"Filistin'e Hoş Geldiniz" kampanyası adı altında Filistin sivil toplum örgütlerinin 8-16 Temmuz tarihleri arasında Filistin'e gelme davetine icabeten çoğunluğu Fransa'dan olmak üzere Avrupa'dan ve ABD'den yüzlerce dayanışma gönüllüsü (yaklaşık 600 ile 800 kişi bekleniyor) 8 Temmuz Cuma günü İsrail'in Tel Aviv yakınlarındaki Ben-Gurion hava alanına inecekler.

İsrail'in askeri işgali altındaki Filistin toprakları olan Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e girmenin, Tel Aviv'deki Ben Gurion havaalanı ya da İsrail'in limanları veya kara geçişleri gibi İsrail kontrolündeki geçiş noktaları haricinde başka bir yolu yok. Gazze Şeridi'nden Batı Şeria'ya giriş noktası, aynı şekilde İsrail üzerinden geçişi gerektiriyor.

Filistin'e Hoş Geldiniz - Şayet İçeriye Girebilirseniz / İsrail Apartheidine Meydan Okumak - Uçakla


Ekteki yazılar, kampanya hakkında 5 Temmuz tarihinde Guardian'da yayınlanan Ülkeye Giriş Hakkı Kampanyası koordinatörlerinden Filistinli Sam Bahour'un "Filistin'e Hoş Geldiniz – Şayet İçeriye Girebilirseniz" adlı yazısının ve 5 Temmuz tarihinde Electronic İntifada sitesinde yayınlanan Beytülahim Üniversitesi profesörlerinden Mazin Qumsiyeh'in "İsrail Apartheidine Meydan Okumak - Uçakla" adlı yazısının Filistin İçin İsrail'e Karşı Boykot Girişimi tarafından yapılan Türkçe çevirileridir.


Filistinliler İsrail'in Kuşatmasını Kuşatıyorlar

"Filistin'e Hoş Geldiniz" kampanyası adı altında Filistin sivil toplum örgütlerinin 8-16 Temmuz tarihleri arasında Filistin'e gelme davetine icabeten çoğunluğu Fransa'dan olmak üzere Avrupa'dan ve ABD'den yüzlerce dayanışma gönüllüsü (yaklaşık 600 ile 800 kişi bekleniyor) 8 Temmuz Cuma günü İsrail'in Tel Aviv yakınlarındaki Ben-Gurion hava alanına inecekler.

 İsrail'in uzun yıllardır işgal altındaki Filistinlileri yabancı ziyaretçi kabul etmekten alıkoyan ülkeye giriş düzenlemelerine karşı düzenlenen bu barışçıl protestonun amacı, dünyanın dikkatini İsrail'in bu temel insan hakkını çiğnemesine çekmek. İsrail'in askeri işgali altındaki Filistin toprakları olan Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e girmenin, Tel Aviv'deki Ben Gurion havaalanı ya da İsrail'in limanları veya kara geçişleri gibi İsrail kontrolündeki geçiş noktaları haricinde başka bir yolu yoktur. Gazze Şeridi'nden Batı Şeria'ya giriş noktası, aynı şekilde İsrail üzerinden geçişi gerektiriyor.

Filistinlilerin misafirleri Batı Şeria'ya geçip Filistin misafirperverliğinin tadını çıkarmak istiyorlar. Buna karşın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun emriyle İsrail polisi ve sınır muhafızları 8 Temmuz Cuma günkü bu barışçıl eylem için Ben Gurion hava alanında yoğun önlemler almış durumda. Son gelen haberler, İsrail hükümetinin havayolu şirketlerine gönderdiği listedeki isimlerin rezervasyonlarının iptal edilmesi için baskı yaptığını gösteriyor.

15 Mayıs Nakba (felaket) Günü Geri Dönüş (El-Awda) yürüyüşleri ile Lübnan ve Suriye sınırlarından Filistin'in sınırlarına dayanan genç Filistinli mülteciler, eylemlerini İsrail'in Batı Şeria ve Gazze'yi işgalinin yıl dönümü olan 6 Haziran'da (Naksa) tekrarladılar. İsrail'in bu barışçıl protestolara yanıtı kanlı oldu, onlarca Filistinli genç mülteci öldürüldü. Beş yıldır karadan, havadan ve denizden İsrail ablukası altındaki Gazze Şeridi'ndeki bu insanlık dışı ablukayı kırmak için 2. Özgürlük Filosu Yunanistan sahillerinden denize açılmaya çalışıyor. Yunan hükümeti, İsrail ve ABD baskılarına onursuzca boyun eğerek filonun Gazze'ye doğru yola çıkmasını geciktiriyor, engelliyor. Filistinliler ve Filistinliler ile dayanışma içinde olan tüm dünyadan insanların barışçıl ve yaratıcı şekilde karadan, denizden ve havadan apartheid devleti İsrail'in hayali ve gerçek sınırlarına dayanması ile İsrail'in Filistinlilere uyguladığı kuşatma kuşatılıyor.

