25 Mayıs 1967 yılında ODTÜ-OB, ODTÜ SFK, FKF, TMTF, AYOTB ve AÜTB örgütleri ortak bir bildiri yayımlayarak ABD, Yunanistan ve Güney Vietnam elçiliklerinin kapılarına üzerlerinde “Dünya halklarının kurtuluşu yakındır” yazan bir çelenk bırakmışlardır.

Bununla ilgili bir makale okuduğum an aklıma haksızlığa, katliamlara, soykırımlara ve halkların kurtuluşu adına direnen yiğitler geldi. Selam olsun. Kurtuluş yakın olsun.

Ortadoğu sorunu ve Türkiye. Birbiri ile yakından ilişkili iki kelime. Şu an Türkiye de yaşanan savaş ve öncesinde de Filistin’in siyonistlere karşı vermiş oldukları mücadeleye biraz değinmek istiyorum.

Birinci Siyonist Kongresiyle birlikte (29 Ağustos 1897- Basel) Filistin’e birçok siyonist göçmen göç etmeye başlamıştır. Çünkü kongrede bir yahudi devletinin bu bölgeye kurulması kararı alınmıştır. Ve süregelen savaşlardan sonra da 14 Mayıs 1948 yılında İsrail devleti kurulmuştur. İsrail’in kuruluşunu ilan etmesiyle birlikte bölgede tansiyon artmıştır ve 1964 yılında Filistin’i özgürleştirmek adına “Filistin Kurtuluş Örgütü” kurulmuştur.

FKÖ’nün kurulmasıyla birlikte Kürdistan ve Türkiye’den bir çok devrimci Filistin Halkının yanında olmak adına savaşmış ve siper yoldaşlığı yapmışlardır. Bu devrimciler arasında Abdullan Öcalan, Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Faik Bulut ve PKK’den de çok sayıda devrimci vardır. Ve Filistin’de siyonistlere karşı verilen mücadelede 11 PKK militanı hayatını kaybetmiştir.

Devrimcilerin FKÖ’ye katılmalarının dışında bütün Türkiye halkları yaptıkları bir çok eylem ve boykot ile Filistin halkının yanında olduklarını duyurmuşlardır. Bizzat kendim de daha siyasi bir bilince sahip değilken bile lise yıllarında, okulda “Kahrolsun İsrail” yahut “Özgür Filistin” diye slogan attığımı biliyorum. Bütün Türkiye 7’sinden 70’ine Filistin’de taş atan çocukların mücadelesini selamladık. Seslerini dünyaya duyurmak adına haykırdık, duvarlarımızı “Özgür Filistin” diye boyadık. Hatta içimizden bazı yiğitler silahları kuşanıp özgürlük mücadelesinin verildiği topraklara doğru yol aldılar. Canları pahasına…

Suriye de hala devam eden savaşı da buna dahil edebiliriz. Hatta bunun ile ilgili bir haberi paylaşmak istiyorum. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2014 Temmuz ayında Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlemiş olduğu bir iftar yemeğinde şu sözleri söylemiştir: “Çocukların etnik kökeni yoktur. Çocukların milliyetleri mezhepleri yoktur… Suriye için bir milyon insan niye Türkiye’de olacakmış. Bombaların altında ölsünler mi? Bu iş vicdan meselesidir. Vicdanı olmayanlar bunu anlayamaz, bunu hatırlatmak istiyorum.”

Evet yıl 2016.

Türkiye…

Kürt illeri… Kürdistan… Güneydoğu yahut Doğu ne dersen de ama Kürt...

Katledilen sivil sayısı günden güne artış gösteriyor. Ve bunların çoğu daha çocuk, bebek yahut savunmasız. Bu zamana kadar yakılan Kürt köyü sayısı da 4000’i aşmış durumda. Toma ile ezilmelerinden tutun, 35 günlük bebek ölümlerine kadar yaşamadıkları acı kalmadı kürtlerin. Cezaevlerine bakarsak “maşallah”ımız var. Kitap okuyan kürt bile içerde. Heleki şu sıralarda yapılan katliamların sonlanmasını istiyorsan, hatta barış istiyorsan vay haline! “Ölümlerden ölüm beğen” sözünün realitede vermiş olduğu acı iliklerine işlemiştir kürtlerin. Bombalamadan tutun b*k yedirmeye, işkenceye… Bu halka yaşatılmayan hangi acı kaldı?

