Abdullah Öcalan’ın 1999 yılında Kenya’da Türk güvenlik güçlerine tesliminin yıldönümü olan 15 Şubat münasebetiyle PKK’nın legal ve illegal zeminlerde faaliyet gösteren oluşumları tarafından il genelinde 20.02.2010 günü Molotof kokteyli taşlı, sopalı eylem yapacağı istihbar edilmesi üzerine gerekli güvenlik tedbirleri alınmıştır.”

Bu cümleler, “Puşi davası” olarak bilinen Cihan Kırmızgül’ün dava dosyasında yer alıyor. 20 Şubat günü Kâğıthane’de oturan arkadaşının evinden otobüs durağına giderken polislerin “yakaladığı” Kırmızıgül, dakikalar önce aynı semtte gerçekleşen PKK eyleminde molotof atmakla suçlanıyor.

 

Radikal yazarı ve Galatasaray Üniversitesi öğretim görevlisi Özgür Mumcu’nun da köşesinde sorguladığı deliller, değişen gizli tanık ifadesi, çakışan polis ifadeleri ve puşiden ibaret.

23 aydır tutuklu bulunan Galatasaray Üniversitesi endüstri mühendisliği öğrencisi Kırmızıgül, artık 23 yaşında. 5 sayfalık iddianamede “mala zarar vermek, korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etmek, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurmak veya el değiştirmek, görevi yaptırmamak için direnmek, silahlı terör örgütüne üye olmak”la suçlanıyor.

9 Aralık’ta 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek duruşma öncesinde Cihan Kırmızıgül’ün 21 yaşındaki kardeşi Serhat Kırmızıgül’le konuştuk. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği okuyan Serhat, en çok Cihan’la beraber yemek yemeyi özlediğini söylüyor. Ailesi Adana’da yaşadığı için abisinin davasıyla yakından ilgilenen Serhat’a o puşinin nerede olduğunu sorunca gülerek, “Polistedir. Zaten onlar da puşi takıyordur” diyor. 6 Aralık’ta (bugün) İstiklal Caddesi’nde saat 19:30'da eylem yapılacağını hatırlatan Serhat’ın www.t24.com.tr’nin sorularına verdiği cevaplar şöyle: 


‘CİHAN’IN RENK RENK PUŞİLERİ VARDI. BEN DE ARADA BİR İKİ TANE ÇALARDIM’ 

- Cihan, 15 Şubat'ta ne olduğunu bilir miydi? Eylemlere katılır mıydı?

O da, ben de herhangi bir korsan eyleme katılmadık. Abi-kardeşten çok daha yakın bir ilişkimiz vardı. Eğer katılmış olsaydı haberim olurdu. Kâğıthane eylemi tamamen rastlantı sonucu oldu. 

-Cihan'ın boynundaki puşi ne renkti?

Siyah-beyazdı. Benim de evde puşim var. Onun da puşileri vardı. Hatta renk renk puşileri vardı. Ben de arada bir iki tane çalardım.

- Hâlâ puşi takabiliyor musun?

Bir gün avukatın yanına gitmek için otobüs durağına giderken baktım ki eylem var. Ben de durdum. Abim zaten böyle bir şeyden gitmiş. Nabızda bir artış başladı. O zaman, Allah’tan puşi takmamışım, dedim. Ama bunun dışında takmak istesem takarım, korkmam. Bence, atkı neyse puşi de odur; bir aksesuardır. Fakat ne yazık ki, Türkiye'de böyle değilmiş.


‘POLİSLER GÖZALTINDA CİHAN’A ŞİDDET UYGULADI’

- Ne demekmiş?

İddianamenin ağzıyla konulursam, puşi, takıldığı takdirde eyleme katılma ihtimaliyle gözaltına alınma nedeniymiş.

- Cihan’a gözaltında şiddet uygulandı mı?

Evet. Dava dosyasında darp raporu var. Kafatası çatlamış, gözü şişmiş, elmacık kemikleri morarmıştı ama kimse bunları dillendirmedi.

- Polis tutanaklarında Cihan'ın kaçtığı ve su kanalında düştüğü için yakalanabildiği yazılıyken Cihan kaçmadığını belirtiyor. O gün ne olduğunu anlatır mısın?

Cihan, Kâğıthane’de oturan arkadaşına gidiyor. Akşam, evine gitmek için yola çıkıyor. Otobüs durağında beklerken polisler gelip darp ediyor. Bir tane polis yakalıyor, sonra ekip çağrılıyor. Ekip gelince de arabadan indikleri gibi Cihan'ın üstüne atlıyorlar.


‘MAHKEME SADECE POLİSİN BEYANINA BİNAEN CEZA İSTİYOR’

- Cihan taksiye binse bunlar olur muydu?

Akşam saatlerinde, belki 15 dakika soğukta otobüs bekleyecekti. Parası olsaydı taksiye biner, giderdi. Bunlar da olmazdı.

