Fethullah Gülen Grubunun 15 Temmuz darbe girişiminden sonra tüm ülke Fethullah Gülen gerçeğini anlamaya çalışıyor.

40 yılı aşkın bir süredir gizliliği temel alarak örgütlenen, devletin temel tüm kurumlarını büyük oranda ele geçiren, 140 ülkede yapılanan bu grubun ne olduğunu ancak “testi kırıldıktan”, darbeyi yedikten sonra anlamaya çalışıyor Türkiye.

Yazık…

Bu ülkede siyaset yapan, fikir üreten, yazı yazan, televizyonlarda ahkam kesen insanların büyük bölümü Fethullah Gülen Grubu’ndan ya habersiz, ya da eksik ve yanlış bilgi sahibi.

FAİL “BAKKALLAR CUNTASI”

Fethullahçı yazar Ekrem Dumanlı ise "Türkiye’de darbe kimin işine yarar?" başlıklı düz mantıklı bir yazıyla kendilerini aklamaya çalışıyor. Darbe Fethullahçılara yaramadığına göre onlar yapmış olamaz diye düşüneceğimizi umuyor.

Şöyle yazmış alay eder gibi: "Darbe başarılı da olsa başarısız da olsa cemaat çok ağır yara alır; çünkü sivil ve demokratik kimliğini kaybeder. Tam da bu yüzden darbenin cemaatle hiçbir ilgisi olmaz"

Pensilvanya'daki hesap Türkiye'deki hesaba uymadıysa biz ne yapalım Ekrem Bey?

“Darbe kime yaradı?” sorusuyla fail aramaya kalkmak, yaşanan olayların arka planını çözümlemeye çalışmanın en yanlış yöntemlerinden biri. Bu mantıkla hareket ederseniz darbeyi kesinlikle “Bakkallar Cuntası”nın yaptığı sonucu çıkar. Çünkü darbe en çok onlara yaradı. Mahalle aralarındaki bakkalların raflarındaki kullanım süresi geçmiş ürünler bile tükendi 15 Temmuz gecesi.

“Kime yaradı?” sorusunun cevabıyla iz sürmek genelde bizi yanlış sonuçlara götürür. Olayları değerlendirirken somut bilgiler ve verilerle hareket etmeyi öncelemek gerekiyor.

Darbeden hemen önce Amerika'da olan, darbe günü Akıncı üssünde yakalanıp bırakılan firari Adil Öksüz mesela. Değil mi Ekrem Bey? Hani Akıncı Üssü'nde arsa bakan Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi var ya...

KANMAYANLARA KULAK VERİLMEDİ

Günümüzün favori sözleri; “kandırıldık”, “aldatıldık”, “bilemedik”…

Halbuki hiçbir zaman kanmayan ve toplumu bu tehlikeye karşı uyandırmaya çalışanlar hep oldu.

Her türlü baskıya ve komplolara rağmen Fethullah Gülen Grubu’nun ne kadar büyük bir tehdit olduğunu anlatmaya çalışan, yazan, konuşan insanlar vardı. Ne yazık ki onlara kulak verilmedi, uyarıları dikkate alınmadı.

Onların başına gelenler şu bizim meşhur pişmiş tavuğun başına bile gelmedi.

BUKALEMUNLAR TOPLULUĞU

TV’lerde şimdilerde her gün “Fethullah Gülen uzmanları”nı izliyoruz. En bilmişleri bile sık sık “İlkokul mezunu bir vaiz bunları yapamaz” gibi “çok derin” tahliller yapıyor. Bu büyük lafın amacı da Fethullah Gülen Grubu’nun arkasında ABD, CIA, Mossad vb var demek. Çünkü bizde birilerini kötülemek için en geçer teori yabancı uşaklığı. Sanki bizden "kötü" çıkmaz, hep yabancılar bizimkileri kandırır, kullanır.

Fethullah Gülen Grubu’nun başka ülkeler ve istihbarat örgütleriyle ilişkide olduğu zaten ortada. Ancak olan biteni yabancı tezgahına indirgemek, ağırlığı yabancı ülkelerin rolüne vermek Fethullah Gülen Grubu’nun gücünü, etkisini ve tehlikesini küçümsemeye de yol açıyor.

