Gazete Karınca yazarı Abdulmelik. Ş. Bekir, hafta sonu gerçekleşmesi beklenen Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani’nin Türkiye ziyaretini değerlendirdi.

Bekir, “KDP’ye yakın kesimler ile basın yayın organlarının aktardığı kadarıyla Barzani’nin gündemi bağımsızlık ve Kürtlerle yeni bir müzakere sürecinin başlaması. Yaygın kanı ise her seçim öncesi olduğu gibi AKP’ye destek ve olası bir sınır ötesi operasyon tartışılması amaçlıdır ziyaret” değerlendirmesinde bulundu.

Kürt ulusal birliği kurulmadan Barzani’nin bağımsızlık desteği alamayacağını ifade eden Bekir, “Barzani’nin bağımsızlık desteği için diploması turuna çıkmadan önce Kürtler arası ulusal kongrenin toplanması için iki yıllık kavgalı siyasete son verilmesi ve içte birlik mücadelesinin verilmesi zorunludur” dedi.

Abdulmelik. Ş. Bekir’in Gazete Karınca’da yayınlanan, “Barzani’nin ajandasında ne var?” başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:

Federal Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani yarın Türkiye’ye geliyor. Barzani’nin Türkiye geliş zamanı ve ajandasında neler olduğuna dair farklı söylenti ve beklentiler var. Bu konuya geçmeden önce Barzani’nin Avrupa ülkelerine yönelik temaslarına ilişkin birkaç hususu belirtmekte fayda var.

Barzani, Münih Güvenlik Zirvesi vesilesiyle bulunduğu Almanya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde temaslarda bulundu. Basına yansıdığı kadarıyla gündemi ağırlıklı olarak bağımsızlık ve DAİŞ’e karşı Peşmerge’ye askeri ve ekonomik destekti. Bu temaslarını yakından izleyen kaynaklara göre ise askeri ve ekonomik destek sağlama ağırlıklı gündem iken bağımsızlık hususu arka planda kaldı.  Zira bu konuda destek sağlamak bağımsızlık meselesine destek sağlamaktan daha sonuç alıcıdır. Ya da Barzani’nin eli bu konuda daha güçlüdür de denilebilir. Bağımsızlık meselesinde Barzani’nin elini zayıflatan temel husus ise Kürtlerin ulusal birliğinin sağlanmamış olmasıdır.

Bu konuda Sayın Barzani, destek istediği dünya liderlerinin karşısına maalesef Kürt halkını temsilen çıkmıyor. Mevcut pozisyonu ile aslında Federal Kürdistan Bölgesi’nin tamamını temsilen de çıkmıyor. Kürt halkının temsili olarak çıkmıyor çünkü şu an YNK, Goran, Komala, Yekgirtu, KCK ve Rojava ile iki yılı bulan bir süredir kavgalıdır. Bu sayılan yapılar Kürt halkının ezici çoğunluğunu temsil etmektedir. Federal Kürdistan’ın temsili olarak da çıkmıyor çünkü süren kavganın bir sonucu olarak Federal Kürdistan Parlementosu fes edildi. Keza seçimler rafa kaldırılarak, parlemento başkanının başkente girişi yasaklandı. Seçimler yaptırılmadığı için Sayın Barzani’nin Bölge Başkanlığı konumunun hukuken tartışmalı olduğu ve resmi statüsü ise KDP Genel Başkanlığı olduğu Federal Kürdistan’da yoğun tartışılan bir gündemdir.

Ne kadar çıkarsal baksalar da bu durumun, önemli bir demokrasi standardına ulaşan Avrupa ülkelerinin gözünden kaçması mümkün değildir. Kürdistan’a bağımsızlık istenirken Kürt halkının uğradığı katliamlar, halk olmaktan doğan haklarının gasbının yanı sıra temel argümanlardan biri de Ortadoğu’nun statükocu ulus devletlerinin totaliter, tekçi, baskıcı ve anti demokratik devletlerinin varlığıdır.

Tam da bu konuda tüm Kürt yapılarıyla kavgalı olunması, parlementonun fes edilmesi ve seçimlerin rafa kaldırılmış olması Avrupalı muhattaplarının nazarında Sayın Barzani’nin söylemlerini kifayetsiz bıraktığını tahmin etmek zor değildir. Dolayısıyla çare Barzani’nin bağımsızlık desteği için diploması turuna çıkmadan önce Kürtler arası ulusal kongrenin toplanması için iki yıllık kavgalı siyasete son verilmesi ve içte birlik mücadelesinin verilmesi zorunludur.

