Suriye'nin kuzeydoğusundaki İdlib'de, cihatçı gruplar arasında geçen hafta çıkan çatışmaların ardından Nusra Cephesi öncülüğündeki çatı örgütü eyaletteki kontrolünü arttırdı.

BBC Türkçe’den Mahmut Hamsici’nin haberine göre, Rusya ise İdlib'de bir çatışmasızlık bölgesi üzerinde çalışıldığını açıkladı.

Tüm bu gelişmeler, İdlib'in Suriye krizinde önümüzdeki dönemde çok kritik bir yeri olacağı izlenimini güçlendiriyor.

İdlib'deki olası gelişmeleri 4 soruda inceledik.

İDLİB NEDEN ÖNEMLİ?

İdlib, Suriye'nin kuzeyinde ve Türkiye sınırındaki bir eyalet. İsyancı gruplar açısından kritik önemdeki Bab El Hava Sınır Kapısı da İdlib'de bulunuyor.

Eyalet, yine kuzeyde Kürt Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) denetimindeki Afrin sınırına dayanıyor.

Kuzeydoğusunda Halep'in bulunduğu İdlib'in batısında ve güneyinde ise Suriye hükümetinin kalelerinden Lazkiye ve Hama yer alıyor.

Lazkiye eyaletine yönelik saldırılar İdlib üzerinden düzenleniyor. İdlib şu anda Suriye'de, bütünüyle hükümet güçlerinin kontrolünün dışında yer alan tek eyalet.

2015 yılında, farklı isyancı güçlerin kurduğu, bünyesinde Nusra Cephesi ve Ahrar'uş Şam'ı da barındıran çatı örgütü Fetih Ordusu, eyaleti ele geçirmişti.

İlerleyen dönemde, ateşkeslerle Halep, Şam, Hama ve Humus eyaletlerinden ayrılan isyancı grupların birçok üyesi de İdlib'e geçiş yaptı.

İdlib, ülke çapında hükümet karşıtı silahlı güçler açısından bir kale olarak görülüyor. İdlib'teki çatışmaların nedeni ne?

2015'ten sonra İdlib, farklı gruplar tarafından ortak olarak yönetilmeye başlandı.

Bu gruplar arasında en etkin olanları ise Nusra Cephesi ve Ahrar'uş Şam oldu.

İki grup arasındaki gerilim zamanla çatışmalara dönüşmeye başladı.

2016'da adını Şam'ın Fethi Cephesi olarak değiştiren ve El Kaide'den ayrıldığını duyuran Nusra Cephesi, son süreçte başka cihatçı gruplarla birlikte Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) adından bir çatı örgütü kurdu.

Son çatışmalar HTŞ ile Ahrar'uş Şam arasında çıktı.

Çatışmaların farklı nedenleri olduğu düşünülüyor. İki örgüt de cihatçı çizgide olsa da aralarında yönetim anlayışı, savaş tarzı ve müzakerelere bakış açısından farklılıklar bulunuyor.

Eyaletin kontrolünde asıl etkin gücün kimin olacağı konusu önemli başlıklarından.

Bunun dışında Astana sürecine bakış da aradaki gerilimi derinleştirmiş durumda.

Her ne kadar Ahrar'uş Şam, Astana sürecine katılmamış olsa da, örgütün Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) çatısı altındaki gruplarla işbirliği, Türkiye ile iyi ilişkileri ve son dönemde kendisini uluslararası alanda kabul ettirmeye yönelik gayretleri onu Nusra Cephesi'nden ayırıyor.

Ahrar'uş Şam'ın Haziran ayında, kendi bayrağı yanında ÖSO'nun kullandığı üç yıldızlı Suriye bayrağını da benimsediğini açıklaması, örgütün ÖSO'yla siyasi yakınlığını ortaya koyan sembolik ama önemli bir gelişme oldu.

Nusra Cephesi; Birleşmiş Milletler (BM), ABD, Rusya ve Türkiye'nin "terör örgütleri listesinde" yer alıyor.

