Birleşmiş Milletler (BM) düşünce ve ifade özgürlüğü raportörü David Kaye, terörle mücadele esnasında insan haklarının korunması ve geliştirilmesi raportörü Fionnuala D. Ní Aoláin, sebepleri ve sonuçlarını içeren çağdaş kölelik şekilleri raportörü Urmila Bhoola, yargısız ve keyfi infazlar raportörü Agnes Callamard, insan hakları savunucularının durumuyla ilgili raportör Michel Forst, hakimlerin ve avukatların bağımsızlığına ilişkin raportör Diego Garcia-Sayan, keyfi gözaltına alma çalışma grubu raportörü José Antonio Guevara Bermúdez, güvenli içme suyu ve sanitasyon için insan hakları raportörü Léo Heller, işkence ve diğer zalimane, insanlık dışı veya onur kırıcı muamele veya ceza raportörü Nils Melzer, din veya inanç özgürlüğü raportörü Ahmed Shaheed ile demokratik ve adil bir uluslararası düzenin teşvikine ilişkin bağımsız uzman Alfred de Zayas, 19 Ocak’ta süresi dolacak olan ancak hükümetin uzatılması kararı aldığı OHAL’e ilişkin ortak açıklama yaptı.

Açıklamada, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL’in 5 kez uzatılması ve Cumhurbaşkanı yetkililerini genişleten anayasa değişikliğine dikkat çekildi. Şu ana kadar 22 Kanun Hükmünde Kararname’nin (KHK) çıkarıldığına vurgu yapılan açıklamada, 8 Ocak tarihinde hükümetin bitecek olan OHAL’i tekrar uzatacağını açıkladığı hatırlatıldı. BM raportörleri, OHAL’in uzatılmasının insan haklarının etkili bir biçimde korunması yönünde önemli zorluklar yarattığını söyledi.

ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER AYKIRI

Darbe girişiminden bu yana hükümetin insan hakları kapsamına giren meselelerde yükümlülüklerinin aksine birçok uygulamaya gittiğini belirten raportörler, “Sivil topluma yönelik baskılar, özellikle de gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, hukukçular, akademisyenler ve çalışanlara yönelik baskılar bizi derinden endişelendirmektedir. Bütün bunlar Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır ve orantısızdır” dedi.

OHAL’in acil durumlar için kullanılabileceğini ama bunun yürüyüş, inanç, ifade ve düşünce özgürlüğü, sivil toplum kuruluşlarında çalışma hakkını ortadan kaldırmaya ve kısıtlamaya gidemeyeceğini ifade eden raportörler, OHAL koşullarında bile Türkiye’nin insan hakları alanındaki yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğine dair 2016 yılında bağımsız uzmanlar tarafından açıklanan deklerasyonu hatırlattı.

‘ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARI MEMNUNİYET VERİCİ’

11 Ocak’ta Anayasa Mahkemesi’nin iki gazetecinin serbest bırakılması yönündeki kararı memnuniyetle karşıladıklarını vurgulayan raportörler, ancak yerel mahkemenin bu kararı uygulamak istememesinin kendilerini endişelendirdiğini kaydetti. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararının ifade özgürlüğünü kullanan onlarca gazeteci için emsal bir karar olmasını umduklarını belirten raportörler, endişelerini ve beklentilerini en üst düzey hükümet yetkilileriyle de paylaştıklarını aktardı. Raportörler, yetkililere OHAL’in kalıcı hale getirilmemesi yönündeki endişe ve taleplerini de bildirdiklerine dikkat çekti.