Yeni eğitim ve öğretim dönemine başladığımız bugünlerde nasıl bir eğitim modeline ihtiyacımız olduğu noktasında biraz düşünmek gerektiğini hissediyorum. Ülkemizdeki eğitim sisteminin yaz boza veya deneme tahtasına döndüğü, hatta gittikçe bir öncekini aratır manada kötüye gittiği bir gerçek. Öyle ki, yıllarca 'en iyisi bu' diye uygulanan sistemin kaldırılması ile çocuklarımızın, ailelerinin bu 'beladan' kurtulacağından söz edilmektedir. Ülkenin her manada yönetiminden sorumlu iktidar yeni uygulamalarında eskiyi çukura gömmekte, akabinde ortaya çıkan tüm olumsuzluklardan kendini adeta soyutlamaktadır. Öyle ya, yaşamsal mevzulara 'itaat' etmemiz gerekiyor.. Devletlulerimiz ne derse doğru odur!. İşte asıl meselemiz de bu değil mi? Yıllarca soru sormaya, eleştirel düşünmeye kapalı eğitim sisteminin sonucu olarak ulaştığımız seviye maalesef içler acısı...

Oysa eğitimin asıl işlevi eğitileni sosyalleştirip kültürlenme, hemen her alanda problemi görebilmeyi, soru sormayı ve söz konusu problem ve soruları olabilecek en açık fikirli şekilde ifade etmeyi amaçlamaktır. Bu da ancak eleştirel düşünme anlayışının hakim olduğu eğitim sisteminde mümkün olur. Zira eleştirel düşünme bir bütün olarak toplumsal gelişmenin temel amaçlarından biridir. Gerçekten de eğitimin amacına ancak eğitim yoluyla eleştirel zihniyete sahip bireyler yetiştirildiği zaman ulaşılır. Yani eleştirel düşünme yapısına sahip insanlar söz konusu düşünmeye özgü ilkeli, hem özel hayatlarına hem de sahip oldukları mesleki bilgilere uygularlar. Böylelikle daha iyi insan oldukları gibi işlerinde de daha başarılı olup, içinde yaşadıkları topluma daha iyi katkılar yaparlar. Aldıkları ezbere dayanmayan, sorgulayan, eleştirel eğitim sayesinde, kritik zihniyete sahip bireyler, başkalarıyla empati kurmayı, farklı görüşlere saygı göstermeyi, sorunlara çok yönlü bakmayı, gelişen strateji ve politikaları sorgulamayı başardıkları için, açık ve toplumun ve dolayısıyla demokrasinin gelişimine katkıda bulunurlar.

Eleştirel düşünme, bireyin başkalarını olduğu kadar kendisini de eleştirebilmesini gerekli kılar. Bu ise bizi eleştirel düşünmenin tutum ve karakter özellikleriyle yani zihniyetle ilgili boyutunu ortaya çıkarır. Buna göre, eleştirel düşünen kişi, her şeyden önce hemen herkesin bilinçaltına kök salmış olan önyargıları veya kör noktaları olduğunu bilerek yanılabileceğini kabul eder. Dolayısıyla bu kişi hiçbir şeyi mutlaklaştırmaz. İşte eleştirel düşünmenin bu boyutu, kişiden kibirli, anlayışsız, hoşgörüsüz, sonuçlara ilgisiz, yeni bilgilere kayıtsız ve hüküm verirken tedbirsiz biri olmak yerine, araştırıcı, hakikati arayan, açık fikirli, gerçeğe saygılı, akla ve mantığa güvenen, delillere karşı tarafsız, analitik düşünen ve sistematik biri olmasını ister.

Ez cümle eleştirel eğitim modeli ile erdemli ve bireyin kendine özgü karakter sahibi, toplumsal niteliği öne çıkan insanlar yetiştirilmesi amaçlanır. Erdem eğitimini karakterize eden en önemli şeyin, dürüstlük, sorumluluk, başkalarına saygı ve empati yapabilme becerisinin kazanılmasıdır.

İzah etmeye çalıştığımız eleştirel eğitim modelinin uygulanmakta olan mevcut eğitim anlayışı ile ne kadar mümkün olabileceği veya imkansızlığı gün gibi ortada. Kendi anadilinde okuduğunu anlamayan, lise mezunu olduğu halde derdini anlatan iki satırlık bir dilekçeyi bile yazmakta aciz kalan gençlerimizin varlığı ülkemizdeki eğitim ve öğretimin seviyesini gösteriyor. Eğitim ve öğretimin sadece içinde yaşanılan toplumun ve ülkenin değil, aynı zamanda tüm insanlığın geleceği olduğu düşünüldüğünde akıbetimiz hiç de parlak gözükmüyor.