- Polisin tutanaklarıyla Cihan'ın savunmasının örtüşmediği diğer noktalar neler?

Şöyle bir ironi var. 16 Kasım’daki altıncı duruşmada polisler çağırıldı. Polis ifadesini verdi ve tabiri caizse köşeye sıkıştığı için, "Cihan’ı molotof atarken gördüm" dedi. Aradan iki sene geçiyor, polis mahkemeye çağrılıyor ve bunu söylüyor. Bu mahkemenin dönüm noktası olacak bir şey ama tutanaklara geçirmemişler. Bunun dışında, teşhis tutanakları var. Bu tutanaklarında kırmızı bot, yeşil kazak gibi ifadeler geçiyor ama bunların hiçbiri Cihan'ın o gün giydiği şeyler değil. Tutanakta 7 polisin imzası var. Bu polisler geldiğinde “Biz gördük” demişlerdi ama üçüncü duruşmada bir polis, "Cihan'ı yalnız başıma yakaladım, tutanağı diğer arkadaşlara imzalattım” dedi. Polisin tutanağı yalan yanlış beyanlar içeriyor.

- Mahkeme fezlekenin yanlış yazılma ihtimalini göz önünde bulunduruyor mu?

Anlayamadığım nokta da bu. Mahkeme bunu da, parmak izini de, DNA’yı da, Mobese kayıtlarını da göz önüne almıyor. Sadece polisin beyanına binaen ceza istiyor.

- İddianamede 12 hukuki delilin olduğu bir liste var: Olay yeri tutanakları, tanık ifade tutanakları, 150 nolu olay yeri raporu, 6 tane ip parçası, olay yeri krokisi, tespit tutanakları, dosya kapsamı. Sanık tarafının bunlar arasında geçerli bulduğu deliller var mı?

İpler, bazı cam parçalarıyla birlikte olayların yaşandığı marketin önünde bulunuyor. Bunlar, Cihan aleyhine deliller değil. Olay yeri fotoğrafları diyor mesela ama bir tane bile fotoğraf yok.


‘CİHAN SARIŞIN OLSAYDI BAŞINA BUNLAR GELMEZDİ’

- Dava dosyalarında puşili bir fotoğraf var...

O fotoğrafı iddianameye de koymuşlar. Açıkçası, başımıza trajik bir olay gelmesine rağmen ben güldüm. Puşi diye elinde silahlı insanların fotoğraflarını koymuşlar. Biz buna binaen Meclis'te gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasına Sayın Erdoğan, Bahçeli ve Kılıçdaroğlu'nun puşili fotoğraflarıyla gittik. İddianamede Cihan’ın ismi geçiyor, siyasi parti liderlerimizin ki neden geçmiyor?

- Cihan'ın bu süreci yaşamasına neden olan puşi mi yoksa Kürt olması mı?

Bence Kürt olup, puşi taktığı için tutuklandı. Mevzu bence ikisiyle de alakalı. Polis, puşili birini gördü. Baktı, kara kaşlı, kara gözlü bir çocuk durakta bekliyor. Başka kim yapacak ki, dedi. Hem puşi takmış hem de Kürt! Açıklama yapmaya bile gerek duymuyorlar.

- Cihan sarışın olsaydı, tutuklanmaz mıydı? 

Cihan sarışın olsaydı başına bunlar gelmezdi. Adım gibi eminim. En fazla, gözaltına alınır, şubeye götürülür kimliğine bakınca Adıyaman yerine Ankara, Zonguldak filan yazsaydı bırakılırdı. En çok, memur beyler ne işin var orada, deyip bir iki tokat patlatır, bırakırlardı. Bunu inanarak söylüyorum.


‘YUMURTA KIRMASINI 2 SENEDE ÖĞRENDİ, MOLOTOF İÇİN 10 SENE GEREKİR’

- Terör örgütü üyesi olarak suçlanmanın bedeli ne oldu?

Maddi ve manevi açıdan bedelleri oldu. Maddi açıdan, benim aldığım burslar kesildi. Gerekçe göstermeye gerek bile duymadılar. Babam her ay Adana'dan İstanbul'a geliyordu. Yükseklik korkusu olduğundan uçakla da gelemiyordu. 14 saat yol... Diğer abim Diyarbakır'da öğretmen, onun da yükseklik korkusu var ve 23 saat yol çekiyor. Annem de çok duygusal. F tipi şartları da çok masum değil. Geçen sene hemen hemen her hafta görüşüne gidiyordum. Her gittiğimde kendisini daha fazla kilo vermiş görüyordum. 30 kilo verdi. Bu kadar kısa zamanda bu kadar kilo vermesi hastalık.

- Çevrenizden gelen tepkiler nasıl?

Kimisi destek verdi, kimisi çok umursamadı. Samimi bildiğimiz arkadaşlar hiç irdelemeden cephe aldılar. Bu ağır geldi. Tutuklu diye direk suçlu ilan edildi. Bu ülkede kimin, kime, neden terörist dediği hiç önemli değil. Bir kişiye terörist denildiği zaman insanlar o kişiyi savunmak istemiyor.


