Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 2010 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre, nüfusun yüzde 16.9'u yoksulluk sınırının altında yaşıyor. TÜİK'in açıkladığı rakamların ayrıntıları Türkiye'de gelir adaletsizliğin çarpıcı boyutlarda olduğunu gösteriyor.

 

Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 2010 yılına ilişkin Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırmasına göre, nüfusun yüzde 16.9'u yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 14.3, kırsal yerlerde ise yüzde 16.6 oldu. Yoksulluk riski altında bulunanların oranı da yüzde 18 olarak gerçekleşti. Ortalama yıllık hanehalkı kullanılabilir geliri ise 22 bin 63 lira oldu.

 

TÜİK'in açıkladığı rakamlar zengin ile fakir arasındaki gelir adaletsizliğin çarpıcı boyutlarda olduğunu gösteriyor. Buna göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlere göre oluşturulan yüzde 20'lik gruplarda, en yüksek gelire sahip son gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 46.4'e ulaşırken, en düşük gelire sahip ilk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay ise yüzde 5.8'de kalıyor.

 

Bu verilere göre, son yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, ilk yüzde 20'lik gruba göre (P80/P20) 8 kat oldu. P80/P20 göstergesi kentsel yerler için 7,3, kırsal yerler için ise 7,1 oldu.

 

Yüzde 10'luk gruplarda ise gelir dağılımı daha da çarpık. En düşük gelire sahip yüzde 10'luk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay yüzde 2.5 iken, en yüksek gelire sahip yüzde 10'luk gruptakilerin toplam gelirden aldığı pay ise yüzde 29.5 oldu. Buna göre yüzde onluk dilimler açısından en yoksul ile arasındaki uçurum 11.8 kat.

 

EMEKÇİLER TATİL DAHİ YAPAMIYOR

 

Araştırma sonuçlarına göre kurumsal olmayan nüfusun yüzde 87.5'i "evden uzakta bir haftalık tatili", yüzde 65.7'si "beklenmedik harcamalarını" ve yüzde 81.7'si "yıpranmış ve eskimiş mobilyalarını yenileme ihtiyacını" ekonomik nedenlerle karşılayamıyor.

 

Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan "maddi yoksunluk" oranı ise 2009 yılında yüzde 63 iken 2010 yılında yüzde 63.5'e yükseldi.

 

TOPLAM GELİR İÇİNDE EN FAZLA PAY, MAAŞ-ÜCRET GELİRLERİNE AİT

 

Maaş-ücret gelirleri yüzde 43,7;lik oranla toplam gelir içerisinde en fazla paya sahip oldu. Bunu yüzde 20,5 ile sosyal transferler ve yüzde 20,2 ile müteşebbis gelirleri izledi. Sosyal transferlerin yüzde 91,1'ini emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu. Emekli ve dul-yetim aylıkları toplam gelir içinde yüzde 18,6'lık paya sahip iken, diğer sosyal transferlerin payı yüzde 1,8 oldu. Müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 68,5'i tarım-dışı sektörden oluştu.

 

KIRSAL BÖLGEDE YOKSULLUK ARTIYOR

 

TÜİK araştırmasına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 50'si dikkate alınarak belirlenen yoksulluk sınırına göre, nüfusun yüzde 16,9'u yoksulluk riski altında. Kentsel ve kırsal yerler için ayrı ayrı hesaplanan yoksulluk sınırlarına göre, kentsel yerlerde bu oran yüzde 14,3 iken, kırsal yerlerde yüzde 16,6 oldu. Sürekli yoksulluk riski altında bulunanların oranı ise yüzde 18 olarak gerçekleşti. Dört yıllık panel veri kullanılarak hesaplanan "sürekli yoksulluk" oranı, dört yıl boyunca hanenin üyesi olan fertlerden en az üç uygulamada yoksulluk riski altında olanlar olarak tanımlanıyor. Sürekli yoksulluğun hesaplanmasında eşdeğer hanehalkı kullanılabilir medyan gelirin yüzde 60'ı dikkate alınıyor. Buna göre, araştırmanın 2009 yılı dört yıllık panel sonuçlarından hesaplanan sürekli yoksulluk oranı yüzde 18.

 

Ciddi finansal sıkıntıyla karşı karşıya olan nüfusun oranı olarak tanımlanan ve belirlenmiş 9 maddeden en az 4 tanesini karşılayamama ya da mahrum olma durumunu tanımlayan "maddi yoksunluk" oranı 2009 yılında yüzde 63, 2010 yılında ise yüzde 63,5 olarak hesaplandı

 

YOKSULUN ÇATISI SIZDIRIYOR

 

TÜİK'in yaptığı araştırma, AKP'nin ekonomik refaha ilişkin öne sürdüğü iddiaların aksine, halkın büyük bölümünün yaşam koşullarının ne kadar kötü olduğunu da gözler önüne seriyor. Buna göre, kurumsal olmayan nüfusun yüzde 43.8'inin konutunda "sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi vb." sorunların varlığı belirlendi. Ayrıca nüfusun yüzde 43.3'ünün oturduğu konutta "izolasyondan dolayı ısınma sorunu" yaşanıyor. Nüfusun yüzde 61.4'ünün hanesinin ise taksit ödemeleri ve borçları bulunurken, bu borç ödemelerinin yüzde 28.3'ünün hanesine çok yük getirdiği belirlendi.

 

BÖLGESEL GELİR DAĞILIMINDA BÜYÜK FARK

 

TÜİK verilerine göre Türkiye'de hanehalkı başına düşen ortalama yıllık kullanılabilir gelir 22 bin 63 TL iken, ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelir ise 9 bin 735 TL oldu.

 

İstanbul Bölgesi 13 bin 382 TL ile ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir geliri en yüksek olan bölge durumundayken, bunu 11 bin 116 TL ortalama gelir ile Batı Anadolu Bölgesi izledi. En düşük ortalamaya sahip bölge ise 5 bin 144 TL ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi oldu.

 

İSTANBUL-EmekDunyasi.Net