“Mezarımı yol kenarına kazın/ Üzerine devrim şehidi yazın/ Başına yumruklu yıldız kazın/ Gidiyorum ölümsüzlüğe hoşça kalın...”

Veysel Güney, Malatya Hekimhanlıydı. 12 Eylül askeri darbesinin ardından yakalandı. 11 gün arayla yapılan 2 duruşmada idama mahkûm edildi. 10 Haziran 1981 tarihinde sabaha karşı Gaziantep E Tipi Cezaevi’nde idam edildiğinde henüz 24 yaşındaydı. Devrimci Yol hareketinden, darbeden sonra idam edilen ilk isim olan Veysel’in son isteği, “sigara içmek” ve “babasına mektup yazmaktı.” Yazdı ancak mektup, örgüt propagandası içerdiği gerekçesiyle babasına verilmedi. Cenazesi ailesine teslim edilmedi, 32 yıldır akıbeti bilinmiyor. Ailesine 25 yıl sonra verilen son mektubunda “Ben kimseyi öldürmedim, suçsuzum” dedikten sonra yukarıdaki dörtlüğü yazmıştı “Vasiyet” olarak...

Cumhuriyet'ten Türey Köse'nin haberine göre, Güney’in son mektubu, 25 yıl sonra ailesine iletildi. Cenazesinin akıbeti hâlâ bilinmiyor. Güney’in ailesinin, yol arkadaşlarının ve bazı siyasetçilerin çabaları sonuçsuz kaldı. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, olayın takipçisi oldu ve Veysel Güney’in doğduğu köye anıtmezar yaptırdı. Artık Veysel Güney’in yakınlarının “sembolik” de olsa gidip ziyaret edebilecekleri bir mezar taşı var. Güney’in vasiyeti de yerine getirildi. Mezarı yol kenarında, üzerinde “devrim şehidi” yazıyor, başına yumruklu yıldız kazınmış. Mezarı başında dünüzenlenen törene köylüler, Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, Devrimci 78’liler Federasyonu, ÖDP, Halkevleri ve CHP’liler katıldı. Anıt başında toplanan bini aşkın kişi “Veysel Güney ölümsüzdür”, “Tek yol devrim” sloganları attı, marşlar söyledi. Köylüleri, yol arkadaşları Veysel Güney’i anarken; ailesi hüzünlüydü. Yaşlı babası Ali Güney’in gözleri doluyordu sık sık. Kardeşi Meral Güney, “Hem mutluyum, hem hüzünlüyüm. Şimdi en azından bir mezar taşı var” diyordu. Diğer kardeşi Ayhan Güney, “Bize mezarını vermediler ama kalbimizde yaşatıyoruz” derken o acı günü şöyle anlatıyordu: “Bizi idamdan önce yanına götürdüler, elleri arkadan kelepçeliydi. Boğazına çökmüşlerdi. Ben ağladım, o gülüyordu, niye ağlıyorsun, ben kendimi feda ettim, dedi. Ne mutlu ki sana kahramanca ölüme gidiyorsun, dedim, slogan attım. Beni gözaltına aldılar, ertesi gün bıraktılar. Orada biri tekmelemişti beni, hatta bana küfretmişti biri. Annem arkadan haykırıyordu, oğlumu bırakın, birini aldınız, diğerini almayın, diye. Daha sonra annem, nasıl katlanacaksın yavrum, demiş. Ben ne işkencelerden geçtim, bu bana vız gelir, demiş.” Ayhan Güney, dün hem üzüntülüydü, hem de bir ölçüde mutlu. “Yeniden yaşamış gibi oldum o acı günü, hem de mutluyum. Kemiklerini vermediler ama onu kalbimizde yaşatıyoruz. Mezarını içimize kazdık” diyordu gözleri dolarken. Amcasının oğlu Namık Kemal Güney, “20 yıllık hukukçuyum, idam süreci hukuk skandalıydı. İdamdan sonrası ayrı skandal. Biz cenazemizi istiyoruz” diye konuştu.CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da, “Faşist darbenin idam ettiği hemşerilerinin vasiyetini kısmen de olsa yerine getirmekten” mutluydu. Ağbaba, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cenaze ailesine teslim edilmek üzere Yüzbaşı Burhan Erdem’e verilmiş. Şimdi bu kişi emekli Albay. 32 Haziran geçti, ama darbeciler ve onların torunlarının yöntemleri değişmedi.”