Gerek avrupa, gerek Ortadoğu gerekse Türkiye’nin Filistin ve Kürtler için yapılan zulme karşı göstermiş oldukları riyakarlığı da ezberlemiş bulunmaktayız ne yazık ki…

Filistin yahut dünyanın başka bir yerinde bir halka yaşatılan zulme sessiz kalınmamalı! Filistin için kalmadığımızı da yaptığımız pratiklerle ortaya koymuş bulunduk Türkiye halkları olarak. Bunun için siyasetten anlamış olmakta gerekmiyordu. İnsanlık vasfının yaymış olduğu kokunun üzerinize sinmiş olması yeterlidir. Çünkü insanlar insanca yaşamalı. Bunun için savaşın arasında kalmana gerek yok. Öyle değil mi?

Şu an Türkiye de savaşın ortasında kalıp tomaya, silaha, keskin nişancıya hedef olan siviller için ne yaptık? Ne yapabiliriz? Bunun mücadelesi içine girmeliyiz. Kürtlerin maruz kaldığı şuan ki acıyı Filistin de yaşamadı! Amacım burada acıları yarıştırmak tabi ki değil. Bunu yapmak hoş da olmaz. Sadece şu an kürt halkına uygulanmış ve hala devam etmekte olan soykırımın ne denli ciddi olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Sessiz kalanlara, sesini bilerek kısanlara seslenmek istiyorum. Din çatısı altına sığınacaksanız eğer pişman olursunuz. Kürtlerin müslümanlığını yahut farklı dinlere olan saygısını pratikte ortaya koyduğunu düşünüyorum. Ki farklı dinden de olsa bunun bizim için, insan için bir önemi olmamalı değil mi?

Taş atan Filistinli çocukları hatırlarsınız. Hepimiz gururlanmıştık onlarla. İsrail askerine cesur yürekleriyle cevap veren çocukların küçük bedenlerinin büyük mücadelelerini selamlamıştık. Şimdi ise kendi ülkemizin bir bölümünde yok edilmek istenen bir halk var. 7’sinden 70’ine öldürülen bir halk. Bunu göstermek isteyen basın emekçileri bile ya vuruluyor ya tutuklanıyor. Durum bu kadar vahimken Türkiye’nin bu suskunluğunu anlamak güç. Filistin için yapılan sokağa çıkma eylemlerini bile kastetmiyorum. İnsanlar ölümlere üzülmekten aciz. 35 günlük bebeğin ölümüne sevinir olduk. Neden? Bizi bu hale getiren ne sorgulamamız gerekmiyor mu?

Net olmam gerekirse bu konu hakkındaki düşüncem din adı altında uygulanan devlet politikasının insanlara kendilerini dindar hissettirip aslında vicdansız olmalarını sağlamasıdır. Din olgusu toplum olarak bize ne kadar empoze edildiyse o kadar çok ayrıştık. Ne kadar çok İslam, müslümanlık dediysek o kadar çok vicdansızlaştık. Aksi halde uygulanan bu zulmün tarihte, dinde, orda, burada, hiç bir yerde haklılığı olamaz. Kimse kimsenin acısını 35 günlük, 6 aylık bebekten, 7 yaşındaki çocuktan, 70 yaşındaki barış isteyen analardan çıkaramaz.! Bu halk Filistin için sokaklarda, meydanlarda adalet aradı. Bu halk nerede zulme uğrayan varsa yanında oldu. Öldü, öldürüldü, vuruldu, kırıldı, yakıldı ama buna rağmen barış dedi.

Kendi yerinize koyun bu halkı! Öldürülen çocukları bir araştırın, okuyun!

Erdoğan demişti hani : Çocukların etnik kökeni yoktur, milliyetleri mezhepleri yoktur!!!!!

Nazım’ın da dediği gibi “Çocuklara kıymayın efendiler!”

İnsanlara kıymayın…