Fransa'da düzenlenecek EURO 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası grup eleme kuraları Fransa'nın Nice kentinde çekildi. Kura çekimlerinin sonunda Ermenistan Euro 2016'nın elemelerinde I Grubu'nda Portekiz, Sırbistan, Danimarka ve Arnavutluk ile eşleşti.

53 ülkenin 9 guruba ayrıldığı kura çekiminde en büyük yenilik ise 16 takım formatından 24 iyi takım formatına geçilmiş olması. UEFA'nın buradaki amacı katılımı artırmak ve küçük ülkeleri futbola teşvik etmek. Tabi bu teşvik sadece katılımı kolaylaştırarak gerçekleşmiyor. UEFA'nın Euro 2012'de 1 milyar Euro reklam geliri kazandığını ve 200 milyon Euro para ödülü dağıtığını biliyoruz. Bu 200 milyon Euro'dan İrlanda gibi bir ülkenin aldığı payın 8 milyon Euro olduğunu düşündüğümüz vakit, ‘küçük’ ülkeler sınıfına giren Kafkas ve Balkan ülkeleri için formatın değişmesi daha bir önem kazanıyor.

Avrupa Şampiyonası eleme grubunda ilk 2 sırayı alan takım şampiyonaya direk katılırken Grup maçlarının en iyi 3.’sü olan takım da yine turnuvaya direk katılacak. Diğer 3.’ler ise play-off oynayacaklar. Ancak en iyi 3.’lük için Ermenistan'ın şansız bir gruba düştüğünü söylemek gerek zira bu grup 5 takımdan oluşan tek grup, diğer gruplarda ise takım sayısı 6, dolayısıyla 3.’lük için mücadele edecek olan takımlardan 2 maç eksik oynaması anlamını taşıyor ki pek de hakkaniyetli olduğu söylenemez.

EURO 2016 VE FUTBOL DİPLOMASİSİ

Bununla birlikte gelen haberler arasında, kura çekimi sırasında UEFA'nın Ermenistan ve Azerbaycan'ın aynı grupta yer almaması için özel bir çaba sarf ettiğini okuyoruz. UEFA'nın aynı çabayı İspanya ve Cebelitarık, Rusya ve Gürcistan, Sırbistan ve Bosna Hersek için de harcadığını görüyoruz. Buradan Türkiye ile İsrail'in bugüne kadar hiçbir grup eleme organizasyonunda yan yana gelmeyişinin nedenini de anlayabiliyoruz aslında.

Bu durum UEFA için pek yeni sayılamaz. UEFA bu futbol diplomasisini EURO 2012'de de açık açık yürütmüş, Ermenistan ve Azerbaycan milli takımlarının, birbirleriyle politik sorunu olan ve savaşan ülkelerin aynı gruplara düşmemesini sağlamıştı. Bu tür bir futbol diplomasisi, bu ülkelerin halkları için pek ala birleştirici bir unsur olabilecekken, çatışmacı siyasetin futbola sirayet etmesiyle, ayrıştırıcı bir unsur haline dönüşüyor ve oyunun basit, birleştirici, fair play ruhunu bozuyor. UEFA belki tam tersi bir anlayışı teşvik etse, futbolun güçlü ve becerikli yanları ortaya çıkacak ve siyasetin aşamadığı engeller futbol marifetiyle aşılıverilecek.

Bunun en olumlu yansımasını 2010 yılında, Dünya Kupası elemelerinde Türkiye ve Ermenistan’ın aynı grupta yer almasıyla yaşamıştık. Abdullah Gül’ün Ermenistan’daki maçı izlemek üzere Erivan’a gitmesi, iki ülke arasındaki buzların bir nebze de olsa çözülmesine katkı sunmuştu.

Yine yakın bir tarihi örneği ise Gezi direnişi sırasında üç büyük İstanbul kulübünün taraftarları yanyana gelerek vermişti. Baskıcı siyasetin karşılığında ortak, eşit bir geleceğin hayalinin kurulabileceğinin yollarını göstermişlerdi bizlere.

