SEFER LEVENT / Radikal

 

886 numaralı koltuğun İkiz biletleri…

 

Erdem Özcan Bandırma’da gazetecilik yapan bir meslek büyüğüm. Kendisini uzun yıllardır tanırım. İşi gereği hafta içi-hafta sonu ayrımı yapmaz, uzun yıllardır Bandırma-İstanbul arasında deniz otobüsü ile seyahat eder. Hafta sonu Bandırma’da birlikteydik. Baktım oldukça kızgın. Bana mart ayında Yaşam gazetesinde yayımlanan bir haberini gösterdi. Başlığı, “33 lira olan İDO bileti nasıl 55 lira oldu.” Yazıya baktım Erdem Özcan geride bıraktığımız son iki haftada büyük gazetelerde yazılan ne varsa tümünü 3 ay önceden öngörmüş ve kaleme almış. Kızgınlığının sebebi tam da bu zaten. Bandırma’nın İDO için önemli bir nokta olduğuna dikkat çeken Özcan, “Biz Bandırmalılar İDO’yu uyardık ama büyük gazetelerin gazetecileri İDO ile tatile çıkana kadar kimsenin ruhu duymadı” diyor. 

Feribot uçak değil
Ne İDO’nun fiyatlarla ilgili eleştirileri ne de son pazartesi-perşembe uygulaması ikna etmiş Erdem Özcan’ı. Denizyolunun dünyanın her yerinde ucuza yapıldığını belirten Özcan, “Feribota uçak muamelesi yapamazsın. İstanbul’dan Bandırma’ya ya da tersi istikamete hangi tarihte gideceğini üç ay önceden öngöremezsin. Bu hatları sadece tatilcilerin kullandığı sosyete teknesi gibi göremezsin. Boş feribotta ucuz bilet dolu feribotta pahalı bilet satmanın mantığını kimseye açıklayamazsın. Yolcu talebi fazlaysa kiralarsın ya da alırsın bir feribot daha koyarsın. Boşsa hattı iptal edersin. Maliyeti yolcuya, araca böler, koyarsın kârını üzerine, satarsın bileti. Yoksa çok ararsın bu yolcuyu” diyor.
Erdem Özcan’ın yanından ayrıldım. Bandırma Kültür ve Eğitim Vakfı’nın Bahçeşehir Koleji’ne satarak tarihin karanlık sularına gömdüğü Bandırma Özel Lisesi’nden mezun oluşumuzun 20. yılını kutlamak üzere arkadaşlarımla buluştum.
Çoğu Bandırma’ya benim gibi İstanbul’dan hızlı feribot ile gelmişti. Lise anılarından önce konu İDO’ydu. Anladım ki herkes Ümit Hoca’dan sonra İDO ile de bir macera yaşamıştı. Ben dahil… İşte benim maceram…. 

Ceza üstüne ceza!
Hafta sonu arkadaşlarımla buluşmaya karar vermemiz üzere 28 Haziran Perşembe günü Bandırma’ya gitmeye karar verdim. Bu kararı çok önceden öngöremediğim için o gün Yenikapı-Bandırma seferine bilet almak zorunda kaldım. İDO’nun sesli yanıt sisteminde yaklaşık 10 dakika bekletildikten ve yaklaşık 10 dakikalık bir görüşmenin ardından aracıma, eşime ve kızıma “hizmet bedeli” de dahil toplamda 244 TL ödeyerek aynı gün saat 18.30’da yapılacak sefere bilet aldım. Bileti aynı gün aldığım için cezalıydım. Herkesten daha çok para ödemek zorunda kalmıştım. Üstelik cezam bununla da sınırlı değildi. Eco Plus ya da Business yolculuk yerine Eco’yu tercih ettiğim için kızım, karım ve ben feribotun üç değişik noktasında seyahat etmek zorundaydık. Olsun, lise arkadaşlarımı çok özlemiştim, değerdi.
Fakat cezam yine bitmemişti. Saat 18.00’de feribota aracımızı park ederek feribotun arka salonuna yöneldik. Eşimin biletindeki koltuk numarası 886’ydı. Acemi bir görevli yüzünden zar zor bulduğumuz 886 numarada bir bayan oturuyordu. Nazikçe o koltuğun bizim olduğunu söyledim. Hanımefendi ise kendisinin. Biletlerimizi karşılaştırdık. Sonuç, şok. İkimizin elindeki bilet kalkış noktasından sefer saatine kadar aynıydı. Koltuk numaraları bile! Tek fark ben aynı koltuk için 46 TL öderken o üç gün önce aldığı bilete 37 TL ödemişti. Cezalıyız dedik ya…
İki adet 886 nolu koltuk biletini elime alıp bir görevliye giderek durumu anlattım. İki 886’yı gösterdim ve nasıl olur diye sordum. Cevap, “İnsan eli değen her şeyde bu tür hatalar olur” oldu. Feribotta boş yerler bulunduğunu hatta çok yer olduğunu, bizi toplu olarak bir yere oturtabileceğini söyledi. Yaptı da… Biz sıkış tepiş oturmaya çalışırken meğer feribotta ne çok boş yer varmış.
1 Temmuz’da Ekonomi Müdürümüz Jale Özgentürk İDO CEO’su Önder Sezgi ile çok güzel bir söyleşi gerçekleştirdi. Önder Bey, Jale’nin tüm sorularına içtenlikle cevap verdi. Hatalı oldukları konuları itiraf edip düzelteceklerini söyledi.
Öncelikle belirteyim, Sayın Sezgi’nin fiyatla ilgili açıklamalarından ikna olmadım. Artık Bandırma’ya gidiş gelişte 500 TL’ye yakın para ödüyorum. Pazartesi-perşembe seyahat şansım tatiller dışında olmadığı için yeni düzenleme de bir işime yaramayacak. İDO’nun son ilanlarında araçların artık daha ucuza seyahat ettiği belirtiliyor. Ben aracımı yanımdan ayırmam. Aracım henüz yalnız başına seyahat edemediğinden benim yolcu olarak ödediğim yaklaşık 50 TL’yi de dahil ettiğimde fiyatın her bakımdan arttığını görüyorum. Herkes gibi…
Önder Sezgi iç hatlarda fiyatları belediyenin, dış hatları ise kendilerinin belirlediğini söylemiş ve eklemişti, “İç hatlarda zarar, dış hatlarda kâr ediyoruz. Belediye zamanında da böyleydi. İddia ediyorum fiyatlar geçen yıldan düşük.” Sonra devam etmişti: “Fiyatlar devam etseydi banka borcumuzu ödeyemezdik. Bu kadar borcumuz varken çok daha farklı fiyatlandırma yapmak zorundayız. Hiç dokunmazsak krediyi ödeyemeyiz.”
İDO’nun kredi borcunu ödemenin zam dışında da yolları olduğunu düşünüyorum. “Daha ucuza, daha çok seferle, çok daha fazla yolcu” gibi… Özelleştirme öncesindeki çalışmalarda umarım zam dışında buna benzer alternatifler üzerinde de durmuşlardır.