Gezi sürecinde ülkenin çoğu yerinde direniş hakimdi. Bu süreçte empatiler kuruldu ve dayanışma ruhu canlandı. Aslında en çok özlediğimiz de ''empati'' kurabilmek ve faşist sistemin sadece Kürtleri hedef almadığını dile getirebilmekti. Ki, bu süreçte bunu da yaşayarak öğrenmeye başladık.

Gezi süreciyle birlikte, Lice'de de bir direniş hakimdi. Kalekollara karşı halk direniş gösterirken aynı zamanda Gezi direnişini selamlamayı da ihmal etmediler. Lice'de Medeni Yıldırım'ın hayatını kaybetmesi sonucunda Taksim'de de kitlesel yürüyüşler yapıldı. Diller, coğrafyalar, kültürler farklı olsa da acılar birdi...

Gezi sürecinden sonrada Lice'de Kalekol yapımına karşı direniş devam etti. Fakat, empatiler bu defa azaldı ve ardından Lice için büyük sessizlik başladı. Suskun olan medya, sessizliğini ''provokasyon'' haberleriyle bozdu. Bu medya, Gezi'de de halkı karşısına alan medya değil miydi? ''Kürtleri yıllardır bu kanallardan mı izledik?'' dediğimiz kanallar! Şu an bu medyanın dilini kullanan çok fazla insan var. Üstelik Gezi sürecinde olan ve empati kuran arkadaşlar bunlar...

GEZİ'YE KALEKOL YAPILIYOR DESEK?

Evet, empati kurmak gerekiyorsa buradan başlamak lazım. İlla empati kurabilmek için ateşin sizi de yakması mı gerekiyor? İstanbul'da da bir Uğur'un, bir Ceylan'ın bedenleri parçalandıktan sonra birbirimizi anlarız diye beklemeyin. Lice, hala  yıllardır vermiş olduğu kayıpların acısını yaşıyor. İstanbul'da, İzmir'de, Çanakkale'de olan karakolla oradaki kalekol'u bir tutamazsınız. Lice'de Kalekollar yüzünden çocuklar öldü, gençler öldü, ocaklara  ateş düştü.

PKK istemiyor değil; analar istemiyor, çocuklar istemiyor, halk istemiyor! Gezi'de topçu kışlasının yapılmasına Kürtler nasıl karşı çıktıysa, batının da aynı duyarlığı göstermesi gerekir. Yoksa toplumsal barıştan söz etmemiz imkansızdır. Toplumsal barışın sağlanabilmesi için öncelikle ''toplumsal empati''  kurulması gerekir.

EZ QURBANA BİRÎNA TE BİBİM! (YARANA KURBAN OLURUM)

Lice'de anaların yüreğine düşen ateşin sözleri, bizleri de yakmaya yetti. Bir annenin, kurşunlanan oğluna; ''Ez qurbana birîna te bibim'' demesi, aslında sözün bittiği yerdir ve daha fazla söylenecek söz yoktur. Artık bir şeyler söylemeyi de bırakalım zaten!

Bu sadece Kürtlerin yarası olmaktan çıkmalıdır. Tepki veren, isyan eden sadece Kürtler olmamalıdır. Öldürülmemek, ölmemek için yapılan direnişlerde ''ölen'' insanlar varsa, bu herkesin ayıbıdır. Siyasetçilerin, medyanın, sessiz kalanların ve dahası...

Özgürlüğün yolu Gezi ruhundan geçer. ''Birlikte, dayanışmayla ve direnişle''...