"Filistin'e Hoş Geldiniz" Kampanyası ile ilgili daha fazla bilgi için bakınız:
www.bienvenuepalestine.com
http://palestinejn.org/
www.righttoenter.ps

**

İSRAİL APARTHEIDINA MEYDAN OKUMAK – UÇAKLA

Mazin Qumsiyeh
- The Electronic Intifada 5 Temmuz 2011

Bu hafta yüzlerce aktivist “Filistin'e Hoş geldiniz” inisiyatifinin bir parçası olarak Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion hava alanına uçarak İsrail apartheidına meydan okumayı planlıyor. Heraklit bir zamanlar şöyle demişti: “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Gerçekten de insanlık tarihi değişimin tarihidir ve Filistin'e Hoş Geldiniz projesi işte bu geleneği izliyor.

Statükoya meydan okumadan hiçbir değişim meydana gelmez. Modern çağda bile çok az insan ABD'deki medeni haklar, Avrupa'da aydınlanma, köleliğe son verilmesi, kadınlara oy hakkı verilmesi ve dünya genelinde demokrasilerin kurulması gibi şeyleri nasıl başardığımızı anlamak konusuna kafa yoruyor. Adaletsiz bir durumdan (statüko) doğan tüm bu değişimler, kitle hareketi aracılığıyla gerçekleşti.

Bugün ufkumuzda görünen elbette ki on yıllar süren diktatörlüklerden – bu yapıların çoğu Batı tarafından yaratıldı ve desteklendi – özgürlük için can atan Arap halkının kitlesel hareketidir.

Adaletsizliğe isyan elbette ki Filistin'de apartheid karşıtı mücadelenin de alameti farikasıdır. Bu mücadele, 131 yıl önce ilk Siyonist koloninin kurulmasına kadar götürülebilir ve 1948'de ırkçı İsrail devletinin bu sömürgeci yatırımın zirvesi ve vücut bulması şeklinde kurulması ve 1967'de Filistin'in geri kalanını işgal ederek bu devletin müteakip yayılması ile ileriye doğru dev bir sıçrayış göstermiştir.

Günümüzde yeryüzündeki 11 milyon Filistinliden 7 milyonu mültecidir veya yerinden edilmiştir. Filistinli mülteciler, BM istatistiklerine göre dünya genelindeki tüm mültecilerin üçte birini teşkil ediyor. Ancak biz iyimseriz ve değişimin eli kulağında olduğuna inanıyoruz.

Değişimin Eli Kulağında

Bizler, birçok ve büyük ölçüde başarılı ayaklanmalardan (1881'de başlayıp 1920, 1929, 1936, 1972, 1987 ve 2000'lerden geçti) oluşan kendi tarihimizden çıkardığımız olumlu yaklaşımla ayakta duruyoruz. Bizler, on yılların etnik temizlik girişimlerinden sonra halen Filistin'in nüfusunun (5,5 milyon Filistinli, 5,5 milyon İsrailli Yahudi) yarısını oluşturan halkımızın sumud'u yani sebatı ile ayaktayız.

Hiç şüphesiz, Oslo Anlaşmalarının halk direnişini nasıl sakatladığını düşündükçe kahroluyoruz. Bu öngörülebilir bir gelişmeydi ve İsrailli müzakereci Dore Gold'un 1995'te The Jerusalem Post'a söylediği gibi niyet, “Batı Şeria'da psikolojik bir gerçeklik yaratmaktır. İlk kutlamalardan sonra Filistinliler kendilerini bir dereceye kadar kantonlaştırmaya hapsolmuş bulacaklar.”

Ancak durmaksızın dönüşen yeni direniş biçimlerine gururla bakıyoruz. Bu direniş ruhunun son tezahürü, -bu yıl 15 Mayıs'ta olduğu gibi Nakba Günü geri dönüş yürüyüşleri sırasında – topraklarımıza ve evlerimize geri dönme girişimleri ve Gazze ablukasını kırmayı amaçlayan Gazze'ye Özgürlük Filosu'dur. Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (BDS) hareketinin büyümesiyle yürekleniyoruz.

Bir şeyleri ahlaki ve direngen yöntemlerle değiştirmek konusunda bireysel ve kolektif sorumluluğumuz vardır. Dr. Martin Luther King Jr. şöyle demişti: “Bir şerri edilgenlikle kabullenen biri o şerri işleyen kadar buna bulaşmış demektir. Şerri ona karşı çıkmaksızın kabullenen gerçekte onunla işbirliği yapıyordur..”

