söylemek neden kaos ortamı oluşturmak olsun? Gerçekleri söylemek neden dezenformasyon olsun? Savcının bizden talebi hep aynı: ‘Gerçekleri söylemeyin.’ Tehdidi hep aynı: ‘Gerçekleri söylerseniz sizi hapse atarım.’ Benim de savcıya cevabım şu: Senin hapishanen bana vız gelir, ben gerçekleri söylerim. Siz söylenmesinden korkacağınız işler yapmayın. Masum insanları öldürmeyin, yolsuzluk, hırsızlık, adaletsizlik yapmayın” diye konuştu.

‘SİZDEN KORKACAK DEĞİLİM’

“Ben hayatım boyunca gerçekleri söyledim, bundan vazgeçecek değilim” diyen Altan, “Boşuna beklemeyin. Ben sizin korkutabileceğiniz bir adam değilim. Önümdeki birkaç yıl için arkamdaki onlarca yılı korkaklık ederek çöpe atacak biri de değilim” dedi. Altan, “Böyle bir davanın iddianamesini yazan savcı olmaktansa, böyle bir davanın sanığı olmayı, hayatımın geri kalanını hapiste geçirmeyi daha onurlu bulurum” dedi.

‘ASKERİ VESAYET DÖNEMİNDEN DAHA BETER’

Altan, dünyada ve Türkiye’de soruşturmaların en küçük bir itibarının olmadığını kaydederek, “İtibarsızsınız. 160’tan fazla gazeteciyi hapse atacaksınız, binlerce akademisyeni tek bir kararnameyle işten çıkaracaksınız, bir de ‘fikir özgürlüğü var’ diyeceksiniz, öyle mi? Fikir özgürlüğünün zerresi yok bu ülkede. Askerî vesayet günlerinden bile daha beter, daha rezilâne bir baskı düzeni var sadece. Fikir özgürlüğü olsa ben yaptığım konuşmalar, yazdığım yazılar nedeniyle müebbetle yargılanır mıydım?” diye sordu.

‘ENGİZİSYON SAVCILARINI GEÇTİ’

Altan, “Savcıların yalan söyleme özgürlüğünden başka özgürlük kalmadı bu ülkede” dedi. Altan, günün savcılarının Engizisyon dönemi savcılarını geçtiğini söyledi.

‘KÖTÜ BİR PİYESİN SONUNA GELİYORUZ’

“Kötü bir piyesin sonuna geliyoruz” diyen Altan, “Evet, bedeli ağır oldu. Evet, yakında bu bitecek. İlk seçimde Erdoğan çok büyük bir ihtimalle iktidarı kaybedecek. Bunun bütün ipuçları da referandumda görülüyor zaten. Bunları söylemek neden darbecilik oluyor?” dedi.

‘NEYİ ELEŞTİRECEĞİZ’

Bir siyasetçiyi eleştirmenin darbecilik olmadığını dile getiren Altan, “Erdoğan bir siyasetçi. Son 5 yılda çok fazla hata yapmış bir siyasetçi. Tabii ki eleştirilecek. Ülke gözümüzün önünde çöküyor bu yanlış politikaların sonucunda. Bunu eleştirmeyeceğiz de neyi eleştireceğiz?” diye konuştu.

‘ADALET SİSTEMİNE GÜVENİM YOK, TALEBİMDE YOK’

Altan, sadece fikirlerinden ve eleştirilerinden dolayı kendilerini hapse atıp yargılamak bu ülkenin ve bu ülkenin yargı sisteminin utancı olduğunu dile getirerek, “İnsanları nedensiz yere tutuklayan, yalan dolu iddianamelerle insanları yargılayan bugünkü adalet sistemine güvenim yok. O nedenle bir talebim de yok. Vereceğiniz kararın benimle bir ilgisi olmayacak. John Fowles, bir romanında ‘dünyadaki bütün yargıçlar verdikleri kararlarla yargılanır’ der. Doğru bir söz. Bütün yargıçlar kendi kararlarıyla yargılanır. Siz de kendi kararlarınızla yargılanacaksınız. Nasıl yargılanmak istiyorsanız, hakkınızda nasıl hüküm verilmesini istiyorsanız, nasıl hatırlanmak istiyorsanız öyle karar verin. Hakkında hüküm verilecek olan sizsiniz çünkü…” diyerek, savunmasını sonlandırdı.

Duruşma, Zaman gazetesinin 10 Ekim 2015'te yayınlanan ve darbe çağrışımında bulunduğu iddia edilen reklam filmini çektiği tespit edilen ajansın sahibi şüpheli Tibet Murat Sanlıman’ın ifadesi ile devam etti.