Son günlerde Türkiye basınında ve sosyal medyada Suriye’nin Lazkiye kenti yakınlarında Alevi köylerine yönelik aşırı İslamcı El Nusra örgütünün düzenlediği saldırılarda çok sayıda kişinin öldürüldüğüne dair haberler çıktı.

Lazkiye kırsalında saldırganlar tarafından işkence yapıldığı sosyal medyaya servis edilen fotoğraflardan anlaşılan Alevi din bilgini Şeyh Bedir Wehib Ğazal da Mihrac Ural’ın destekçisi olduğu için esir alındığı iddia ediliyordu.

Sıl sık Suriye ile ilgili tartışmaların odağındaki isim haline gelen Mihrac Ural’a Taha Haber'den Ferhat Aktaş Lazkiye’de yaşananları sordu. İşte o röportaj:

LAZKİYE’DE NELER OLUYOR, ALEVİ KÖYLERİNE KİMLER SALDIRIYOR?

Suriye'de üç yıldır süren çatışmalar yeni biçimler alarak devam ediyor. Ülkenin iç bölgelerinde tutunamayan ve daha çok kırsal alanlarda kümelenen El Nusra- ÖSO militanları son günlerde Türkiye sınırına yakın yerleşim birimlerine saldırılarını yoğunlaştırdı.

Halep ile Rojava'nın kesiştiği bölgede ÖSO bünyesinde hareket eden gruplarla Kürt YPG güçleri arasında yaşanan çatışmalar devam ederken son olarak Lazkiye'nin İdlip iline sınır olan kırsal alanda Alevi köylerine yönelik El Nusra- ÖSO saldırısı gerçekleşti.

Saldırıya katılanların ağır silahlarla donatıldığı, sayısal olarak başka bölgelerden takviye edilen militanlarla köyleri hedef aldıkları ifade ediliyor. Cihadist gruplar baskın yaptıkları köylerden birinde Arap Alevi toplumunda saygınlığı olan din adamı Şeyh Bedir Wehib Ğazal'i işkence yaparak kaçırdı. Yine şeyhle beraber yüzden fazla Alevi köylünün de zorla alıkonularak kaçırıldığı bilgisi geldi. İki gündür Lazkiye kırsalında yoğun çatışmalar yaşanıyor.

Sosyal medyada geniş yer bulan bu saldırıyla ilgili Lazkiye'de üstlenen Mukavveme Suriyyi güçlerine ulaştık ve hâlihazırda çatışma bölgesinde bulunan Mukavveme Suriyyi komutanı Mihrac Ural'a yaşananları sorduk. Bilindiği üzere ÖSO kendi internet sayfasında Alevi köylerine karşı yaptığı saldırıyı ve kaçırdığı din adamını Mihrac Ural'a gözdağı olarak duyurdu. Biz de hedef isim Mihrac Ural'dan Lazkiye'deki güncel ve genel durumu özetlemesini, sıcak çatışma hattında olan biteni kamuoyu ile paylaşmasını istedik.

Çatışma bölgesinin coğrafi konumundan dolayı iletişime geçmek ve röportajı gerçekleştirmek biraz zaman aldı ancak merak edilen ve cevabı beklenen konularda sorularımıza yanıtlar aldığımız röportajımız aşağıdadır:

Taha Haber / Ferhat Aktaş

Suriye’de devam eden çatışmalı sürecin devamı olarak Lazkiye'ye yönelik son iki gündür yoğun bir çete saldırı olduğu yönünde bilgiler geliyor. Gün itibarıyla neler yaşanıyor Lazkiye’de, saldırılar nerelerde yoğunlaştı, bizi bilgilendirebilir misiniz?

Mihrac Ural: Lazkiye Akdeniz’den Kafkaslara uzanan ve emperyalist- siyonist talan amaçlarının at koşturmak istediği bu sahanın kapısıdır. Akdeniz sahili bunun için tarihler boyunca direnmenin de kapısı olmuştur. Tarihin en eski direnen halkının burada olması tesadüf değildir. Bunda Alevi kültürünün de etkisini eklemek yanlış olmayacaktır zira 3000 yıllık tarihte Roma ve Bizans ve Haçlı saldırılarına karşı direniş kadar Emevi ve Abbasilerin yayılmacı inanç saldırılarına karşı da direnmiştir. Lazkiye sadece Suriye’nin değil aynı zamanda tüm bölgenin tehlikelere karşı barikattır. Bu kalenin yıkılması için her türlü çaba verilmiştir mali ve askeri destekler sunulmuş kuklalar harekete geçirilmiştir. Diktatör Erdoğan’ın 910 km Türkiye Suriye sınırını barış ve kardeşlik yerine düşmanlık yıkım ve kıyım kapılarına açınca Lazkiye kırsalında bu tür dengesizliklerin ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur.

