İnsan, hayatının değişik dönemlerinde sırasıyla marksist, komünist, troçkist, sosyalist, mason, jakoben ve neo-komünist olabilir mi? Olur. Neden olmasın? Örneği var mı? Var. Nerede? Fransa’da. Adı ne? Jean-Luc Melenchon. Özelliği? Fransız Komünist Partisi’nin 2012 cumhurbaşkanlığı adayı.

 

Kayhan KARACA / ntvmsnbc

 

Strasbourg - Melenchon hiç şüphesiz Fransa’nın bu yılki cumhurbaşkanlığı seçiminin en büyük sürprizi. Hatta bir fenomen. Daha birkaç ay öncesine kadar hiçbir kamuoyu yoklaması yüzde 8-9’un üzerinde oy alacağını göstermiyordu. Bu yıl ocak ayından bu yana yavaş yavaş dikkatleri üzerine çekmeye başladı. Yüzde 10, 11, 12 derken şimdilerde oy potansiyeli yüzde 14-16 arasında gösterilmekte.

 

Kendisi aslında bir komünist değil. Fransız Komünist Partisi’nin (PCF) üyesi de değil. Mayıs 68 döneminde marksizm ve PCF’ye sempati duymaya başladığında ve hatta parti üyeliğini düşündüğü sırada Sovyet tanklarının Prag’a girmesi siyasi kariyerinde dönüm noktası oldu. 1951 yılında o dönem Fransa toprağı olan Fas’ta dünyaya gelen ve anne tarafından İspanyol kökenli olan Melenchon, 1972 yılında Fransa’nın Besançon kentinde üniversite eğitimi görürken arkadaşları aracılığıyla neredeyse gizli bir örgüt gibi çalışan Enternasyonalci Komünist Organizasyon (OCI) adlı bir troçkist partiye katıldı. Tüm parti üyeleri gibi kendisine “gizli” bir kod adı seçmesi istendiğinde, 14 Temmuz 1789’da Paris’teki Bastille hapishanesini kuşatan grupta yer alan Antoine Joseph Santerre’in soyadını tercih etti. Santerre aynı zamanda son kral 16’ıncı Louis’yi 1793 yılında giyotin sehpasına götüren ulusal muhafız alayının komutanı olarak bilinir.

 

TAKMA İSİMLERLE GAZETECİLİK YAPTI
Dünya devrimci hareketlerinin fokur fokur kaynamakta olduğu 70’li yılların ortalarında OCI içinde görüş ayrılıkları doğacak, parti yönetimi “Yoldaş Santerre” ve onun gibi muhalifleri ihraç edecekti. Üniversitede felsefe eğitimi görmüş Melenchon, bir dönem değişik takma adlarla gazeteciklik yapsa da siyaset virüsü peşini bırakmadı. Karşısında o dönem üye sayıları hızla artan Sosyalist Parti (PS) ile PCF alternatifleri bulunuyordu. Sonuç olarak, eski bir OCI üyesi olan geleceğin başbakanı Lionel Jospin gibi 1971 yılında François Mitterrand tarafından kurulan PS’ye üye olmayı tercih etti. O tarihlerde çok sayıda eski troçkistin PS’ye üye olmaya başlaması “Troçkistler bilinçli olarak PS içine sızıyor” yorumlarına neden olacaktı.

 

MITTERRAND'IN GENÇ KURMAYLARI ARASINDAYDI
Fransa’da PS-PCF ittifakının 1981 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasıyla birlikte, 5’inci Cumhuriyet’in ilk “solcu” cumhurbaşkanı Mitterrand’ın genç kurmayları olarak gösterilen Melenchon, Jospin ve bugün PS’nin cumhurbaşkanı adayı olan François Hollande’ın da önleri açılmaya başladı. PS sayesinde yerel planda güç kazanan Melenchon 1986 yılında Fransız Senatosu’nun en genç üyesi olarak tarihe geçti. Fakat o tarihten önce hayatında önemli bir gelişme daha gerçekleşti. 1983 yılında PS içindeki bazı dostaları sayesinde ülkenin en büyük mason organizasyonu olan “Grand Orient de France” (GOF) üyesi oldu. Babası da mason olan Melenchon için siyasi gurusu Troçki’nin masonlar hakkında 1922 yılında söylediği “masonlar feodal katolikliğin sahte küçük burjuvasıdırlar. Orada kardinaller ve papazların rolünü avukatlar, dalavereci parlamenterler, yolsuz gazeteciler ve koca karınlı Yahudi maliyeciler oynar” sözleri geride kalmıştı.

 

HEP SOL KANATTA YER ALDI
Melenchon, Mitterrand dönemi ve sonrasında PS’nin hep sol kanadında yer aldı. Jakoben, ulusal egemenlikçi ve katı laik çizgisinden ödün vermedi. Bu nedenle çoğunluğu federalist ve AB’ci PS içinde azınlıkta kaldı. AB’nin 1997 yılındaki Amsterdam Antlaşması’na Fransa’nın onayını “Almanlara verilmiş büyük taviz” olarak gördü. Eski troçkist yoldaşı Jospin, 1997 yılında başbakan olduğunda kendisine bakanlık önermiş ama Melenchon, parti içi dengeler nedeniyle bu teklifi ilk etapta geri çevirmişti. Aynı teklif 2000 yılında yeniden yapıldığında reddetmedi ve 48 yaşındayken “Mesleki Eğitimden Sorumlu Yardımcı Bakan” sıfatıyla hükümete girdi. Bakanlığı sırasında AB komiserleriyle arası hiç barışmadı.

