Yaşlandıkça merakımı mı kaybediyorum bilmem, bu sene ilk defa çok geç başladım, İstanbul Film Festivali’ne.

Her zaman izlemek istediğim gün gider kısmetime çıkan filmi oturur izlerim.

İlk filmim Los Decentes/İyi Bir kadın ya da bizimkilerin çevirisi ile Edepliler filmi, başlangıçta bende hayal kırıklığı yarattı. Aman Tanrım, dedim yanımda oturan oğluma, ilk defa yanıldım, seçtiğim film kötü çıktı.

Çünkü film çok yavaş başladı, seyirciye hiçbir beklenti vermiyordu başlangıcı. Sabırla beklemeye başladım, bakalım neler olacak, diye.

Filmin kahramanı Belen, o kadar renksiz bir karakterdi ki böyle bir kadın nasıl oyuncu olabilir ki, diye düşündüm.

Hiç enerjisi yok. Ruhsuz bir kadın.

Belen korunaklı steril bir sitede, ayrıcalıklı insanların yaşadığı bir yerde hizmetçiliğe başlıyor.

Evin hanımı, oğlu ile yaşayan materyalist bir kadın. Evin içindeki eşyalara tapıyor, bizim de tanıdığımız bir sürü ev kadını gibi. Oğluna da çocukluğundan beri korkunç bir baskı uyguluyor. Onu bir şeye yönlendirip her seferinde başarılı olacağına dair resmen menteşede geriyor. Çocuğun başarılı olmaktan başka şansı yok.

Annesinin büyük ihtimalle yönlendirmesi sonucu son zamanlarda tenise takmış oğlan, sabah akşam turnuvalara hazırlanıyor. O kadar stresli ki bir gece yatağına bile işiyor.

Annesi ile bir akşam yemeği sohbetinde ise kadın ona oturduğu yerde para kazanan başka bir adamdan özenerek bahsedince dayanamayıp, şimdi yapma bari, şimdi yapma, deyip yüzüne bir bardak su fırlatıyor.

Kadın ink diye kalıyor, ağlamaklı suratla önce etrafı hala temizlemekte olan Belen’e bakıyor sonra üzgün köpek suratını peçetesiyle temizliyor.

Belen’e ise eve ilk geldiğinde yerleri incitmeden nasıl yumuşak temizleyeceğini anlatıyor.

Belen evin işini bitirip bahçenin çalılarını keserken çalıların ötesinde bir çıplaklar kampı olduğunu keşfediyor.

Düzenli aralıklarla kampı ziyaret etmeye başlıyor. Bir gün de aralarına katılmaya karar veriyor. O gün ilk soyunduğunda duruşu Boticelli’nin Venüs’üne ilham veren bir duruş. Birden Belen o kadar güzel bir kadın oluyor ki. Yani gülmeye başlıyor yüzü, enerjisi o kadar değişiyor ki.

Birlikte şiir okuyorlar yeni arkadaşlarıyla, karşılıklı oturup çimenlerin üzerinde birbirlerine dokunuyorlar. Grup seks bile yapıyorlar.

Bu arada ayda bir seks yapmak en sağlıklısıymış. Tüm arzun birikirmiş falan filan, cümle aleme yetermiş. Öyle diyor çayırlarda oturup meditasyon yaptıktan sonra grubun eskilerinden biri.

Bu arada Belen’in bir de ilişkisi var durağan hayatın içinde durağan giden. Sitenin güvenlik görevlisiyle de çıkıyor. Onun yanında sessiz ne derse meraksız evet deyip geziyor.

Avusturyalı yönetmen Lukas Valenta Rinner iki olasılık arasındaki çarpışmayı alışılmadık bir şekilde ele almış. Belen iki topluluk arasında kontrastı seyirciye yaşatıyor.

Avusturyalı yönetmenin daha önceki Parabellum filminin devamı niteliğini taşıyan Los Decantes yine hayatın gerçeklerinden yola çıkılarak yapılmış bir film.

Boenes Aires’e giden yönetmen orada steril toplulukların yanında işsiz, yoksul toplumun yana yana yaşayışının çarpıklığını görmüş. Hatta bir çıplaklar kampını da ziyaret etmiş ve filmini çekmeye karar vermiş.

Benim bu filmde en çok ilgimi çeken Belen karakterindeki Iride Mockert’in oyunculuk yeteneğiydi. Beden dilini değiştirerek güzel olabilen bir kadın Mockert, enerjisini istediğinde salıveren ve güzelleşen biri.

Filmin sıkıcılığı, günlük realitenin olduğu gibi ekrana yansımış olması. Gündelik yaşantımızdaki sıradan konuşmalar, rutin işlerimizle akarken, başka yerde yaşanan sıradan başka hayatlarla çarpışınca ortaya ilginç bir gerçek daha çıkıyor.

Bu filmde gerçek hayatta aynı anda göremeyeceğimiz şeyler var. O yüzden de çekilmeye değer bir şey ortaya çıkmış.

İnsan aynı zamanda hayvan karakterlerini de temsil eder ruh halleri ve karakterleriyle. Yönetmen filminin bir sahnesinde ormanın içinde yaşayan bu insanları hayvan şekline büründürüyor. Ağaçların arasından size içlerindeki hayvana bürünmüş bir halde sesleniyorlar.

Bu da katı gerçeklerin arasında resmedilmiş bir tablo görüntüsü hoşluğunda seyredene iyi geliyor.

Güzel günlerde iyiliklere vesile olsun görüşmelerimiz.