Gruba dönelim, öncelikle Ermenistan'ın zorlu bir gruba düştüğünü söylemek gerekir. Grup liderliği için iki takım öne çıkıyor Portekiz ve Sırbistan. Portekiz'in Sırbistan'dan kağıt üzerinde bir adım önde olduğunu söylemekte fayda var.

AVRUPA'NIN BREZİLYASI PORTEKİZ

Portekiz futbolu, milli takımından ziyade daha çok kulüp takımlarının elde ettiği başarılarla anılıyor. Milli takım performansı daha çok 1980 sonrasında öne çıkıyor. 1996'dan bu yana katıldıkları tüm Avrupa Şampiyonalarında şampiyonluk göremeseler de çeyrek finalden aşağı hiç düşmüyorlar. 2004 yılında ise ülkelerinde düzenlenen ve trajik bir şekilde turnuvanın sürpriz takımı Yunanistan'a mağlup olarak, Avrupa Şampiyonasındaki en büyük başarıları olan ikinciliği kazanıyorlar.

Portekiz için, Hollanda ile birlikte Avrupa'nın Brezilya'sı demek pek yanlış olmaz. Takım oyunundan ziyade bireysel ve teknik futbollarıyla öne çıkıyorlar, bu kimliklerini de Hollanda gibi bir göçmen ülkesi olmalarına, dolayısıyla futbolu küçük yaşlarda sokaklarda oynayarak geliştirmelerine ve birçok kültürü genlerinde taşımalarına borçlular. Hollanda'yla birlikte Avrupa'nın göze en hoş gelen futbolunu oynayıp milli takım düzeyinde, sürekli baş altı takım olmaları da bu bireysel futbolun gelişkinliğinden ancak takım kimliğini yeterince edinememelerinden kaynaklanmakta.

Ancak bu özellikleri, Ronaldo gibi dünyanın en iyi iki futbolcularndan birini yetiştirmelerine engel olmuyor. Tam tersi, etken oluyor.

YUGOSLAV EKOLÜNÜN TEMSİLCİSİ SIRBİSTAN

Sırbistan, Yugoslavya'nın dağılmasıyla önce Sırbıstan - Karadağ ismiyle turnuvalara katıldı, daha sonra Karadağ'ın Sırbistan'dan ayrılmasıyla 2008 yılından itibaren Sırbistan olarak katılmaya başladı. Sırbistan; Hırvatistan, Karadağ, Bosna-Hersek ve Slovenya'yla birlikte Yugoslav futbol ekolünün omurgasını oluşturdular. Sosyalist dönemin etkisiyle, alt yapıya önem veren, fiziksel anlamda güçlü, teknik, takım oyununa bağlı, oyun disiplininden kopmayan ve oyun sistemine sadık oyuncular yetiştirip takım kimliklerini bu anlayış üzerinden üreten bir oyun anlayışına sahiptiler. Sırbistan'da ve Yugoslavya'dan dağılan diğer ülkelerde halen bu anlayışla oyuncu yetişmekte ve Avrupa'nın en iyi beş ligi dediğimiz İngiltere, İspanya, Almanya, Fransa ve İtalya'ya oyuncu pazarlanmakta. Milli takımda oynayan futbolcuların neredeyse tamamı bu ülkelerde top koşturmakta. Dolayısıyla Portekiz'den sonra en ciddi rakip Sırbistan olacak Ermenistan için.

KUZEY AVRUPA'NIN SERT VE İNATÇI KİMLİĞİ DANİMARKA

Grupta öncelikle 3.’lük için, Ermenistan'ın en büyük rakibi gibi gözüken takımsa Danimarka. Danimarka Millî Takımı'nın futbol sahnesinde parlamaya başladığı yıllar, Sepp Piontek'li 1980'leri gösteriyor. 1992'de Yugoslavya'nın yerine tatilden dönerek katıldıkları Avrupa Şampiyonası'nda hiç kimsenin beklemediği bir biçimde zafere ulaştılar. Sonrasında istikrarsız bir takım görüntüsü çizseler de son iki büyük turnuvanın finallerine katılmayı başardılar. 2014 Dünya Kupası elemelerinde ise pek iyi bir konumda oldukları söylenemez. Ancak Kuzey Avrupa'nın sert, inatçı ve mücadeleci oyun yapısıyla Ermenistan'ın Portekiz ve Sırbistan'dan sonra en ciddi rakibi Danimarka.