‘TUTUKSUZ YARGILANSA BU SENE ARKADAŞLARIYLA DİPLOMA ALACAKTI’

- Cihan, molotof yapmasını bilir mi?

Cihan, 2 yumurta kırmasını 2 senede öğrendi. Molotofu öğrenmesi için 10-15 sene gerekir. Onun kafası derslere çalışıyordu.

- Tutuksuz yargılansaydı okula devam edebilecek miydi?

Tutuksuz yargılansaydı şu an son senesinde olacaktı ve sene sonunda arkadaşlarıyla birlikte diplomasına alacaktı. Ama Cihan'ın daha ne kadar tutuklu kalacağı belli değil. Çıksa bile ikinci sınıftan devam edecek. Tutuklu yargılanma nedeni olarak “kaçma ihtimali” diyorlar. Cihan 20 senesini endüstri mühendisliği için harcadı. Üniversite sınavında ilk 700’e girerek Galatasaray Üniversitesi'ni kazandı. Hayatım tam istediğim gibi gidiyor derken başına bu iş geldi. Böyle bir öğrenci neden kaçsın?

- Galatasaray Üniversitesi Cihan’a neden sahip çıkmadı?

Galatasaray Üniversitesi'nin tarihi boyunca hiçbir öğrencisi terör örgütü üyesi olmakla suçlanmadı. Akşam gazetesinde de “Galatasaray Üniversiteli PKK'lı” diye birinci sayfadan haber yayımlanınca, üniversite öğrencisine sahip çıkmalıyken, “benim adımı kirleten öğrenciye ben sahip çıkmam” gibi bir algı oluştu. Cihan’ın sınavlara girebilmesi için ilk sene çok çaba harcadım ama “güvenlik gerekçesiyle giremez” denildi.


‘MAHKEME HEYETİ İDDİANAMEYİ İNCELESE CİHAN’IN MASUM OLDUĞUNU GÖRÜR’

- Buna rağmen Özgür Mumcu, Mehmet Karlı gibi birçok Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi Cihan’a destek oldu. Bu üniversite içinde bir muhasebeye neden oldu mu?

İlk tutuklandığı zaman sebebi kimse bilmiyordu. Zamanla iddianame hazırlandı, duruşmalar geçti. Süreçte Cihan'ın örgütle veya eylemle hiç bir alakası olmadığını gördüler. Galatasaray Üniversitesi'ndeki hocalarımız da duyarlılıklarını gösterdiler ve desteklerini sundular. Bundan sonra üniversite kendini sorgulamıştır ve Cihan'a gerekli desteği verirler diye düşünüyorum.

- Gerekli destek derken ne kast ediyorsun?

Sadece iddianameyi alıp incelemeleri yeterli. Bunu haddim olarak veya olmayarak savcı ve heyete de öneriyorum. Çünkü tüm avukatlar, buradan hukuki olarak hiçbir ceza çıkmaması gerekiyor, dediler. Dava, hukuka tamamen aykırı. Bu nedenle iddianameyi inceleyen herkesin Cihan'ın masumiyetine inanacağını düşünüyorum.


‘SAVCILAR BERAATTEN 45 YIL CEZAYA HER ŞEYİ TALEP ETTİ’

- Dava boyunca kaç savcı gördünüz?

3 savcı gördük. 6 tane duruşma oldu, savcıların istemediği talep kalmadı. Beraatı, tutukluluk halinin devamını, 45 yıl cezayı, tahliyeyi, her şeyi talep ettiler. Başta bizim mahkemeler 4 -4 buçuk ay erteleniyordu. 5’inci duruşmada savcı beraat istediğinde ve duruşma 2 ay sonraya ertelendiğinde çok sevinmiştim. Cihan da çok ümitlenmişti. Mizacı değişmişti, mutluydu. Tahliye edecekler diye düşünmüştük. Sonra savcı ceza istedi. Son duruşmadan sonra yanına gittiğimde Cihan, dönüp dolaşıp “Avukat ne diyor, ceza alır mıyım, mahkemede ne olacak?” dedi. Moralmen çökmüştü. Duruşmanın 3 hafta sonraya ertelenmesi de endişelendirdi. Bu diğer siyasi davalara göre çok kısa bir zaman. Avukatlara yönelik, “Esas hakkındaki savunmanızı yapın” ibaresi oldu. Gelmezseniz ben savunma yapmış gibi karar vereceğim, diyor. 9 Aralık’taki duruşmanın karar duruşması olduğu çok açık.

- Çıkmasını bekliyor musunuz?

Çok fazla ümidim yok. Ama umarım şaşırırız. Cihan 23 aydır tutuklu. Okulundan da, birçok şeyden de mahrum kaldı. Bizim istediğimiz dava dosyasının yırtılıp atılması değil. İddianameye bakınca bir suç göremesek de eğer yargılanması gerekiyorsa süreç devam etsin ama tutuksuz devam etsin.