Lazkiye iki cumhurbaşkanının da memleketidir. Simgesel anlam yoğunluğuyla da ayrıcalıklı bir hedeftir. Sahil laiktir, özgürdür, Suriye geneline güç ve moral taşıyan bir merkezdir. Suriye her köşede silah seslerinin duyulmasına rağmen Lazkiye farklılıklarıyla zengin mozaik dokusunun barışını korumuş bir yerdir. İşte selefi güçlerin hazmedemediği gerçek de budur.

Lazkiye’nin doğusunda İdlip ili bulunuyor. Bu ilin kırsalı oldukça tutucu bir çevreden oluşmuştur. Her iki ili birbirine bağlayan Kürt dağları ( Alevi dağ silsilesinin kuzey ucu) uzun zamandan beri İslami hiçbir verinin kabul etmeyeceği tekfiri tarzda örgütlenmesi ortaya çıkan tablonun nedeni olmuştur. Tabii ki bütün bu kışkırtmalar emperyalist sermayenin bölgedeki petrol, gaz, stratejik madenler, tatlı su kaynakları ve üslerin sağlamlaşması içindir.

2 yıl içinde ciddi hiçbir hareketlenmenin olmaması da muhalefet çevresini sıkıntıya düşürmekteydi; Lazkiye merkezde ise Alevi, Sünni, Hıristiyan Suriye mozaiğinin barış içinde yaşamaya devam etmesi bu çevrelere ciddi bir sıkıntı oluşturdu. Mayıs 2012 döneminde yapılan saldırılar ve ardından gelen Banyas olayları ise beklenen başarıyı getirmedi, tersine ciddi bir hezimetle yüz yüze kaldılar. Lazkiye kuzeyinde Mukaveme Suriyyi bu vatan haini maşalara eli kanlı şebekelere kök söktürdü, ağır kayıplar verdirdi, başlarını uzatacak halleri kalmadı. Bu ağır hezimetler, ÖSO ve El Nusra’cı karşı-devrim çetelerini bunalttı. Halep ve Şam girişimlerinin de sonuçsuz kalması onları prestiji kurtarma eylemlerine sürükledi. Bunun için en uygun yer Lazkiye’dir.

Lazkiye’de bir santimlik başarı Suriye genelinde 1 km.lik yansımalar yaratır: Bunun için Lazkiye’ye yüklenmek istiyorlar. Ancak bilinmeli ki son iki gündür ortaya çıkan gelişmelerin hiçbiri askeri ya da geostratejik öneme sahip değildir. Temas hattında yapılan ve sadece insan kıyımına yönelik vur kaç taktikleri hiçbir şekilde başarı olarak tespit edilemez. Ancak medya dünyasının yalan kurgular âleminde her bir olay binlerce kat büyütülerek verilebilir ve ortam cehennemi bir boyut kazandırılabilir. Gerçek ise bununla ilgili değildir.

Lazkiye’nin 50-70 km uzak ilçe ve köylerinde temas hattına yakın olmanın verdiği nedenle çatışmaların sürmesi geride kalan her şeyi tedirgin etmemelidir. Üç beş evi geçmeyen bu köylerde vur kaç yöntemleriyle kazanılan hiçbir şeyin kalıcı olmadığını ifade temeliyim.

Lazkiye kırsalında saldırganlar tarafından işkence yapıldığı sosyal medyaya servis edilen fotoğraflardan anlaşılan Alevi din bilgini Şeyh Bedir Wehib Ğazal'ın neden hedef seçildiğini düşünüyorsunuz, esir alınmasından sonra durumu hakkında bilgi alabildiniz mi?

M. Ural: Eli kanlı şebekelerin şeyh Bedir Ğazal’i özel olarak hedef seçtiklerini söylemek güç. Arap Alevi dedesi olarak dini görevlerini yerine getiren Şeyh Bedir, savaşın uzağında kendi inancının yolunda yürüyen bir halk adamıdır. Arap Alevi ve İslam âleminin büyük bilgelerini bağrında taşıyan Ğazal ailesi, şeyh Fadıl Ğazal (esir şeyh Bedir’in abisi) gibi bilgelerin adıyla, Caferi müftüsü Ğazal Ğazal’ın şahsiyetiyle halk ve devlet nezdinde çok önemli bir yere sahiptir. Bu ailenin şeyhlerinden Muvaffak Ğazal de Mukaveme Suriyyi saflarında en önde dövüşmektedir. Bu noktada amca çocukları olan bu şeyhlerin adları birbirine karışmış gibi görünüyor. ÖSO ve Nusra Cephesi yayınlarında “Mihrac Ural’ın yanındaki şeyh yakalandı” diye verilen haberlerin de kaynağı budur.

