Bu hafta sonu Beşiktaş - Fenerbahçe derbi maçı var. Ne var ki, biz gündemimizi bu hafta da e-bilete ayırdık, "tribünlerde seyirci olmazsa bu ligi pek güzel yönetiriz" edasında artık bir e-bilet gerçekliği var hayatta...!

Aslında bütün takımları şöyle Belediyeleştirsek ne güzel olur değil mi? İstanbul Büyük Şehir Belediyesi gibi, yahut Gökçek'in takımı Ankaraspor gibi...! 200 - 300 seyirciyle koca koca tribünler takılsınlar mesela... Ama öyle olursa da bu e-biletten Çalık grubu para kazanamaz, o da olmaz. Zira "Siz bizi hem tribünde mazbut mazbut otururken, hem fişlenmiş, hem de size para kazandıran hallerimizi sevmiştiniz" elbet...!

Bu arada E-Biletin ilk başarısını cuma akşamı yaşadık. Kayseri Erciyes – Trabzonspor maçını 288 kişi izlemiş. Tek başına bu seyirci sayısı bile futbolu yönetenler için istifa nedeni olmalıdır.

Bakalım, sabırla kaç kaç kişi gidecek diye bekliyorum maç tarihi olimpiyat stadına...! Ülkenin en önemli üç derbisinden birini 15 bin kişiye oynatırsanız 70 bin kişilik statta, gerçekten anlamlı bir iş yapmış olacaksınız.

İkinci anlamlı tartışmamız da sokak dilinde Fenerbahçe - Beşiktaş'a yatar mı oldu...! Kişisel fikrim hayır yatmaz efendim. Onların da bir Şampiyonluk derdi var, ve buna bir an önce kavuşmak istiyorlar. Ayrıca Aziz Yıldırım'ın cezaevine girmeden izleyeceği son derbi olduğunu unutmamak gerek. Takım onu mutlaka bir galibiyetle uğurlamak isteyecektir.

Ancak Beşiktaş'ın motivasyonunun daha üst düzeyde olacağını düşünüyorum Beşiktaş için ikincilik bu sene Şampiyonluk kadar anlamlı, Fenerbahçe'nin şampiyonluğuysa bu maça bağlı değil.

Ayrıca yüz yıllık bir derbiye bu tartışmalarla helal getirmemek gerek.

Fenerbahçe : Kontrollü futboldan, tempolu futbola

Fenerbahçe bu sene, Ersun Yanal'la, Aykut Kocaman'nın oynattığı oyundan vazgeçti, Aykut Kocaman'la daha ayağa pas yapan, kontrollü, yerini kaybetmeyen bir takım hakimdi. Bu sistem Aykut Hoca'ya Avrupa'da başarı getirse de ligde istediği sonuçları getirmedi. Ersun Yanal'la kanatları hızlı kullanan temposu yüksek, maçı bırakmayan, sert bir takım kimliği kazandı Fenerbahçe. Takımın kimyasıyla fazla oynamadan sadece oyun yapısını değiştirerek bu başarıyı sağladı Ersun Yanal. Bunda ilk onbir kadar değerli bir yedek kadronun varlığı da elbet etken oldu.

Slaven Biliç faktörü.

Beşiktaş'a bakalım, bu sene en büyük fark kuşkusuz ki Slaven Biliç. Geçen senenin kırılgan savruk takımı, özellikle ligin ikinci yarısıyla ne oynadığını bilen, az gol yiyen istekli ve hırslı bir takıma dönüştü. Ne var ki eldeki kadro sınırlı ve Biliç'in eli Ersun Yanal kadar şanslı değil. Üzerine sakatlıklarda eksik olmayınca takım her hafta farklı bir onbir ile sahaya çıkmak zorunda kaldı. Tabi buna stadsızlıktan takımın göçebe halini de eklememiz gerekiyor. Bu noktadan baktığımızda Biliç'in takımı getirdiği yeri başarı olarak fazlasıyla kabul edebiliriz. Hele ki Galatasaray’ın bütçesiyle kıyaslandığında Şampiyonlar ligine direk gitme hakkını kazandıracak olan lig ikinciliğine erişilirse sezon sonunda bunu katmerli bir başarıdan saymak gerekir. KonyaSpor maçının son dakikasında yenilen golle 3 puanı kaybetmesindeki göz yaşlarını da buna bağlamak gerek aslında Biliç'in. Rakiplerine oranla bir çok dezavantajla lige başlayıp, çok dar bir kadroyla sadece futbolun gereklerini yerine getiren bir takımla bu gün lig ikinciliğini kovalıyor Beşiktaş. Bu nedenledir ki o son dakika golünün ne demek olduğunun gayet farkında Biliç.

3-3'lük Maç sezonun dört dört'lük maçıydı.

Gelelim maça, ilk yarıdaki maçta yok yok yoktu ve belki de bu sezon izlediğimiz en keyifli maçlardandı. Atılan altı gol, kırmızı kartlar, sayılmayan goller, ilk yarı Beşiktaş'ın üstünlüğü, ikinci yarı Fenerbahçe'nin 10 kişi ile maçı domine etmesi ve skor 1-3 iken 3-3'e getirip galibiyeti kaçırması, heyecan anlamında futbol severlere keyif veren bir maçtı. Pazar günü de böyle bir heyecana gebe olacak gibi görünüyor.

Fenerbahçe'nin kadrosu şu an için ülkenin en iyisi.

