NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Türkiye'nin NATO'ya üyeliğinin 60. yıl dönümü etkinlikleri için Ankara'ya geldi. Rasmussen, bugün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşecek.

 

TBMM'de Milli Savunma Komisyonunda temaslarda bulunacak olan NATO Genel Sekreteri Rasmussen, temaslarının ardından yarın Türkiye'den ayrılacak.

 

Bu arada Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu adına bir açıklama yapan Nilüfer Uğur Dalay, “Türkiye’nin üyeliğinin 60. yılında artık yeter, NATO üyeliğinden çıkılsın,  Savaş mekanizması NATO dağıtılsın!” dedi.

 

Açıklama şunlar dile getirildi:

 

18 Şubat 2012 Türkiye’nin NATO’ya üye olmasının 60. yılı. Sevinmeli ve kutlamalı mıyız bu üyeliği? Elbette hayır, çünkü NATO, 60 yıl sonra bugün ne Türkiye’yi ve ne de dünyayı daha güvenli bir yer yapmamıştır.


4 Nisan 1949′da kurulan NATO, bir saldırganlık organizasyonu olarak, o günden bugüne, tırmandırılarak sürdürülen askeri güce dayalı bir sistemin ve askerileşmenin (militarizm) simgesi bir kuruluştur.


Sosyalist Sisteme karşı kurulan NATO, Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra kendini dağıtmamış, aksine güçlendirmek için stratejik değişime gitmiştir. Kendine 1999 Washington Zirvesi’nde ‘terörizmle mücadeleyi’, 2006 Riga Zirvesi’nde ‘enerji hatlarının güvenliğini’ görev biçen NATO, 2010 Lizbon Zirvesi’nde açıkladığı Yeni Konsepti ile de Rusya’yı da içine alan Amerika-Avrupa-Avrasya üzerinden ‘Yeni Batı Ekseni’ oluşturarak Çin’i hedefe koymuştur.


Türkiye 1952 de NATO’ya üye olmadan önce, daha 1950 yılında Kore’ye asker göndererek “Pakt’a bağlılığını” göstermek zorunda kalmıştır. Kore Savaşı hem NATO’nun hem de Türkiye’nin anlaşma maddelerinde yer alan “savunma bölgesi” ve “meşru müdafaa” ilkelerinin ilk ihlali, ilk alan dışı, ülke dışı müdahalesi olmuştur.


Bu tek örnek olarak da kalmamıştır. Kuruluşundan bu yana NATO, kuruluş tanımlarının tersine, sürekli alan dışı etkinlik yapan saldırgan kuruluş olmuştur. 1958 Lübnan, 1990 Körfez Krizi, 1998-1999 Kosova, 2001’den itibaren Afganistan ve 2011 Libya müdahaleleri bunlara örnektir.


NATO’nun saldırgan bir askeri örgüt olmasının yanı sıra politik hedef ve stratejileri de olan emperyal bir oluşum olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Dünya askeri harcamalarının 1.5 trilyon dolara ulaştığı günümüzde, bu bütçe içinde  %70 payı olan NATO bir  savaş mekanizmasıdır.


Biz savaş karşıtları olarak, “60 Yıl yeter!  NATO üyeliğinden çıkılsın!


NATO dağıtılsın” diyoruz, çünkü,


1.    NATO savaş demektir.


2.    NATO ABD, silah ve enerji şirketleri için genişlemektedir. NATO silah tacirlerinin birliğidir.


3.    NATO, bağlı ülkeler için derin devlet, askeri darbe demektir.


4.    NATO hukuk tanımamazlıktır.


5.    ‘Füze Kalkanı’ gibi yeni oyuncakları ile NATO dehşet dengesini yeniden hortlatmıştır.


6.     NATO nükleer tehlike demektir ve nükleer yıkım kaynağıdır.


7.    NATO üyesi olmayan ülkelerin kaynaklarına göz koymuş bir saldırgan güçtür.


8.    NATO, müdahale ettiği ülkelerde sivil halkın katilidir.


9.    NATO yaşamı ve çevreyi tehdit eden bir örgüttür. Askeri üsler, askeri manevralar, tatbikatlar, yeni silahların denenmesi yaşanılan çevreyi çöplüğe dönüştürmektedir.


10.    NATO var oluş nedenini, kimliğini kaybetmiş bir oluşumdur. ABD ve diğer egemen güçlerin dünya politikalarını düzenleyen, yoksul ve korumasız ülkelerin üzerinde baskı aracı olan bir örgüttür.


11.    NATO kendini ‘küresel jandarma’ olarak görmektedir.
Özellikle Türkiye örneğinde yaşadığımız gibi, NATO’nun militarizminin aşama aşama demokratik kurumlara, oradan da gündelik hayatımıza girmesi ve toplumsal olarak normalleştirilmesi ile dünyada ‘vatandaş orduları’ yaratılmaktadır. NATO, bağlı ülkelerde sivilleşmeyi güçleştirmektedir.
Özgür, barış içinde ve adil bir dünya için NATO’ya ihtiyacımız yok.


NATO’YA HAYIR, SAVAŞA HAYIR!