Türkiye’de taşlar yerinden oynuyor!..

Türkiye tüketicilerin bilinçlenmesi ile yeni bir döneme giriyor.

Sorgulayan, araştıran, inceleyen bir tüketici kimliği oluşuyor.

Özellikle marketlerde satılan ürünler mercek altına alınıyor.

Bu yepyeni tüketici profili gıda ürünlerinde damak tadı denilen duyusal tatminin ötesine geçiyor, sağlığına nasıl etki yaptığını analiz ediyor.

Gıda ürünlerinde sağlık ön plana çıkan en önemli kriter olmaktadır.

Sağlığa olumlu katkılar yapması gereken gıdalar; endüstriyel işlemler sürecinde sağlığa olumsuz etkiler yapan zararlılara dönüşüyor.

​Bunu tespit eden tüketiciler yaşamlarını tehdit eden zararlıları; öğrenmenin bedelini hastalık olarak ödüyor.

Ticari ürünler tartışılıyor!..

Gıdalarda raf ömrü kaygısı ile yapılan deformasyonların ürünlerin  özelliklerini ortadan kaldırdığını tespiti yaygınlaşıyor.

Özellikle süt ürünleri ülkemizde en çok tüketilen ürünler olduğundan kaygı katsayısı daha fazla artıyor.

Türkiye’de sürekli içme sütü istatistikleri yayınlanıp, dünyadaki yerimizin çok gerilerde olduğu sık sık vurgulanmaktadır.

İçme sütü teşvikleri ile sürekli kutu sütlerin satışlarının arttırılması planlanır.

Ancak Türkiye’de hiç bir zaman yayınlanmayan başka bir istatistik vardır.

Türkiye yoğurt tüketiminde Dünyada birinci sıradadır.

Bu çok büyük çelişki sürekli gizlenmektedir.

Amaç süt işleme teknolojilerinin endüstriyel alanda daha fazla yer almasıdır.

Diğer başka bir çelişkide gün yüzüne çıkmıştır.

Nüfusun % 96’ları aşan oranda severek tükettiği yoğurtta tartışılır hale gelmiştir.

Yoğurdun endüstriyel ticari formu, tüketicilerin kaygı duyduğu ve her geçen gün daha fazla oranda vazgeçtiği bir ürün olmaktadır.

Yoğurttan vazgeçmeyen büyük çoğunluk, eskiden olduğu gibi evde yoğurt yapmaya başlamıştır.
Bugün evde yapılan yoğurt miktarı endüstriyel ticari yoğurtların 3 katı boyuta ulaşmıştır.

Ticari yoğurtlar sürekli pazar kaybına uğramaktadır.

​Ticari yoğurt üreticileri alarm zillerini çalmaya başladılar.

Tüketiciler sağlıklı gıda kavramını ortaya çıkarıyor.

Özellikle ticari yoğurtlar ;normal sürelerinin bile çok ötesinde günlerce bozulmaması, suyunu salmaması ,ekşimemesi ile çok tartışılır bir konumdadır.

Taş gibi yoğurt yapmakla övünen üreticiler beyaz eşyayı över  gibi yoğurt hakkında sözler söyledikçe kaygılar daha çok artmıştır.

Raf ömrünü uzatmak için 2 yol seçilmektedir.

Ya içine daha fazla koruyucu kimyasal maddeler ile katkı maddeleri konulacak, ya da daha başından süt işlenirken daha sonra sorun çıkaracak olanlar yok edilecektir.

Yoğurdun taş gibi olması ,suyunu salmaması ve ekşimemesi için konulan her madde insan vücudunun tanımlayamadığı ve sindiremediği yabancı maddeler olmaktadır.

Eğer dışarı atılımında başarılı olunmazsa her biri toksin madde vücutta kalmaya devam edecektir.

