Serdar Korucu / CNN TÜRK  

Kandil'de 25 Nisan'da basın toplantısıyla yapılan açıklamanın ardından gözler bugün PKK'nin Türkiye sınırları dışına çıkışına çevrildi. Tıpkı 14 yıl önceki gibi. Tek farklı olansa süreci MHP'nin desteklemesi, ANAP ve Fazilet Partisi'nin ise temkinli yaklaşmasıydı.

1999 yılının 2 Ağustos'unda Abdullah Öcalan, avukatları Ahmet Avşar, Doğan Erbaş, Mahmut Şakar ve İrfan Dündar aracılığıyla dağdaki militanlarına mesaj gönderdi, silahlı mücadeleye son vermeleri çağrısında bulundu.

Öcalan, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nden itibaren silah bırakma çağrısı yaptığı PKK'lilerden ülke dışına çıkıp, barış için çalışmalarını istedi.

Bir gün sonra, 3 Ağustos'ta basın toplantısı düzenleyen Abdullah Öcalan'ın avukatları müvekkillerinin çağrısını kamuoyuyla paylaştı:

"Tüm Türkiye ve dünya kamuoyuna.

Türkiye'de çatışma ve şiddet ortamı, insan hakları ve demokratik gelişmenin önünde engel teşkil etmektedir. Ağırlıklı olarak Kürt sorunundan kaynaklanan şiddet, bunda temel rol oynamaktadır. Çıkmazı aşmak ve sorunların çözüm yolu, şiddete son vermeyi gerektirmektedir. Bu nedenle, PKK'yi, 1 Eylül 1998'den beri tek taraflı yürütmeye çalıştığı ateşkes sürecinden, 1 Eylül 1999'dan itibaren, silahlı mücadeleye son vermeye ve güçlerini, barış için, sınırların dışına çekmeye çağırıyorum. Böylelikle, demokratik çözüm yolunda yeni bir diyalog ve uzlaşma aşamasının gelişeceğine inancımı belirtiyorum. Bununla birlikte, tüm devlet ve toplumun ilgili kurum ve yetkililerini, bu barış ve kardeşlik sürecinin başarısı için duyarlı ve destek olmaya, ulusal ve uluslararası hükumet ve kuruluşları da olumlu temelde yardımlaşmaya çağırıyorum.

2.8.1999 / İmralı Adası Abdullah Öcalan"

Çağrının ardından dönemin Meclis'inden ise bugünkünden çok farklı tepkiler geldi. DSP ve ANAP ile koalisyon hükümetinde yer alan MHP süreci destekleyenlerin başını çekiyordu.

Ömer İzgi (Dönemin MHP Meclis Grup Başkanvekili):

"Bu demeç karşılık bulursa, ülke için iyi olur. Böylece oradaki insanlarımızın daha fazla mağdur olmaları önlenir. İyi bir gelişme."

Ahmet Çakar (Dönemin Meclis İdare Amiri-MHP İstanbul Milletvekili):

"Bu çağrıya uyulursa, yeni cinayetlerin, suçların işlenmesi önlenir. Caydırıcı olur. Bu çağrı akan kanın durmasına katkı sağlar. Ancak, bu çağrı taktik de olabilir. Buna kanıp, strateji değiştirilemez."

Koalisyon ortağı ANAP ise MHP'den çok daha temkinli yaklaşıyordu.

Ahat Andican (Dönemin ANAP Genel Başkan Yardımcısı):

"Kuvvetlerin yurtdışına çekilmesi yönündeki talebi, bu militanları hálá bir şantaj unsuru olarak kullanmak istediğini gösteriyor. Samimi değil. Yapmaları gereken, teslim olmalarıdır."

Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldıktan sonra milletvekillerinin büyük bölümü AK Parti sıralarında siyasete devam eden Fazilet Partisi ise süreçle ilgili endişeliydi.

Lütfü Esengün (Dönemin FP Genel Başkan Yardımcısı):

"Bu çağrının bir bölümü müspet. Dağdan inin, silahları bırakın diyorsa bu doğru bir yoldur. Ancak yurtdışına çıkın diyerek gidin faaliyetlerinize yurtdışında devam edin diyorsa yine yanlış işlere devam ediliyor demektir. En doğrusu silahları bırakıp, dağdan inip, adalete teslim olmalarıdır."