Hülya Koçyiğit’in bugün yayınlanan söyleşisinde doğru söylüyor. Lakin eksik söylüyor. Herkes değil bir kesim “hiçbir zaman olmadığı kadar, yeterince özgür ve mutlu.”

Bir kesim için bu ülke cennettir. Özgürlükler ülkesidir.

Nasıl mı? Realize ederek anlatalım.

Ortalama Türk, ortalama Müslüman ve ortalama Hanefiyseniz eğer, şanslı doğmuşlardansınız.

15 yıl boyunca AKP taraftarı, üyesi ve yöneticiyseniz şanslıdan öte bir yerdesiniz. Ülkenin neresinde yaşarsanız yaşayın önemli değil.

Herhangi bir şehir, ilçe, kasaba, mahalle veya köy... Önemli değil. İktidar size sonsuz imkan ve olanak sunar.

Diyelim ki yoksul bir hane halkısınız. Lakin AKP’lisiniz. Eğer girişimcimciyseniz. Belediye, bürokrasi, paranın sahipleri sizi destekler. Ne iş yapıyorsanız yapın, bircümle imkan ve olanak taraftarlığınız boyutunda önünüze serilir.

Belediye başkanı, bölge vekilleri, İl başkanı, ilçe başkanı hepsini tanırsınız. Bu kadar seçim geçirmişsiniz birlikte… Diyelim ki bürokraside bir müdür sizin ticaretinize taş mı koydu. Hemen tanıdığınız onca erk sahibine söyler ve sorunu halledersiniz. Gerekirse o müdürü Fizan’a sürersiniz.

Büyümek sizin hakkınız. Siz büyümelisiniz. Zira Müslüman adam zengin olmalı. Kudretli olmalı. Tüm işler, ihaleler, size ve size benzeyenlere akmalı. Zenginlik tabana yayılmalı. Öylece partinizi daha bir can siper savunabilirsiniz!

Diyelim ki girişimci değilsiniz. Gözünüzde çok şey yok. Zaten devlet kaymakamlık ve valilik aracıyla size nakdi, kömür, gıda yardımı yapıyor. Cepte yeşil kart var. Oğlunuz, kızınız bir hastanede güvenlik görevlisi, ya da eleman, siz de ara sıra partinizin belediyesinde çalışıyorsunuz.

Daha ne olsun? Şükür ki şükür.

Çok zenginseniz ise, daha çok lazımsınız. İktidarın size acayip ihtiyacı var. Sonsuz çokluktaki ihaleler sizden yana akar. Paylaşın işte. İş çok, kavga etmeyin. Herkese yeter. İnşaatlar dikin, ticaretinizi büyütün, hepinize ihtiyaç var. Anadolu Kaplanı olun büyüyün, TÜSİAD’a kafa tutun. Bu ülkenin sahibi sizsiniz. İktidar sizin… Her şey sizin hakkınız.

Her şey sizin mutluluğunuz için yapılmış. Yollar hastaneler, havalimanları…

İşler, ihaleler, kadrolar.

Elbette müdür, daire başkanı, bürokrat, dekan, rektör siz olacaksınız. Liyakat mı? Oda ne?

Solcuya, Kürde, Alevi’ye, CHP’liye muhalife veya bir cümle ötekine bırakılmayacak kadar önemli yerler burası. Siz yükseleceksiniz. Sizin nasıl yükseldiğiniz önemli değil. Çünkü iktidar için güvenilir kadro gerekli. Yükseldikçe yükselin, doldurdukça doldurun.

Sonra…

İktidarın bu kadar medyası var. Bu kadar ideolojik aygıtı var. Elbette ona inanacaksınız.

Bir de büyük mü, büyük bir Reisiniz var. Sarayı var.

“Dünya beşten büyüktür” der bazen, bir heyecanlanırsınız bir heyecanlanırsınız… Kıpır kıpır olur içiniz.

Cemaatleriniz var. 49 yıllığına yüzlerce mal mülk verilir onlara, dernekleriniz var. Ne isterlerse verilir. Sendikalarınız var. Büyüksünüz Alim Allah, güçlüsünüz.

Bir sözle herkesi itibarsızlaştırabilirsiniz.

“Bu profesörler kim? Bu sözde aydınlar kim? “

“Doktor musun sen?” dersiniz mesela… Adamın doktorluğunu tartışmaya açarsınız.

Size karşı olan herkes bir gecede yasadışı olur. Terörist olur.

Hukuk, medya, trol, polis gücü, her şey emrinizde.

Akıllı mı akıllı gazetecileriniz, piarcılarınız var.

Yalıda çalışırlar. Toplum mühendisliği yaparlar.

Sadece akıllı olmasına gerek yok, can siper sizin iktidarınızı savunması da yeter. Birçok düşkün ve mide bulandıran tipi salt “eh buda Reisimizin önünde can siper yatıyor. Şimdilik bize lazım. Sevelim şimdi bunu, sonra bakarız” diyen kalpleriniz var.

Var da, var işte, koca ülke, koca iktidar, koca imkan ve olanak.

İşte öyle bir Türkiye, işte öyle bir özgürlük ve serbestlik.

Peki sonra?

Peki yarına ne kalacak?