BARZANİ’NİN TÜRKİYE ZİYARETİ

Bu hususları ifade ettikten sonra ‘söylenti ve beklentilerin’ muhtalif olduğu Sayın Barzani’nin Türkiye ziyaretine gelelim. KDP’ye yakın kesimler ile basın yayın organlarının aktardığı kadarıyla Barzani’nin gündemi bağımsızlık ve Kürtlerle yeni bir müzakere sürecinin başlaması. Yaygın kanı ise her seçim öncesi olduğu gibi AKP’ye destek ve olası bir sınır ötesi operasyon tartışılması amaçlıdır ziyaret.

Öncelikle Barzani’nin Türkiye’den bağımsızlık için destek almasının ne kadar imkan dahilinde olduğuna bakmakta fayda var. Sanırım Türkiye’nin nerede olursa olsun bağımsız bir Kürt devletine rıza göstermesi bir yana dünya da en çok karşı duran ve duracak ilk ülke olduğu herkesin taktiridir. Federal Kürdistan ile ilişkilerinin en iyi olduğu bu dönemde bile Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan belli aralıklarla, “Kuzey Irak” yani Federal Kürdistan’ın statüsünü “hata” olarak değerlendirmekte imtina etmemektedir. Bu söylemin aynı zamanda Türkiye’nin resmi politikası olduğunu belirtmeye gerek yok sanırım. Herhangi bir olay ya da olguyu kendisi açısından hata gören bir anlayışın, ilk fırsatta ‘hatayı’ düzeltmeye çalışacağı da eşyanın doğası gereğidir. Bu söylemin ışığında Türkiye’nin Irak merkezi hükümetiyle en sorunlu olduğu dönemde bile ‘Irak’ın toprak bütünlüğünden’ taviz vermediğini de eklemek gerekir. Dolayısıyla son yıllarda amca, yeğen Barzanilerin Türkiye’yi her ziyaretleri öncesi ve sonrasında gündem olan “Türkiye’nin bağımsız Kürdistan’a” desteği konusunun iki tarafa (KDP-AKP) da kazandıran bir algı süreci olduğunu kaydedelim. Çokça tartışılmasına rağmen uzun süre taraflarca reddedilmeyen bu hususa ilişkin Barzani’nin “Bu konuyu Türkiye ile daha konuşmadık ve bağımsızlık konusunu kimseye danışmak zorunda değiliz” şeklinde demeçler vermesi, daha önce yürütülen tartışmaların algı amaçlı olduğunu kanıtladığı gibi, bu son ziyaretin de basında pazarlandığı gibi bağımsızlığa destek amaçlı olmadığına işarettir. Netice olarak Sayın Barzani’nin bu dönemde niçin Türkiye’ye geldiğini tam olarak bilmesek de bağımsızlığa destek için gelmediğinden emin olabiliriz.

‘YENİ MÜZAKARE SÜRECİNİN BAŞLAMASI’ İDDİASI

Gelelim ‘yeni bir müzakere sürecinin başlaması’ meselesine. Bunun içinde 2013 yılında başlayan ve Dolmabahçe Mutabakatı’nın reddiyle son bulan sürecin neden sonlandığına bakmak yeterlidir. Sürecin bitirilmesinin altında Suriye ya da Rojava’daki gelişmeler olduğu herkesin malumu. Yaşanan kaostan Kürtlerin herhangi bir kazanım elde etmemesi için sahada birçok grup eliyle devreye konulan müdahalelerin istenilen sonucu vermemesi üzerine Türkiye’nin devlet olarak sürece dahil olma istemidir. Bunun da Fırat Kalkanı operasyonu ile görüldüğü gibi askeri seçenek olduğu aşikardı. Rojava’da Kürtlerle savaş Türkiye’de diyalog denkleminin sürdürülmesi mümkün olmadığı için topyekün bir müdahale kararının verildiği dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere hükümet ve devlet yetkililerince çokça tekrarlandı. Dolayısıyla Türkiye’de Kürtlerle yeni bir sürecin başlaması artık Suriye’deki gelişmelere bağlıdır. Suriye’de ise Türkiye ve Kürtler açısından pozisyon iki yıl öncesine denktir. Kürtler statü kazanma mücadelesi verirken Türkiye engellemek için uğraşıyor. Kürtler Rojava’da statü kazansa Türkiye’deki olası bir süreç Kürtlerin lehine bir öncekinden çok farklı parametreler üzerinde, Türkiye bunu engelleyebilirse mevcut politikanın sürdürülmesidir. Bu aynı zamanda sorunun uluslar arasılaşması ve sadece Türkiye’nin karar verebileceği bir mesele olmaktan çıktığı anlamına da geliyor. Bu bağlamda Barzani’nin dün basına verdiği mülakatında HDP eş başkanları ve vekillerinin serbest bırakılmasını ifade etmesini yeni bir sürece yormak oldukça iyimser ve gerçeklikten uzaktır. Netice olarak Barzani’nin Türkiye’de Kürtlerle yeni bir süreci kolaylaştırmak için gelmediği de açıktır.

