AKİF FIRAT / ANF AMSTERDAM

 

Yes we can! - Evet, yapabiliriz” ABD Başkanı Barack Obama’nın 2008 başkanlık seçimlerinin sloganıydı. Obama özellikle ABD toplumunda alt ve orta tabakaların değişim taleplerini bu sloganda birleştirip ülke tarihinin ilk siyahi başkanı olarak seçilmeyi başarmıştı.

 

Obama’nın seçim kampanyasının önemli bir bölümünü ABD’deki ekonomik kriz, sağlık sigortası reformu gibi konular oluşturuyordu. Obama dış politikayla ilgili olarak da ABD’nin dünyadaki imajını düzelteceğini, Guantanamo Üssündeki cezaevini kapatacağını ve Amerikan değerleriyle El Kaide ile savaşacaklarını söylüyordu.

 

TALİMATLAR OBAMA’DAN

Obama ABD’nin artık küresel alana yayılmış insansız hava araçlarıyla düzenlediği suikastlerde son sözü söyleyen kişi. Mevcut sisteme göre Obama’nın anti-terörizm konusundaki danışmanı John Brennan, öldürülmesi ABD açısından “elzem” kişilerin listesini hazırlıyor. Bu liste Obama tarafından gözden geçirilerek onaylanıyor. Operasyon aşamasına gelindiğinde Obama bundan haberdar ediliyor ve suikastler bizzat Obama’nın talimatıyla gerçekleştiriliyor.

 

ABD’de tartışma yaratan bu durum insanların yargılanmadan savaş halleri dışında ABD vatandaşı olsa dahi öldürülebileceği bir uluslararası düzeni meşru kılmak anlamına geliyor.

 

Birinci Dünya Savaşında generallerin din adamlarından izin aldığı günlere dönen ABD’de şimdi ölüm fetvası veren papazların yerini Brennan aldı.

 

Brennan ve Obama’ya göre dünyada militanlar gibi hareket eden ve ABD’nin yakalama imkanı olmadığı herkes ölmeyi hak ediyor. Bu çerçevede ölüm listeleri oluşturuyor, insansız uçaklarla saldırılar düzenleniyor.

 

SİVİLLER HEDEFTE

21 Mayıs 2010 tarihinde Pakistan’ın Kuzey Veziristan bölgesinde bir köye düzenlenen saldırıda 6 El Kaide militanı öldürülmüştü. Bu konuda Washington Post ve New York Times gibi gazetelerde haberler çıktı. Ancak hiçbirinde 6 militanın yanında 3 de çocuğun öldüğü haber verilmedi. Bu gerçek daha sonra Pakistanlı bir gazetecinin konuyu İngiliz basınına taşımasıyla ortaya çıktı. Pakistanlı gazeteci Fatima adlı küçük bir kız çocuğunu ağır yaralı halde hastanede fotoğraflamış sonra saldırının olduğu köye kadar giderek olan biteni öğrenmişti.

 

Köylülerin verdiği bilgilere göre El Kaide’nin önde gelen militanlarından biri olduğu ileri sürülen Yazid’in konvoyu ABDliler tarafından vurulmuştu. Yazid ailesi ile birlikte konvoyu içindeydi.

 

Bu konunun aydınlatılması gereken tarafı ABD’de canlı yayında Yazid’i izleyen subayların konvoyda kadın ve çocukların olduğunu görüp görmedikleriydi. Bu soru hiçbir zaman yanıtını bulmadı.

 

Pakistan’da yükselen tepkiler üzerine ABD bölgede insansız hava araçlarıyla düzenlenen saldırılarını azaltmış durumda. 2010’da 118 olan saldırı sayısı 2011’de 70’e, 2012’de ise bugüne kadar 16’ya düştü.

 

Brennan daha önce ABD’nin insansız hava araçlarıyla düzenlediği saldırılarda sivil kayıpların oldukça az olduğunu ifade etmişti. Araştırmacı Gazetecilik Bürosu adlı bir kuruluşun verdiği bilgilere göre CIA’nin insansız hava araçlarıyla gerçekleştirdiği saldırılarda en az 175 çocuk öldü. Değişik bir metod kullanan Yeni Amerika Vakfı ise 2011’de gerçekleştirilen saldırılarda ölenlerin yüzde 11’inin sivil olduğunu duyurdu.

 

ABD İHA TEKNOLOJİSİNİ İHRAÇ ETME EĞİLİMİNDE

ABD bu gerçekler ortada dururken müttefik olarak nitelendirdiği ülkelere suikast yeteneğine sahip insansız hava araçları vermeyi planlıyor. Türkiye’ye silahsız olarak verdiği iki insansız hava aracının Roboski’de yol açtıkları göz önüne alındığında bu tip silahların nasıl katliamlara neden olabileceğini tahmin etmek çok zor değil.

 

ABD şu ana kadar sadece İtalya ve İngiltere’ye insansız hava araçlarını vermiş durumda. Ancak Obama yönetiminin aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bir dizi ülkeye bu teknolojiyi verme eğilimde olduğu sır değil.