Başkent Tel Aviv'de sokaklara dökülen 300.000 kişi, şehir merkezine kurulan çadırlar ve taleplerini yüksek sesle dile getiren İsrailliler. BBC muhabiri Wyre Davis, Arap Baharı ardından yaşanan hararetli İsrail Yazı'nı anlatıyor...

Ülkedeki yönetici kesimden usanmış, değişim talep eden kalabalıklar iktidarın kendilerine kulak vermemesinden şikayet ediyorlardı.  Bahsettiğimiz ülke Mısır, Tunus ya da Libya değil. Burası İsrail.
Eğer İsrail hükümeti, üç hafta önce başlayan protesto gösterilerinin kısa zamanda gücünü yitirip sona ereceğini var saymışsa, yanılmış olduğu şimdi apaçık ortada.

Ülkede düzenlenen son yürüyüşe 300.000 civarında İsrailli katıldı.

Mısır'daki protestocuların Kahire'nin kalbi Tahiri Meydanı'nı doldurmalarına benzer bir şekilde, Tel Aviv'in merkezi göstericilerle doldu taştı.

"Aklımın ucuna bile gelmezdi"

Revital Len-Cohen iyi eğitim almış, kocası ülkenin gözde sektörü yüksek teknoloji üretiminde çalışan bir avukat. Kendi ifadesiyle, sokak gösterilerine katılacağı şimdiye dek aklının ucuna bile gelmemiş. Ancak Len-Cohen'in engelli oğluna bakması için işini bırakması gerekmiş ve bir süredir devletten aldığı üç kuruşluk yardımla geçinmesi gerekiyor. İşte bu yüzden bir haftadır sokağa kurduklar çadırda yatıp kalkıyor. Sıcak yaz güneşinin altında dert yanan, iki çocuk annesi Len-Cohen "çaresiz durumdayım" diyor ve ekliyor:

"Biz bu ülkede vergimizi ödeyip elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışmış insanlarız ama buna rağmen anne babamızdan yardım almadan yaşayamaz hale geldik."

Türlü türlü talep

Gösterilerdeki insanların türlü türlü şikayetleri var. Tel Aviv'in Rothschild Bulvarı etrafına kurulmuş protestocuların "çadır kenti", farklı konularda talepleri olan grupların çadırlarından oluşuyor. Len-Cohen ve diğer engelli çocukları olan ebeveynlerin çadırının az ötesinde bir öğrenci çadırı var. Biraz ileride ev kiralarıyla baş edemeyen aileleri görüyorum. Öğrenciler, doktorlar, anneler, anarşistler... Hepsinin ortak şikayeti yaşam pahalılığı. İsrailli protestoculara burun kıvıranlar küresel ekonomik kriz döneminde bu taleplerin gerçekçi olmadığını söylüyorlar. Ancak sokaklardakiler, mücadelenin İsrail'in ruhu ve izleyeceği doğrultuyla ilgili olduğunu savunuyor. Hareketlerinin bilinçli olarak "politika dışı" olduğunu vurguluyorlar. Meselenin İsrail-Filistin hakkında değil ülkelerinde ahlaki ve toplumsal sorumluluk kavramlarının yok olmasından kaygı duyan İsrailliler hakkında olduğunu söylüyorlar.

Arap Baharı-İsrail Yazı

Kaçınılmaz olarak, özellikle sosyal iletişim ağlarında, İsrail'de yaşanmakta olanla Arap Baharı arasında karşılaştırmalar yapılıyor. Hedefler, koşullar ve sonuçlar farklı olsa da isyan cini bir kez şişeden çıktı. İsrail çok küçük bir azınlığın ülkedeki servetin çok büyük kesimine sahip olduğu bir ülke. Göstericilerin taleplerini "saf" bulanlar bu dengesizliğin sıra dışı olmadığını, gelir adeletsizliğinin her ülkede mevcut bir durum olduğunu dile getiriyorlar. Ancak İsrail, sosyal sorumluluk ve dayanışma fikirleri üzerine inşa edilmiş genç bir ülke. Rothschild Bulvarı civarını dolduranlar ülkelerini geri istiyorlar.

Baskı artmakta

Hükümet protesto dalgasının büyümesine hazırlıksız yakalandığını itiraf etti. Koalisyonda görev alan bakanlar ilk başta işin bu noktaya geleceğini tahmin edemediler. Birçok açıdan İsrail'in küresel ekonomik krizden büyük darbe almadığı söylenebilir. Yüksek teknoloji sektörü büyüme eğiliminde ve resmi işsizlik verileri birçok ülkeden olumlu. Gecikmeyle de olsa Başbakan Benjamin Netanyahu harekete geçti ve hükümetinin önceliklerini gözden geçireceğini açıkladı. Ancak bunun, ülkenin dev savunma bütçesinin sosyal harcamalara aktarılacağı anlamına geldiği şüpheli.

Arap Baharı'nın İsrail Yazı'na dönüştüğü bu günlerde, Netanyahu hükümeti için büyük bir tehditin varlığından bahsetmek kolay değil. Ancak, protestoların Kudüs ve diğer büyük şehirlere yayılmasıyla baskı artmakta. Önümüzdeki haftalarda 300.000'den fazla kişinin katılacağı yürüyüşler planlanmakta.