Geriye, Barzani’nin AKP’nin referandum kampanyasına destek vermek ve referandum öncesi olası bir sınır ötesi operasyonun konuşulması yönündeki seçenek kalıyor.  Niyetten bağımsız ele alsak dahi, bu gezinin referanduma destek amacı taşıdığı objektif bir gerçeklik olarak görülüyor. AKP iktidarının kentlerin yıkımına varan iki yıllık politikasının Kürtlerde devlete karşı ciddi bir kırılma yarattığı bölgede yaşayan ya da yakından gözlemleyen herkesin ortak kanaatidir. Medyanın tekleştirilmesi ve OHAL şartlarında halkın sokağa çıkmasının engellemesi bu gerçeği değiştirmiyor. Ya da durum, iktidarın medya kalemlerinin, “Bölge halkı HDP’ye öfkeli ama daha AKP’ye de yönelmedi” gibi kendi içinde bir kaç defa çelişen ve akla ziyan tespitlerinin yansıttığı kadar naif değildir.  Daha önce seçimlerde AKP’ye destek veren Kürtlerin büyük bir bölümü içinde olmak üzere Kürtlerin ezici çoğunluğunun referandumda hayır diyeceği kuşkusuzdur. Bu gerçekliğinin farkında olan AKP iktidarı, Kürt karşıtı politikalarını perdelemenin ve altan alta “yeni bir süreç başlayacak” umudunu yaymanın en kestirme yolunun (daha önce deneyimlediği üzere) Barzani olduğunu biliyor. Nitekim Barzani daha gelmeden bir gazeteye verdiği mülakatta, “HDP’li eş başkan ve vekillerin bırakılması yeni bir sürece vesile olacaktır” beyanatı bu konseptin amacını aşikar etmektedir. Yukarıda iki tarafa da kazandıran bir algı süreci dediğimiz husus da budur. Ancak asıl kazananın AKP iktidarı olduğu da gün gibi ortadadır. Bunun için KDP’nin 6 yıldır Rojava’da AKP ile yürüttüğü politika sonucunda KDP’nin payına düşene bakmak yeterlidir.

OLASI KANDİL OPERASYONU

Başka bir yön ise AKP iktidarının referandum öncesi Kandil’e yönelik olası bir operasyonudur. Kürt kamuoyunun baskısı nedeniyle Barzani’nin bunun fiiliyatta bir parçası olmak isteyeceği kanaatinde değilim. Ancak Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonu başlatmadan bir gün önce Barzani’nin benzer bir aciliyetle Türkiye’de olduğunu da hatırlamakta fayda vardır. Yine KDP’nin son iki yıllık Rojava politikası ve bu politikanın Türkiye ile uyumlu yürütülmesi, Türkiye’nin Kürtlere yönelik politikalarına karşı takınılan sessizlik ve bu süre zarfında defalarca Türkiye’ye başbakan düzeyinde ziyaretlerin yapılması gibi durumlar birçok soru işaretini beraberinde getirmektedir. Barzani’nin ajandasında bu konunun ne düzeyde yer aldığı bilinmese de Türkiye’nin temel önceliği olduğunu tahmin etmek zor değil.

Tüm bunlar ziyaretin AKP iktidarının referandum ve Kandil operasyonu ağırlıklı ajandası gereği gerçekleştiği izlenimini güçlendiriyor. Peki Barzani’nin Türkiye’de Kürtlerle yeni bir sürecin başlatılmasının kolaylaştırmasına katkı sunmasının ihtimali hiç mi yok? Bu sorunun cevabı çok düşük olmakla birlikte ABD’nin ne kadar işin içinde olduğu ile alakalıdır…

Yazının tamamına ulaşmak için tıklayınız.