Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada dershanelerin kapanacağı tarihi vermiş “1 Ocak 2014’ten itibaren dershanelerin ruhsatları yenilenmeyecek. dershaneler artık yasal olarak da Milli Eğitim sistemi içerisinde yer almayacak” demişti.

Radikal gazetesi yazarı Koray Çalışkan, Hükümetin dershaneleri kapatma hamlesini ve bu kararın 'hizmet hareketi' üzerindeki etkilerini irdeledi.

Koray Çalışkanın yazısı şöyle:

Birçok gözlemci üç seçimin arefesinde dershanelerin kapatılmasının mümkün olmadığını, AK Parti’nin ‘Hizmet’le arası zaten açıkken, böyle bir adım atmayacağını tahmin ediyordu. 

Bu restleşme daha önce ‘Hizmet’in sivil toplum alanından siyasi toplum alanına geçmesiyle sonuçlanmıştı. ‘Hizmet’e yakın eğitim sendikası Aktif-Sen çok kısa bir sürede 40.000’e yakın üye sahibi olmuş, AK Parti’ye yakın Eğitim Bir-Sen’e kan kaybettirmişti. Bu çıkışın hemen ertesinde dershanelerin kapatılması rafa kalkmış, Aktif-Sen buna karşı pasifize olmuştu.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın kısa bir süre önce yaptığı açıklama sonucunda hava değişti. Ocak 2014’ten itibaren ‘özel eğitim kurumu’ ruhsatları dershaneler için yenilenmeyecek, yeni ruhsat verilmeyecek.

Yani bu eğitim yılı dershaneler için son yıl olabilir. Ancak düzenlemede boşluk var. Ruhsatsız ya da ruhsat yenilemeden de devam edebilirler. Diğer olasılık da yıl içerisinde özel okul olmak için başvuru yapmak. Başvurusu kabul edilenler için 3 yıllık bir ‘müsamaha’ dönemi başlayacak. Bu dönemde MEB’in gerekliliklerini yerine getirenler devam edecek, getirmeyenler kapanacak.

NE OLACAK?

İlk dershaneler 1965’te kuruldu. 1980 darbesinden sonra MGK dershaneleri 1984’ten itibaren kapatmaya karar verdi. Ancak Özal hükümet kurunca dershaneleri serbest bıraktı.

Türkiye’de 4.000 civarında kayıtlı, 2.000 civarında kayıtdışı dershane var. Milli Eğitim’deki öğrencilerin %10’u bir dershaneye kayıtlı. Yaklaşık 120.000 öğretmen ve idari personal istihdam eden sektörün toplam büyüklüğü 5 milyar TL civarında.

Dershane sayısı en hızlı AK Parti iktidarı sırasında arttı. Dershane ve dershanelere kayıtlı öğrenci sayısı son 10 yılda iki kat artmış. Bunun en önemli sebebi nüfus ve sınav sayısı artışı.

Eski Eğitim-Sen Başkanı Alaaddin Dinçer’e göre üniversiteye girene kadar bir öğrenci ortalama 739 sınava giriyor. Yılda 40’tan fazla sınav demek. Deneme, performans ve proje sınavlarını katınca 1000’in üzerinde sınava denk geliyor! Yani bir sınav toplumu olduk. Dershaneler eğitim sisteminin yarattığı bir ihtiyaç. Bu nedenle dershane bir sonuç; bir neden değil.

'HİZMET' DERSHANELERİ

Kayıtlı dershanelerin yaklaşık %15’i ‘Hizmet’in eğitim ağının parçası. Dershanelerdeki tam burslu ya da eğitim desteği alan öğrencilerin çoğu ‘Hizmet’in dershanelerine kayıtlı. Bunların yanında binlerce ‘Işık Evi’ ve yarı zamanlı kursu hesaba katmak gerekiyor.

Hükümetin dershaneleri kapatma hamlesi eğitim hizmetini örgütlenmesinin lokomotifi olarak gören ‘Hizmet’e önemli bir darbe. ‘Hizmet’in bu darbeyi daha önce siyasileşerek karşıladığını biliyoruz. Şimdi de benzer bir yolu tercih ederek, pozisyon mücadelesi verecekleri muhtemel. Ya da MEB bağlantısı olmayan kurumlar olarak şirket statüsünde dershaneler devam edecek. Bu da siyasi erkin dershaneleri regüle etme ihtimalini ortadan kaldıracak.

Dershanelerin büyük bir kısmı dini hizmet yan amacını taşımıyor. ‘Hizmet’e karşı atılan bu adımın çok daha büyük bir toplumal kesimi üzeceği kesin. 2.000 civarındaki merdiven altı dershane sayısı hükümetin bu adımıyla en az iki katına çıkacak. Böylece eğitim gibi bir kurum kriminalize edilecek ve bu uzun vadede herkesi rahatsız edecek.

Kaldı ki dershaneleri ortadan kaldırmanın yolu, onlara olan ihtiyacı yok etmektir. Oysa son reformlar sınav sayısını arttırmakta. Böylece dershane ihtiyacı artmakta. Bu nedenle mevcut durumda dershane kapatmak Milli Eğitim’de sorunların nedenleriyle değil, sonuçlarıyla uğraşmak demektir. Esas motivasyonu da siyasidir.