 Fenerbahçe'den başlarsak ülkenin en iyi iki kenar adamı Gökhan ve Caner'e sahip, ki bu sezon gösterdiği performansla Caner Gökhan'dan önce anılıyor artık. Savunma yönü zayıf gibi eleştirileri Aykut Kocaman'nın savunmaya öncelik veren futboluyla geliştirdi Caner. Ersun Yanal'ın gelişiyle de kendisinde zaten olan hücum yeteneklerini daha sık kullanabilir oldu. Bu iki hocanın karışımından çift yönlü ve ülkenin en iyi kanat oyuncusu çıktı.

Aralarında ise oyun kurma becerileri sınırlı olsa da tandemde ve hava toplarında lig ortalamasının elbet üzerinde Alves ve Bekir oynuyor. Yedekleri ise Egemen ve Kadlec ki Kadlec sol ön ve sol arkada oynayabiliyor.

Önlerinde ise ülkenin en iyi kesicilerinden ve pozisyon bilgisi en üst düzey oyuncularından Mehmet Topal oynuyor, ona Raul Meirelles ve Emre Belezoğlu eşlik ediyor. M.Topal ve Meirelles basit ve doğru futbollarıyla Fenerbahçe'nin değişmezleri, Emre Belezoğlu ise yaratıcılığıyla ön plana çıkıyor.

Forvetin sağında yine basit ama güçlü oyunuyla ön plana çıkan Dirk Kuyt, solunda ise şık ve zor gollerin ismi Musa Sov var. En uçta ise yine gücüyle ön plana çıkan ve bu sezonun Fenerbahçe için en büyük kazanç hanesine yazacağımız, geçen seneki forvetin durağanlığını kırıp coşkuyu harmanlayan Emenike var.

Yedeklerde Hasan Ali, Egemen savunmada; Salih, Baroni, M.Topuz orta sahada, Webo'ysa forvette. Bu oyuncuların her birini gönül rahatlığıyla ilk on bire koyabiliyor Ersun Yanal. Ki bu kadrosuyla Fenerbahçe şu an için ülkenin en iyisi konumunda.

Bu sezon 14 farklı oyuncu gol atmış bu takımda, bir takımın şampiyonluğu için önemli veri bu, Bu kadar farklı oyuncunun gol atabilmesi de biraz Ersun Yanal'ın tempo oyunuyla ilgili, "Ersun Hoca'nın takımları ligin ikinci yarılarında düşer" klişesi de böylelikle çökmüş oldu. Malzemeyle doğru orantılı Ersun Yanal'ın takımı açık ara lider. Ve tura hazırlanıyor.

Tek eleştirimiz belki Salih Uçan'a neden yüz vermediği olabilir Ersun Yanal için, oysa geçen sezon potansiyelini hepimize göstermişti bu genç yetenek.

Bir Beşiktaş Klasiği: Az parayla, çok iş.

Sezona 13 transferle başladı takım. Kaleci Tolga takımın en istikrarlısı ve şu anda ligin tepesinde tutunmasının en büyük nedenlerinden biri ve en isabetli transferi. Defansta ise Hilbet'le oluşan boşluk doldurulamadı o bölge için Serdar Kurtuluş transfer edildi ne var ki beklenen verim alınamadı, Necip'i bile denedi Biliç. Sol tarafta ise Motta mevcut, güçlü ve sert oyunuyla dikkat çekiyor. Son haftalarda İsmail oynuyor ama o da eski formunda değil henüz. Göbekte ise Franko ve Ersan'la iyi bir devamlılık yakalandı, ne var ki Ersan'ın sakatlığı kurguyu gene bozdu, Ara transferde alınan Dany, Franko'yla birlikte göbeği paylaşacak gibi gözüküyor. Ne var ki olmayacak yerde sakarlıklarıyla öne çıkıyor Dany. Galatasaray maçı örnek. Ve bunu oyun karakteri gibi yorumlamış durumda.

Bu sezon Beşiktaş'ın en güçlü oldu bölge kuşkusuz kaleden sonra orta saha, bu noktada olmalarına Atiba ve özellikle Veli'nin sürekli kendini geliştiren futbolu en büyük etken, M.Topal Fenerbahçe için ne ise Veli Beşiktaş için o. Biliç'le çok daha verimli oldu çok daha etkili. Sağda GökhanTöre kuşkusuz fark yaratıyor oyun iştahı ve yaratıcılığı üst seviyede o yoksa alternatifi yok gibi. Olcay'sa takımın istikrarlılarından, bazen sahada yok gibi düşünüyorsunuz ama en olmadık yerden çıkıp güzel bir gol atıveriyor. Ve elbet Arsenal terbiyesi görmüş, Arsen Wenger'in pas tedrisatından geçmiş Oğuzhan, o varsa Beşiktaş'ta her şey şekil şemal değiştiriyor, tek sorunu devamlılık artı savunma. Ve ileride Almediya, bu sezon Brezilya aşkına mıdır bilinmez, ama en verimli sezonu.

Bu kadro verimini Biliç'e borçlu.

En sona Biliç'i koymak gerek, bu tutkulu, hırslı adam Beşiktaş'a hem saha içinde hem de saha dışında hal ve tavırlarıyla takım olma kimliğini yeniden kazandırdı. Ve belki de bu sezon Beşiktaş'a en çok o yakıştı. Bitmeyen sakatlıklar, cezalar, saha dezavantajı, ekonomik problemler gibi sorunların hepsini aşıp takımı tepede tutma becerisi gösterdi.

Böyle baktığımız zaman yarın ki maç için denk güçlerin mücadelesi olacak diyebiliriz. Ama şunu biliyoruz Biliç ikinciliği çok istiyor. Fenerbahçe içinse Şampiyonluk garanti gibi, devamlılık sorununu aşarlarsa Beşiktaş bir adım önde.