Bingöl merkez Recep Tayyip Erdoğan Mahallesi Palamut Caddesi'nde 15 Mayıs 2011'de iki polise yönelik silahlı saldırıyı gerçekleştirdiği gerekçesiyle Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan ve 62 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılan lise son sınıf öğrencisi Gülsüm Koç, bulunduğu Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi'nden mektup gönderdi.

Mektubunun başında kendisi için başlatılan "Gülsüm Koç'a Özgürlük" kampanyası nedeniyle hem medya hem de kendisine destek sunan herkese teşekkür eden Koç, alındığı günden kendisine ceza verilen güne kadar her safhada "adaletsizliğin" kendisini hissettirdiğini söyledi.

'ADALET TOHUMUMUZUN GENLERİYLE OYNANMIŞ'

Koç, "Alınışım hapishaneye getirilişim ve ilk duruşmama kadar nasıl bir durum gelişti de bu ana kadar gelindiğin nedenini aramaya çalışıyordum. Artık olan olmuş, duruşmalarım başlamamıştı. Bunun sonrasında ülkemizin adaletini duruşmalar sürecinde göreceğim inancıyla mahkemeye gidip gelmeye başladım. Bazen aydan aya bazen de iki hafta sonrasında duruşmalar görülüyordu. Her geçen gün ülkemizin adaletsizliğini biraz daha gerçekliğiyle görmeye başlamıştım. Tıpkı toprağa ekilen tohum gibi filizlenip boy vermişti. Her duruşma biraz daha sulandırılıyordu, emniyetin gönderdiği yazılar ve deliller tarafından. Bir fidanla nasıl sohbet edersen öyle gelişip serpilirmiş. İnanaraktan avukatım her yazı, delil üzerine konuşup çürütüyor, aksine delil diye gönderilenlerin lehine olduğunu ifade ediyordu. Bilirsiniz dilimizde savunma yapmak istediğimizde son duruşmama kadar savunma yapma hakkım çalınmıştı elimden. Tıpkı diğer haklarımızın çalındığı gibi. Neyse biz 'adalet tohumumuzun' boy vermesine bakalım. Derken her duruşmayla biraz daha büyüyordu. Ancak anlayamadığımız bir şeyler vardı. Ekilen tohum ne olması gerektiği gibi filizleniyor ne de avukatımın anlattıklarından birazı olsun boy veriyordu. Tüm geçen bu sürece kadar umudumuzu inancımızı yitirmedik, yitirmek istemedik. Bir şeyler olmalıydı değişmeliydi. Ama beklenen olmadı. Çünkü tıpkı diğer besin maddelerimizin genleriyle oynandığı gibi adalet tohumumuzun genleriyle de oynanmıştı" dedi.

Gözaltına alındığı günden 62 yıl hapis ile cezalandırıldığı güne kadarki süreci bir fidana benzeten Koç, mektubunu şöyle sürdürdü:

"Ve artık fidanımız ağaç olup meyvesini vermişti. 62 meyvesini vermişti. Her meyvesine ülke adaletimizin kavramlarından birini vermek istedik koğuşçana. 42 kişiyiz her birimiz bir tanesini söyleyelim dedik. Ama sayımız kadarını da tamamlayamadık. En iyisi bildiklerimizin sonuna bir -siz- ekini getirerek bırakalım; Adalet-siz, hukuk-suz, hak-sız, vicdan-sız… boş kalanlara da belki bilmediklerimiz eklenir. Ya da biz umudumuzu yine de koruyaraktan belki de -siz- eki atılıp yeniliklerle dolar."

'HAKKIM OLAN ANADİLİM BİLE BİR LÜTUF GİBİ SUNULDU'

19 Şubat'ta görülen karar duruşmasında daha yeni anadilde savunma hakkı verildiğini kaydeden Koç, "Hakkım olan benden çalınmış sonrasında bir lütuf gibi sunulmuştu. Tercüman aracılığıyla ifademi verdim. Duruşmama katılan aileme dönüp baktığımda, her duruşmada dudaklarına ilişen hüzünlü tebessümleri geride bırakılmış, yerini umutlu gülümseyiş almıştı. Çünkü hiçbir zihniyetin ellerine delil bulunmadan ve düşüncede kendine yakın bulunan bir siyasi parti içerisinde yer edinmeye çalışan bir lise öğrencesine bu kadar ceza verileceğini düşünmüyorlardı. Ama gelin görün ki adalet sistemi zihniyetini çoktan belli etmişti. Bu topraklarda hep böyle olmamış mıydı. Hak arayışına çıkanlara ya ölüm ya da hapishane reva görülmemiş miydi? Hakkı olanın hakkını sömürüp sonrasında kendi hakkını kurmamış mıydı haksız olarak? Mahkemeden 6 gün önce Şahin Öner 19 yaşında bir lise öğrencisi katledilmemiş miydi? Öldürülmesini kendine hak arayıp bombası elinde patladı diyerek üstünü örtmeye çalışmamışlar mıydı? Düşüncelerinden vazgeçmeyip böylesi bir suçlamayı üzerine atıp bir gizli tanığın ifadesiyle müebbet hapis cezası vermeyi hak saymamışlar mıydı? Saydılar. Haklı olanlar haklarını yaşamları pahasına isterken 'yüce büyüklerimiz' hakları sömürmeyi hak saydılar" ifadesinde bulundu.

'HER İNSAN BİR UMUTTUR AMA BU KOŞULLARDA UMUT İSE OLASILIK'

Koç, mektubunun sonunda şunları kaydetti:

"Lise son sınıf öğrencisiydim. 18 yaşımı hapishanede geride bırakırken şimdi ise 21 yaşımın zamanına atılmaktayım. Ve eğitim hakkım asıl başlayacağı yerde başlamadan son buldu. Şimdi nefesi çok uzaklarda solumakta. Eğitim-öğretim kadar geride bıraktığım kadar geride bıraktığım birçok şeyin nefesi uzak, soğuk ve soluk. Bugün bir imza kampanyası başlatılmış. Ben imza kampanyasında şunu çok iyi görüyorum. Bugün belki benim şahsımda imzalar atılmakta; ama aslında bu imzalar bu ülkede yaşayanların yaşanan tüm haksızlıkların, adaletsizlikleri kabul etmeyip dur diyenlerin sesidir. Çünkü sadece ben değilim böylesi bir adaletsizliğe maruz kalıp bu cezaya mahkum edilen. Benim gibi yüzlerce arkadaşımın dosyaları Yargıtay sürecinde ve benim binlerce arkadaşım yargılanma sürecindeler. Belki bu şekilde bir 'dur' diyebilir. Şairin dediği gibi 'her insan bir umuttur…' destek sunan her insan benim için / bizler için bir umut. Ama her şeyin aleyhimize işlediği bu mekanlarda her umut ise bir olasılıktır." (Yuksekovahaber)