 

DIE LINKE'DEN ESİNLENDİ
Fransa’da PS’nin 2002 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura dahi kalamadan kaybetmesi tüm sosyalistler gibi Melenchon için de siyasi felaket oldu. Partinin sol kanadı çatırdamaya başlamıştı. Kendisini “Sosyalist Sol” olarak adlandıran bu kanat 2005 yılında Fransa’daki Avrupa Anayasası referandumundan “Hayır” oyu çıkmasında önemli rol oynadı. Bu referandum “zaferi” ve Almanya’da sosyal demokrat Oskar Lafontaine’in neo-komünistlerle beraber kurduğu “Die Linke” adlı parti Melenchon için Fransa’da da benzer bir siyasi oluşumun zamanının geldiği mesajıydı adeta. Melenchon’un dünya genelindeki referansı ise Venezüela lideri Hugo Chavez olmaya başladı.

 

2008'DE YENİ PARTİ KURDU
PS’nin 2007 cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybetmesi zaten partiden ayrılmaya hazırlanan Melenchon için mükemmel bir mazeret oluşturdu. Aynı seçimlerde 1970’lerde ülkenin en fazla oy alan partisi olan FKP de yüzde 2 oy oranıyla adeta yok olmanın eşiğine gelmişti. Melenchon PS’nin sol kanadından bir grup, küskün FKP’liler ve çok sayıda alternatif küreselleşmeciyle beraber 2008 yılında “Sol Parti” (le Parti de gauche) adı altında bir parti kurdu. Bu partinin bu yılki cumhurbaşkanlığı seçimine FKP ile ortak aday göstermesi için çalıştı. Hiçbir karizmatik adaya sahip olmayan ve imaj sorunu yaşayan FKP’nin bu teklifi kabullenmek zorunda kalacağını adeta sezmişti. İki parti masaya oturup “Sol Cephe” adı altında bir ittifak oluşturdu. Melenchon bu ittifakın 2012 cumhurbaşkanı adayı ilan edildi.

 

SEÇİM SLOGANI 'ÖNCE İNSAN'
Ekonomik kriz dikkate alınıp hem PS hem de radikal solu zorlayacak bir planlama yapıldı. Ekonomik kriz, bu krize paralel kapatılan fabrikalar, işten çıkarmalar, kısılan sosyal haklar ve yükselen işsizlik FKP’ye yakın emek sendikalarına da yeni bir soluk kazandırmaktaydı. Sol Cephe tüm bunları dikkate alıp “Önce İnsan” sloganlı bir cumhurbaşkanlığı programı hazırladı. Ekonomik ağırlıklı programda her türlü spekülatif borsa işleminin bloke edilmesi, çalışanların şirketlerini satın almalarına izin verilmesi, Pazar günleri iş yerlerinin açılmasının yasaklanması, herkes için haftada iki gün tatil, bugün 1300 Euro olan aylık brüt asgari ücretin 1700 Euro’ya çıkarılması, bir şirkette en yüksek maaş ile en düşük maaş arasındaki farkın azami 20 kat olması, boş konutlara el konulması, yılda 200 bin sosyal konut inşa edilmesi ve herkes için 60 yaşında emeklilik hakkı gibi liberal ekolü savunanların “tamamen sürrealist” gördüğü vaatler yer alıyor. Programda, Fransa’da 5’inci Cumhuriyet’ten 6’ıncı Cumhuriyet’e geçilmesi, kürtaj hakkının Anayasa’ya yazılması, laiklik yasasının kelimesi kelimesine uygulanması, 3 yaşından 18 yaşına mecburi eğitim, sağlık hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yüzde 100 geri ödenmesi, nükleer enerji konusunda referandum düzenlenmesi gibi önerilere yer verilmekte.

 

Sol Cephe’nin Avrupa ve dış politika programı da Fransa’yı mevcut rayından çıkarıcı nitelikte. Melenchon ve yoldaşları Sarkozy-Merkel ikilisi tarafından hazırlanan yeni AB antlaşmasının referanduma sunulmasını, Avrupa Merkez Bankası’nın bağımsızlığına son verilmesini, AB direktiflerini yerine getirmeme hakkını, Fransa’nın NATO’dan çıkmasını ve Fransız ordularının Afganistan’dan çekilmesini istiyorlar.

 

KÜRT SORUNUNA KARŞI HASSAS
Sol Cephe’nin AB-Türkiye politikası ise çok net: “Türkiye’nin gelecekteki AB üyeliğine ilke olarak evet ama demokrasi, insan hakları ve hukuk devletine tam saygı karşılığında”. Sol Cephe özellikle Kürt sorunu konusunda hassaslık gösteriyor. Sosyalistlerle beraber hükümete ortak olmaları halinde (evet, bu ihtimal de var) Fransa-Türkiye diyaloğunda Kürt sorunu bugüne oranla çok daha önemli bir zemin kazanabilir.

 

HOLLANDE'DAN TAVİZ KOPARMA PEŞİNDE
Melenchon’un cumhurbaşkanı seçilme ihtimali, kamuoyu yoklamalarına göre imkansız görünüyor. Ancak elde etmesi beklenen yüzde 14-16 civarında oy ile ikinci tur öncesinde desteği karşılığında Sosyalist aday Hollande’dan tavziler koparmaya çalışacak. Bu da seçilmek için merkezin oylarına da muhtaç Hollande’a zor anlar yaşatabilir. Melenchon ve yoldaşları daha şimdiden Haziran ayında yapılacak genel seçimlere kilitlenmiş durumdalar. Zira onlar için gerçek hedef sol bir cumhurbaşkanın iktidarında parlamentoda güçlü bir sol muhalefet olmak.