GRUBUN ZAYIF HALKASI ARNAVUTLUK

Grubun zayıf halkasıysa Arnavutluk gibi görünüyor. En tecrübeli oyuncuları bir dönem Galatasaray formasını da terleten, şu an Lazio'da forma giyen ve Milli takımın kaptanlığını da yapan Lorik Cana. Ermenistan gruptan çıkmak istiyorsa Arnavutlukla oynayacakları her iki maçtan da galibiyetle ayrılmak zorunda.

KAFKASLARIN FAVORİ TAKIMI ERMENİSTAN

Ermenistan'a gelince, son dünya kupası elemelerinde evinde sürpriz bir şekilde Malta'ya yenilmese belki de bu yaz Brezilya'da izliyor olacaktık onları. Sürpriz mağlubiyetlerle birlikte, sürpriz galibiyetlere de imza attılar. Danimarka'yı deplasmanda 0-4 yenerken, Ermenistan'da oynanan maçta 0-1 mağlup oldular.

Takımın en büyük silahı hiç kuşkusuz Ukrayna'nın Shakhtar Donetsk takımında Lucescu'nun tornasından geçerek yıldızı parlayan ve geçen yaz ciddi bir transfer ücretiyle Borussia Dortmund'a transfer olan Henrikh Mkhitaryan. Bakü doğumlu, Amerikalı Ermeni Spartak Moskova'nın forveti Yura Movsisyan ve İstanbul Bakırköy doğumlu Ajax alt yapısından yetişme Araz Özbiliz takımın önemli güçleri.

Bu üç yetenek 2012'de Danimarka, Bulgaristan ve Çek cumhuriyetine karşı kazanılan zaferlerde ve 2-2’lik İtalya beraberliğinde büyük pay sahibi oldular. Ve hem kulüp takımlarında, hem de milli takım seviyesinde oynadıkları futbolla Dünya Şampiyonası’nda oynamayı hak edecek bir performans tutturdular. Ne var ki takım olarak çok dengeli ilerleyemediler. Ve inişli çıkışlı bir grafiğin sonunda Dünya Kupası şansını kaçırdılar.

Ermenistan EURO 2016'da Fransa'da var olmak istiyorsa bu performansının üzerine çıkmak zorunda. Yura Movsisyan bu konuda fazlasıyla inançlı, kuralar çekildikten sonra yaptığı açıklamada "Genç bir takım olduklarını ve 2016'da başarılı olabileceklerine inandıklarını belirtirken, “para için değil ülkemizin onuru için oynayacağız" diyerek Fransa için ne kadar istekli olduklarını da gösteriyor.

Yine Ermeni futbol yorumcusu Gevorg Ghazaryan, "Son beş yılda çok iyi şeyler başardık artık özel bir şeyler bekliyoruz " derken hem takımın hakkını teslim etmiş, hem de bu başarıların artık anlam kazanması gerektiğini ifade etmiş.

Ayrıca Euro 2016'nın Fransa'da yapılacak olmasının da Fransa'da yaşayan Ermeniler düşünüldüğünde, Ermenistan için büyük bir avantaj olacağını, stadyumda destek sıkıntısı çekilmeyeceğini de belirtmiş.

Son olarak biraz dışardan baktığımız vakit Gevorg Ghazaryan'ın haklı olduğunu görebiliriz, son beş yıl hariç Ermeni futbolundan bahsetmek gerçekten güçtü, ancak bugün birçok futbolcunun ismini bilirken, bir çok başarılı sonuçtan bahsedebiliyoruz. Her ne kadar zorlu bir kura çekilmiş olsa da, bir önceki turnuvadan fazlasıyla olgunlaşmış ve deneyim kazanarak çıkmış bir Ermenistan mevcut. 2016 grup elemeleri Ermenistan futbolu için, neden bir sıçrama tahtası olmasın?