Diğer seçeneklerin felaket derecede olumsuz oldukları kanıtlanmıştır: politikacılara (seçilmiş veya kendi kendini tayin etmiş) askeri kapasitelerin değişmesinin yaratacağı, önceden kestirilemeyen olaylara bel bağlamak – kitle imha silahlarının geliştirilmesini küçük devletler ve devlet dışı aktörler için bile görece kolay kılan gelişmiş bilim çağında tehlikeli bir gelişme bu. Kimse kendini aldatmasın: büyük bir meydan okumaya yaklaşıyoruz. Bu, sivil toplumun, bu güçlü ve direngen halk direnişi taktikleri uyguladığı için mücadeleyi kazanacağı sivil bir meydan okuyuş olabilir veya konvansiyonel askeri güçlere karşı koymak için modern teknolojiyi kullanan silahlı isyan yoluyla gerçekleşebilir.

Yerel diktatörlüklere meydan okuma konusunda Mısır ve Tunus'ta sivil direnişin gücünü gördük. Sömürgeciliğe karşı, Cezayir'de (1960'larda kurtuldu) ve Güney Afrika'da (daha yakın bir zamanda) halk mücadelesinin ve silahlı mücadelenin bir bileşimi başarıyla meydan okudu. Fakat Güney Afrika'da sivil meydan okuyuşun ve silahlı ayaklanmanın bu bileşimi, uluslararası sivil katılımla gelişti. Her durum benzersizdir ve bizim buradaki yerel tarihimiz ve bu yaklaşan meydan okuma da Filistin'e özgü ve diğer yerlerdekinden farklı olacaktır.

Bizleri Ayırma Girişimlerini Kabul Etmeyeceğiz

Özgürlüğe doğru bir sonraki adımımız, yüzlerce erkek, kadın ve çocuğun bizleri Filistin'de ziyaret etmek için Tel Aviv'e uçmayı planladıkları 9-16 [Temmuz] tarihleri arasında gerçekleşmesi planlanan bir dizi etkinliktir. Uluslararası toplum, yurtdışından ziyaretçi kabul etmeye yönelik temel insan hakkımızı tanımalı ve kendi vatandaşlarının Filistin'e taciz edilmeksizin seyahat etme hakkını desteklemelidir.

Özgürlük Filosu'nun denize açılmasındaki gecikmeden dolayı bu iki inisiyatif zamansal olarak çakışabilir. İsrail bizi tecrit etmeye çalıştıkça biz de dürüst insanlar olduğunuz için sizleri açıkça ve gururla bize katılmaya davet ediyoruz. Bizleri ayırma girişimlerini veyahut sizleri alışık olduğunuz kadar dürüstçe konuşmamaya zorlama çabalarını kabul etmiyoruz.

Misafirler, Filistin misafirperverliğinin ve bir ağ kurma, kardeşlik programının ve Filistin kasaba ve köylerinde gönüllü barış çalışmasının keyfini sürecek. Avrupa ve Birleşik Devletler'deki aktivistler delegasyonlar örgütledi ve uçuşlarını ayırttı. Fakat ister bu girişimlerin veya diğerlerinin gönüllüsü veyahut katılımcısı olun, anahtar kelime katılmaktır. Her yerde tiranlığa karşı süren devrimler var. İnsan ruhu sonsuza kadar zincire vurulamaz. Hepimiz bu özgürlük mücadelesine katılmalıyız, çünkü suskunluk aslında suç ortaklığıdır.

Mazin Qumsiyeh Filistin Adalet Ağı’nın (PalestineJN.org) uluslararası koordinatörü ve Beytülahim Üniversitesi profesörlerindendir ve Filistin’de Halk Direnişi adlı kitabı kaleme almıştır.

Filistin İçin İsrail'e Karşı Boykot Girişimi tarafından Electronic Intifada sitesinden çevrilmiştir.

**

FİLİSTİN'E HOŞ GELDİNİZ – ŞAYET İÇERİYE GİREBİLİRSENİZ

Sam Bahour
/ Guardian, 5 Temmuz 2011

İsrail'in ziyaretçilerin Filistin'e girişini engelleme tehdidi, şok edici olduğu kadar da rahatsız edici. Protestomuz, bir sivil toplum tsunamisi olacak

Filistinliler, İsrail'in sistematik olarak çiğnediği bir dizi hakkı dünyaya duyuruyor . Bunlar geri dönüş hakkı, seyahat özgürlüğü hakkı, suya ulaşım hakkı, eğitim hakkı, [ülkeye] giriş hakkı (mültecilerin geri dönüş hakkı ile karıştırılmasın) ve benzerleridir.