Sorun bu değil sorunun esası bu selefi cinayet şebekelerinin her türden insan kıyıcılığını ibadet olarak görmesidir. Vatansever gördükleri ya da kendilerine uymayan herkesi kâfir diye kesmeleri olayın özüdür. Son saldırılarında Alevi köylerini yakıp yıkan, kadınlarını kaçıran, çocuklarını kesen ve şeyhlerine işkence yapan bu cinayet şebekelerinin tek derdi ölüm kültürünü yaşam kültürüne karşı dayatmaktan ibarettir. Ne siyasal özgürlükler için nede ekonomik hak ve taleplerle ilgili bir algıları bulunmaktadır.

Şeyh Bedir ağır bir işkenceden geçmiş, onuru kırılmış onunla birlikte tüm Arap Alevi âleminin onuru da ayaklar altına alınmak istenmiştir. Ama o inancına sahip çıkacak, başı dik ölmesini bile bilecektir. Hasta ve ihtiyar şeyhe reva görülen zulüm ise bunların dini, mezhebi ve kitaplarıdır bunun da İslam’la uzak yakın bir alakası yoktur.

Şu an, bu satırları yazarken Şeyh Zülfikar Ğazal telle aradı ( Şeyh Bedir’in yeğeni ve şeyh Fadıl Ğazal’in oğlu). Amcasının durumunun kötü olduğunu, işkence gördüğünü anlattı. Terör şebekelerinin elinde esir aldıkları kadın ve çocuklardan oluşan 136 masum insanın fidye için ellerinde tutulduklarını anlattı. Bu ahlaksızların sıradan insanlar üzerinden geliştirmek istedikleri baskıların esasında başarısızlıklarını, hezimetlerini gösterdiğini belirteceğim. Suriye halkı bu zorbaları alt edecek sabır ve güce sahiptir.

Dün Rojava bugün Lazkiye… Muhalifler (El Kaide-ÖSO) ne yapmaya çalışıyor?

M. Ural: Bu sonun başlangıcıdır. Çünkü hiçbir gerçek halk hareketi bu ölçüde dış güçlerin kuklası ve taşeronu olamaz, Diktatör Erdoğan isteyince Kürtlere saldırılmıyor, ama Kürtler Rojava’da haklarını kendi alın terleriyle almaya başlayınca bu tehlike sayılıyor ve hemen El Nusra cephesi harekete geçirilerek kıyım başlıyor; ya bizden olursunuz ya da katledilirsiniz mesajı veriliyor. Bunu Davutoğlu söylemiyle “sınırımızda emri vakilere müsaade etmeyeceğiz” diye de okuyabilirsiniz..

Açık bir Osmanlı mantığı, “katli vacip” ilan edilmek için hukuka gerek yok, farklı olmak yeter. Buradan da Kürt kardeşlerimin “Açılım sürecinin’’ nemenem bir süreç olduğunu anlamalarını isterim; ırkçı-milliyetçi bir diktatörün hezeyanıyla ne kadar hak alınabilir yarın hepimiz göreceğiz.

Suriye’de bir halk hareketi yok bir karşı devrim hareketi var dedim defalarca. Bunu kanıtlamak için Rojava’daki gelişmeleri izlemek yeterlidir. Şimdi bu noktadan bakınca halkı için hiçbir siyasal programı olmayan, halkı için hiçbir önerisi olmayan, ülkesinin mozaik dokusunu inkar eden, dini siyasete ilan etmiş, insanlığın tüm erdemsel verilerini ayaklar altına alarak fidyeden kafa kesmeye kadar uzanan tarihin tanık olduğu en barbar davranışları üreten bu şebekelerin bir halkı temsil etmesi mümkün olabilir mi? Elbette olamaz. 7000 yıllık tarihiyle insanlığa uygarlık ışıkları saçan Suriye’yi bu akılların yönetme şansı olabilir mi? Bu mümkün değildir. Suriye’nin diz çökmeyeceğini haykırmamızın da nedeni budur.

Lazkiye kırsalındaki yeltenme ise sonun başlangıcıdır. Ne coğrafi bir alan ne de stratejik bir önemi olan üç Alevi köyüne vur kaçla yapılan insan kapma ve yakıp yıkma kesip asma işleminin karı uğradıkları zararı asla karşılayamaz.

Bu kalkışmanın çapsızlığını anlamak için bir yıldır sinmenin ardından, yaptıkları deparla kat ettikleri mesafeyi ölçmek yeterlidir. Bu çırpınışlar açık ve net sonun başlangıcıdır, Suriye sahili ve halkı tarihsel direnme miraslarıyla bu karanlık akıllara asla geçit vermeyecektir.