Evet, Fethullah Gülen ilkokul mezunu bir vaizdir ancak, oldukça akıllı, kendini farklı alanlarda geliştirmiş, örgütçü, insanları kurumları devletleri kullanmayı bilen, çok kurnaz biridir. Bana pek hitap etmese de iyi bir hatiptir kendi çapında ve dünyasında. Ve 40 yıldır örgütlediği binlerce takipçisinden örgütünü yönetecek çok sayıda kadro yetiştirmiştir.

“İlkokul mezunu bir vaiz bunları yapamaz” düşüncesi doğru değildir; yapar, ama elbette tek başına yapamaz.

Zaten o da tek başına yapmıyor, seçerek okuttuğu, yetiştirdiği, yükselttiği çok sayıda kadrosuyla, uzmanla, profesyonelle yönetiyor örgütünü.

İç güçleri de, dış güçleri de çok güzel kullanıyor.

Apple, Twitter, NASA’ya kadar Dünya’nın önde gelen en büyük şirketlerinde, kurumlarında bile örgütlü bir yapıdan, ağdan söz ediyoruz.

ABD'de NBA'de forma giyen ünlü basketbolcu Enes Kanter darbeden sonra bile “Tüm kainata duyurulur! Yaz Tarih: Assanız da, kesseniz de, öldürseniz de, vallahi, billahi, tallahi, ne Hocaefendi'yi ne de bu Hizmet'i bırakıyorum" ifadelerini kullanabildi mesela.

Bahsettiğimiz yapının en az 150 milyar dolarlık bir bütçe yönettiği ifade ediliyor.

400 bin taraftarı, 40 bin kadrosu olduğu hesaplanıyor.

Yani, o ilkokul mezunu vaiz, Dünya’nın en gizli, en sıkı, en profesyonel örgütüne sahip.

Amaçları için her yöntemi kendilerine mübah gören, takiye ve yalanı sıradanlaştıran bukalemunlar topluluğundan bahsediyoruz.

YENİ YENİ YALANLAR: SEÇ BEĞEN İNAN

O yalancı bukalemunlar, ortaya çıkan yüzlerce bilgi, belge, itiraflara rağmen darbe ile ilgileri olmadığını iddia etti önce. Çünkü inkardan başka kurtuluş göremediler. Yoksa, 140 ülkeye yayılmış 150 milyar dolarlık dev bütçeli örgütleri kriminal bir vaka haline gelir, okulları kapatılır, mal varlıklarına el konur, birçoğu Türkiye’ye iade edilebilirdi.

Kandırabildiklerini kandırabildikleri kadar kandırmaya devam etmek istediler.

Ancak deliller çuvallara sığmaz hale gelince yeni hikayeler uydurmaya başladılar.

Merkezi olarak türettikleri bu yeni söylemleri algı operatörü yazarları, sosyal medya hesapları aracılığıyla yaymaya giriştiler. 

Yok efendim ordu içinde Avrasyacılar Natocular’a şey etmiş, onlar da bele bele etmiş, şunlar da cemaatçileri kullanmış olabilirmiş. Cemaatten bazıları darbeciler tarafından kandırılıp bu işe bulaştırılmış olabilirmiş ama tüm bu işin sorumlusu cemaat olamazmış…

Mış mış da mış mış…

Baktılar eski ortakları “kandırıldık”, “aldatıldık”, “bilemedik” diye yırtmaya çalışıyor, onlar da “kandırılmış” ayağına yatıyor.

Kapatılan Zaman Gazetesi’nin firari eski yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı yukarıda bahsettiğim yazısında şöyle yazdı mesela: “Meselelere kuşatıcı bir nazarla bakamayan ve günlük telaş ve öfke ile hareket eden bazı kişilerin bu uğursuz girişimle bağının olması cemaatin onlarca senedir süren demokratik duruşunu değiştirmez”.

Yazısına "darbenin cemaatle hiçbir ilgisi olmaz" diye başlayıp, sonraki paragraflarda ise darbeyi yaptıklarını üstü kapalı itiraf eden Ekrem Bey "bazı manipülasyonlara maruz kalmış kişilerin cezasını (varsa şayet böyle kişiler), sayısı milyonları aşan bir topluluk ödemez" söylemiyle kendilerini kurtaracak bir formül geliştirmeye çalışıyor.

"Ya tutarsa?" diye...