DÖNÜM NOKTASI 

Tıp dünyası son yüzyılda en fazla karşılaşılan hastalıklar olarak 4 tehlikeli hastalığı açıklamıştır:

Kanser,

Kalp ve damar hastalıkları,

Diyabet 

Obezite

Bu 4 hastalık kitle imha silahları gibi milyonlarca insanın yaşamını her geçen gün artan sayıda tehdit etmeye başlamıştır.

​Yine TIP dünyası 1980’lerin sonuna doğru tarihsel bir tespit yapmıştır.

Bu hastalıkların ​günümüzde ortaya çıkmasında ve yaygınlaşmasındaki suçluyu bulmuştur.

Suçlu % 80 oranında endüstriyel ticari gıda ürünleridir.

Sağlık açısından olumlu katkıları içinde bulunduran gıdalar, daha uzun raf ömrü kaygıları ile endüstriyel olarak işlenmektedir.

Bu teknolojik işlemler sonucunda doğal gıdaların içerikleri tamamen bozulmakta, var ise yararlı bütün yönleri yok edilmekte ve sonuç olarak gıdalar ölü gıdaya dönüşmektedir.

Risk oluşturan her olgu ortadan kaldırılınca ortaya çok dayanıklı, çok uzun süre rafta kalabilen ürünler olarak tüketicilerin önüne konulmaktadır.

Savunma olarak da çok titiz hijyenik teknolojik ortamlarla izah edilmeye çalışılan bu endüstriyel üretim tarzı tartışmaların odağından yer almaktadır.

EVDE ÜRETİM YAYGINLAŞIYOR

Endüstriyel üretim tarzına karşılık arayışa giren bilinçli tüketiciler evde üretimi geliştirmeye başladılar.

Evde yoğurt, kefir mayalamaya, turşu kurmaya, salçalarını pişirme yolunu seçtiler.

Hem daha sağlıklı hem doğal  ev katkısız hem de ekonomik gıdaları kolay üreterek yeni bir dönemin kapısını araladılar.

Bu sosyolojik olarak ortaya çıkan hareketlilik özelikle kadınların öncülüğünde gelişmektedir.

Annelik duygusunun günümüzdeki en üst çıtasını oluşturan bu olgu beslenmeye daha fazla dikkat çekilmesini de sağlamaktadır.

Toplumsal bir gereksinimden doğan bu dalga hızla yayılmaktadır.

SAĞLIKLI FONKSİYONEL GIDALAR 

Gıda endüstrisi yüzyıllık biriktirmiş olduğu üretim tarzını değiştirmekte zorlanırken Tıp dünyasının açıklamalarına yeni kavramlarla karşılık vermeye çalışıyor.

Çeşitli yıllarda modern tıp gelişirken yapılan 100 yıl öncesinin unutulan araştırmalarına tekrar geri dönerek sağlığı olumlu etkileyecek gıdalar ortaya çıkarmaya başlamışlardır.

Sağlıklı fonksiyonel gıdaların merkezinde yer alan ise; yine tıp dünyasının araştırmaları doğrultusunda bağışıklık sistemine olumlu katkılar sunan Probiyotik ve Prebiyotik besinler olmuştur.

Doğadan Bizim Gıda olarak inovasyon perspektifindeki çabalarımız sonucunda evde yapılan ürünlere sağlıklı içerikler kazandıracak bir yol açıyoruz.

Evde yapma konseptinde yoğurt, probiyotik yoğurt ve kefir mayaları ile bu toplumsal gereksinime olumlu destek oluyoruz.

Probiyotik ve Prebiyotik besinler tıp araştırmalarının yoğunlaştığı ve üzerinde çok konuşulacak ürünler  olarak geleceğe damga vuracaktır.

Toplumsal sağlık ve sağlıklı besinler konusunda söyleyeceğimiz daha çok sözümüz olacaktır.

Haydar YILMAZ

Doğadan Bizim Gıda ve Süt Ürünleri San. ve Tic. Ltd. Şti. Genel Müdürü

www.dogadanbizim.com

www.yaylamaya.com