Eskişehir’de Gezi direnişinde dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın ilk davası iki hafta önce Kayseri’de görüldü.. Binlerce kişi Ali İsmail Korkmaz’ın ailesini yalnız bırakmamak ve Gezi direnişinde hayatlarını kaybedenler adına üşenmemiş Kayseri’ye gidivermişti. Hiçbirimiz bu sürgün ve yıldırma politikasına yabancı değildik. Neden dava Eskişehir’de değil de Kayseri’deydi, neden davayı izlemek için gelenlere türlü eziyet çıkarılmıştı, neden bu davaya katılımın çok yüksek olacağı bilindiği halde küçücük bir oda lütfedilmişti?

Bu adaletin arandığı pek çok davada daha önce de hepimizin tanıklık ettiği uygulamalardan biriydi. Adliye odası hasbelkader girebilen ve giremeyen herkes için fazlasıyla küçüktü belki. Ne var ki bir annenin oğlunun fotoğrafını sanıkların yüzüne tutup “O pis ellerinizle dokunmayın çocuğuma, nasıl bakabiliyorsunuz çocuklarınızın yüzüne. Ben Ali'yi temiz ellerimle büyüttüm”, "Oraya değil buraya bak, çocuğum var derken gözlerimin içine bak" diye sanıkların yüzüne haykırdığında o oda büyümüştü artık. Anne Emel Korkmaz’ın yakarışı, azıcık vicdanı olan herkese dokunurdu zira.

Dokundu da. Pazar günü Fenerbahçeli Avukatlar Derneği tarafından düzenlenen 'Türkiye İçin Adalet, Fenerbahçe İçin Adalet' yürüyüşü için binlerce taraftar Bağdat Caddesi’nde toplanmış, hem yürüyüşe hem maça, Fenerbahçe formasıyla simgeleşen, Ali İsmail Korkmaz’ın ailesi de davet edildi. O gün, binlerce taraflı tarafsız taraftar Vamos Bien’in bestelediği “Ali İsmail Korkmaz, Fenerbahçe yıkılmaz” marşını hep bir ağızdan söylediğinde Anne Emel Korkmaz’ın acısına bir nebze olsun derman olmuş mudur bilmiyorum ama en azından yalnız olmadığına dair küçük bir teselli bulduğunu umut ediyorum.

Hafta içine gittiğimizdeyse Aziz Yıldırım’ı CNNTÜRK'te yayınlanan Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge programında izledik. Daha önce de yazmıştım, bu ülkede herhangi birimize "şike var mı yok mu" sorusu sorulduğunda her birimizin vereceği cevap nettir. Buradaki mevzu ise neden bir tek Fenerbahçe’dir, ki bunun Aziz Yıldırım'ın kişiliğiyle ilgili olmadığını biliyoruz. Daha çok Fenerbahçe’nin futbol endüstrisi içindeki kapladığı parasal alanla, parayı hangi tarafın yöneteceği ile ilgisi olduğunu da.. İşin özü, bu öncelikle bir Fenerbahçe meselesidir, Aziz Yıldırım değil.

Aziz Yıldırım Ahmet Hakan’ın programında Pazar günü için yürüyüşe katılacağını söylemişti. Peşinden Ahmet Hakan’ın bir sorusu üzerine de eklemişti “Gezi Parkı'yla ilgili 34. dakikada tezahürat yapıyorlar. E bunlar en doğal hakkı insanların. Bırakın yapsınlar. Vali geliyor amigoları toplayıp konuşuyor. Bu kadar karışılması yanlış. Hükumet istifa da diyebilir yani, ne var? Siz buna polisle müdahale ederseniz, bu artar. Ali İsmail Korkmaz tezahüratını kimse engelleyemez. Fenerbahçe taraftarı söyler. Ya bırakın bu işleri. Siz baskı yapmaya kalkarsanız insanlar da isyan eder. Bunun sonu iyi olmaz. Herkes aklı selim olsun."

Benimkisi sadece bir kanı elbette, ancak 3 Temmuz süreci yaşanmasaydı ve biz bugün sadece Gezi direnişinden bahsetseydik Aziz Yıldırım gene bu cümleleri eder miydi o kadar emin değilim. Bu gün şunu çok iyi biliyoruz Gezi direnişinde öne çıkmış, fazlasıyla politize olmuş Fenerbahçe taraftarının desteğine Aziz Yıldırım’ın çok ihtiyacı var. Dolayısıyla Fenerbahçe taraftarının önceliği Aziz Yıldırım değildir, Fenerbahçe’dir.