Ahrar'uş Şam ise BM, ABD ve Türkiye'nin bu listesinde bulunmuyor.

Astana mutabakatında da Nusra Cephesi, IŞİD'le birlikte hedefe alınmaya devam edilecek örgütler arasında yer almış durumda. Çatışmaların sonucu ne oldu?

3 gün süren, en az 92 kişinin yaşamını yitirdiği son çatışmalar bir ateşkes anlaşmasıyla sona erdi.

Taraflar, esirleri karşılıklı olarak serbest bırakmayı kabul etti.

Ateşkesle birlikte Ahrar'uş Şam, güçlerinin bir bölümünü İdlib'in güneyinde, Hama'ya yakın bir bölgeye çekti.

Ancak Ahrar'uş Şam'ın eyaleti HTŞ'ye teslim etmeyi kabul etmiş olduğu henüz kesinleşmiş bir bilgi değil.

Bununla birlikte Londra merkezli, muhaliflere yakın Suriye İnsan Hakları İçin Gözlemevi (SOHR) hâlihazırda eyaletin kontrolünün yüzde 70'inin HTŞ'de olduğunu bildiriyor.

Çatışmalar sonrası Nureddin Zengi Tugayları grubu HTŞ'den ayrıldığını açıkladı.

6 grup ise Ahrar'uş Şam'dan ayrılarak HTŞ'ye katıldı. İdlib'de bundan sonra neler olabilir?

Nusra Cephesi, uluslararası güçler tarafından IŞİD'den sonra en önemli tehdit olarak görülüyor.

Rusya 2015'ten bu yana silahlı grupları, Nusra Cephesi'yle bağlarını koparmaya çağırıyor.

İdlib'in tamamen HTŞ'nin kontrolüne geçtiğinin kesinleşmesi durumunda eyalet, hem Suriye yönetiminin hem Rusya'nın hem de koalisyon güçlerinin hedefi haline gelebilir.

Kısa vadede Suriye ordusu farklı cephelerde savaşırken ve Rakka operasyonu sürerken kara operasyonunu tercih etmeyebilir.

Türkiye'nin de doğrudan ya da desteklediği silahlı muhalif gruplar kanalıyla Nusra Cephesi'ni hedef alması ihtimaller arasında .

İdlib'e yönelik olası operasyon, eyalet sınırlarında yaşayan yüz binlerce sivilin bu operasyondan nasıl etkileneceği sorusunu ve yeni bir göç dalgası olasılığını gündeme taşıyabilir.

HTŞ ise savaşı sürdürmeye kararlı gibi görünüyor. HTŞ tarafından yapılan "Devrim devam ediyor" başlıklı son açıklamada, bölgedeki tüm isyancı grup, kişi ve din adamlarına bir araya gelip 'Suriye devriminin geleceğini tartışma' çağrısı yapıldı. Rusya Savunma Bakanlığı, son yaptığı açıklamada İdlib'in de çatışmasızlık bölgesi planıyla ilgili çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Haziran ayında yaptığı açıklamada çatışmasızlık bölgesi kapsamında İdlib'e Türk askerinin konuşlanabileceğini söylemişti:

"Muhtemelen İdlib bölgesinde ağırlıklı olarak bizler ve Ruslar, Şam etrafında ağırlıklı olarak Rusya-İran, güneyde Deraa bölgesinde Ürdün'ün ve Amerikalıların içinde yer alacağı bir mekanizma üzerinde çalışılıyor".

Planın devreye sokulması, Heyet Tahrir EL-Şam'ın İdlib'den çıkartılması anlamına gelecek.

Suriye ordusunun önümüzdeki dönemde İdlib'e yönelik bir operasyona girişip girişmeyeceği ise henüz belirsiz.

Ancak dengeler nasıl şekillenirse şekillensin, İdlib'in önümüzdeki dönemde Suriye krizindeki en kritik yerlerden biri olacağı kesin gibi görünüyor.