Ziyaretçi kabul etme hakkı, yoksa o da mı yok? Bu da en son ilave. Özgürce yabancı ziyaretçi kabul etmenin yasaklanması şoke edici olduğu kadar da rahatsız edici, özellikle de Ortadoğu'da demokrasinin tek ışığı olduğunu iddia eden bir ülke için.

Evet, doğru okudunuz. İsrail, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan Filistinlilerin yurtdışından ziyaretçi kabul etmesine izin vermeyi reddetme tehdidini savuruyor. Burada İsrail'in 1948'de kurulurken zorla sürdüğü, sonra da evlerine dönmelerine izin vermeyi reddettiği 5 milyon Filistinli mülteci gibi ziyaretçilerden bahsetmiyoruz. Şimdiki mesele daha ziyade işgal altındaki Filistin topraklarını ziyaret etmek isteyen yabancıların İsrail'e girişinin engellenmesidir.

Hatırlarsanız, İsrail'in askeri işgali altındaki Filistin toprakları olan Batı Şeria ve Doğu Kudüs'e girmenin, Tel Aviv'deki Ben Gurion havaalanı ya da İsrail'in limanları veya kara geçişleri gibi İsrail kontrolündeki geçiş noktaları haricinde başka bir yolu yoktur. Gazze Şeridi'nden Batı Şeria'ya giriş noktası, aynı şekilde İsrail üzerinden geçişi gerektiriyor.

Böyle olunca 300'den fazla yabancı aktivist, 30 Filistinli sivil toplum örgütünün davetiyle “Filistin'e Hoş Geldiniz” adlı bir inisiyatife katılmak için 8 Temmuz'da başlayan hafta boyunca Tel Aviv'e varmayı planlıyor. Fransa, Britanya, Belçika, İsveç, Almanya, ABD, Japonya ve birtakım Afrika ülkelerinden delegasyonlar bekleniyor.

Ben Gurion havaalanına varışta, tümü İsrail ile diplomatik ilişkilere sahip ülkelerden gelen davetli misafirler, işgal altındaki Filistin topraklarına gitme niyetlerini gizlemeyecekler. Bir çeşit sivil toplum tsunamisi olan bu şiddet içermeyen eylem, ancak birinci olarak uluslararası hukuka ve ikinci olarak kendi yasalarına uyma sorumluluğunu taşıyan tüm geçerli kanalları tüketen Filistinliler ve yabancılar için seyahat ve Filistin'e ve Filistin'den erişimin İsrail tarafından kısıtlanmasının ardından geliyor ancak.

En büyük eylemsizlik ABD dışişleri bakanlığından gelmektedir, hem de İsrail'in ABD vatandaşlarına sınırlarında ayrımcılık yapmakta olduğu defalarca kayda geçmesine rağmen.

1951 tarihli İsrail dostluk, ticaret ve denizcilik anlaşmasının açıkça şöyle demesi de kayda değerdir: “Tarafların topraklarından uluslararası geçiş için en uygun güzergahlardan geçiş özgürlüğü sağlanacaktır...” ve “transit geçiş yapan” insanlar “mantıksız ödeme veya mecburiyetlerde karşı karşıya kalmayacak ve gereksiz geciktirmeler ve kısıtlanmalar yaşamayacaktır.”

İsrail bir devlet ve daha öncesinde Siyonist bir hareket olarak Filistin halkını parçalamak ve yerinden yurdundan etmek için her türlü aşırılığa başvurmuştur. Bu yolun her adımında suç ortakları olmuştur, Büyük Britanya ile başlayıp bugüne kadar ABD ve iş Filistin'e gelince egemen devletlerden ziyade ABD'nin papağanı gibi hareket eden BM üyesi devletler sürüsü ile devam ediyor.

Neyse, eylemsizlik oyunu son buluyor. Devletler başarısız olduğunda, insanlar devreye giriyor. Bu hafta Filistin'e gelmekte olan ya da denizden İsrail ablukası altındaki Gazze Şeridi'ne ulaşmaya çabalayanlar veyahut Filistin'de yaşayan ve bu işgale her gün direnenler gibi, bu insanlar tarihçilere bir kez daha tarihin, gerçek bir insanlık duygusuna ve feda cesaretine sahip hakiki insanlar tarafından yapıldığını kanıtlayacak olanlardır.

Sam Bahour, Right to Enter Campaign (Ülkeye Giriş Hakkı Kampanyası) koordinatörlerinden biridir.

Filistin İçin İsrail'e Karşı Boykot Girişimi tarafından çevrilmiştir.