Tristan Lecomte, Alter Eco kurucusu,

Joaquin Munoz, Genel Müdür, Max Havelaar France

Serge Orru, Genel Müdür, WWF-France

Farklı bir dünya ilgisiz insanlarla gerçekleştirilemez. Birkaç hafta önce Wall Street Journal tarafından yayınlanan bir anket, 2010 yılında en büyük 25 Amerikan finans kuruluşunun dağıttığı bonusların toplamının, Cezayir’in milli geliri olan 135 milyar dolardan (bir önceki yıla göre %5,7 artış) daha az olmadığını ortaya koyuyordu. Bankalar da aynen kumarhaneler gibi: kazanmanın en kesin yolu hala, ya oranın sahibi olmak ya da ikinciler bakımından orada trader pozisyonunda çalışıyor olmak.

Formun Altı

Spekülatif açgözlülüğün neden olduğu 2008 finansal krizi, iktisadi modelimizde mevcut olan ciddi yetersizlikleri de ortaya çıkardı. Kriz, iki yönlü güçsüzlük ve adaletsizlik duygusundan beslenen bir kızgınlığı da dünya kamuoyuna yerleştirdi. Hissettiğimiz kızgınlığın ötesinde, bizi kuşatan olguları anlamak, her şeyden önce, her kesimi yöneten çıkarları tanımayı gerektirir. Mevcut durumda, kısa dönemde en yüksek kar elde etme hırsı krizin önde gelen nedeni. Yasa olarak kabul gören kar arayışı, bireysel sorumluluk ilkesini dışlamıyorsa da, iktisadın alan dışı finanslaşmasına neden olmaktadır: Olması gerektiğine, yani pratik alandan yola çıkan bir sosyal bilime dönmesi gerekirken, bir temel bilim gibi olması istenen, bir iktisadın finanslaşmasına.

Yaşadığımız kesit, yeni bir dünyadan doğmadı, ancak yine de kolektif bilincimizde bir kopuşa işaret etti. Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stigliz’e göre, “Kriz, insanlık ve bütün gezegen için neyin en iyi olabileceğini anlamak için, fikirlerin ve hayallerin küresel çatışmasına yol açacak.”

Mesele, teknik ve sosyal olarak başka bir dünya yaratmaktır. Sinizm, alternatifin mevcut olmadığına inandırmaya çalışmaktadır. Ne güzel iş! Eğer, alternatif, yeni şeyler peşinde olan yaratıcı bir süreç değilse nedir? Kimse, dünya ölçeğinde adil bir ticareti kesinlikle öngörmüyordu. Günümüzde, Kuzey’in 56 ülkesinde bir milyondan fazla üretici, adil ticaret temelinde yükselen bir yapının ürünlerinden faydalanıyor ve bunları dağıtıyor. Daha az bir zaman önce, kimse içinde böcek olan organik elmalar ve organik pamuktan üretilmiş zorunlu olarak rengârenk gömlekler hayal edemezdi. Bugün, herkesin erişebilmesi için miktarları yetersiz olsa da, bu tür ürünler kaliteyle eş anlamlı.

Gerçekten harekete geçmek için, birbirimizle diyalog kurarak ve ideolojik süslemelerimizi terk ederek, deneyimlerimizi artırmak söz konusu olabilir. Çevre ve Sosyal, refah olarak adlandırılan aynı parçanın iki yüzünü oluşturmaktadır. Bir bolluk aracı olarak refah, kendi başına bir amaç olan büyümenin yerini almalı.

Spekülatif balon eşliğinde, eğer insan faaliyeti, dolayısıyla sonuç olarak ihtiyaçlarımız artıyorsa, bu, gezegenimizin boyutu ve sunabileceği kaynaklarla ilgili bir durum değil. Zira, sınırlı bir dünyada sonsuz bir büyüme savunulamaz bir denklem. Ekonomik rantabilite, toplumsal adalet, çevreye saygı ve demokratik arzu birbirleriyle uyuşmaz değiller. Bunlar, sürdürülebilir bir büyümenin, ya da diğer bir deyimle, sürdürülebilir insani gelişmenin olmazsa olmaz dört ayağı. Bu anlamıyla, insanlar arasında ve diğer varlıklarla dayanışma, yalnızca bir erdem değil, ama aynı zamanda eylemlerimizin kaldıracı da.

Kamusal eylem ve bireysel davranışlar

Geliştirilecek eylemler yok değil: Ekonomik yapıların (bankalar dâhil) kooperatif tarzında örgütlenmesi, çevrenin ve sosyalin işletme stratejilerine dâhil edilmesi, ekonomik faaliyetin duracağını düşünerek elde edilen karların ufak bile olsa bir kısmının zorunlu kesintisi (ücretliler için kesilen her bir fatura üzerinden birkaç kuruş ve faaliyet yerlerinin “yeniden doğaya dönüşü”) v.s.

Kriz, doğası gereği genel çıkarın güvencesi olan kamusal eylemi yeniden güçlendirdi. Mevzuatın temsil ettiği mutlak güç üzerinden politikanın görünür ve düzenleyici eli bunun için zorunlu: Ekonomik modelin doğal kaynakları dikkate alması ve hakça gelirlerin sağlanması için zorunlu; doğru pratiklerin güçlükler yüzünden etkisizleştirilmemesi için zorunlu.

2010 yılında, hammaddeler konusunda uzmanlaşmış trader’lar fazlasıyla ödüllendirildiler. Gerçekte, başta altın fiyatı olmak üzere, hammadde fiyatları uçtu. Altın, yüz yıl önce Mallarmé’nin “Panama kanalı” denen bir skandalın ardından yazdığı bir şiirinin, tam da haklı olarak, başlığıydı. Atlantik okyanusunu Pasifik’e bağlayan bu kanalın yapımı, tasarruf sahiplerinin milyonlarını batıracak olan bir kredi spekülasyonuna neden olmuştu. Daha o dönemde, bu şiir, “buharlaşan milyar” formülü altında, paranın krallığına olan inancı ve sonuçta milyarlarca tutarın buharlaşıp yok olmasını ihbar ediyordu.

Sahip olma arzusunu insanların elinden almayacağız ama kurulacak yeni model de bir istek/niyet işidir. Bireysel davranışları ve oyuyla yurttaş olarak, satın alma tutumuyla tüketici olarak, etik anlayışıyla profesyonel olarak, kararlarıyla politikacı veya çocuklarına verdiği eğitimle aile olarak harekete geçilsin. Daha iyi bir dünya düşüncesine yönelmiş bir istek. Bu dünyayı görmek için ona inanmak gerekir, çünkü Oscar Wilde’ın dediği gibi: “her zaman ayı hedeflemek gerekir zira başarısızlık durumunda bile, yıldızlara inilir”.

Kaynak: Le Monde, 21 Şubat 2011

Çeviren: Ferhat İyidoğan