Kolombiyalı politik mahkumlar, Kolombiya hükümeti ve dünya kamuoyuna yolladığı mektupta, almış oldukları politik tavrı ve nedenlerini "dünya kamuoyu ile paylaşma zorunluluğu hissetik" başlığı ile açıklıyorlar. "Halkımızın sürgün edilmiş, mahrum bırakılmış, yoksullaştırılmış, marjinalleştirilmiş, kaybedilm iş, hapsedilmiş, susturulmuş, işkence edilmiş ve katledilmiş evlatlarının sesi ile haykırılan adalet talebini hissediyor ve paylaşıyoruz. Ve biz, aynı zamanda tutuklularımız ve ölülerimizle “biz” olmaya karar verdik: Çünkü hoşgörüsüz elitler halkımızın düşüncelerini ve düşlerini silip onları fiziksel olarak bizden koparmayı ve fikirlerini hapsetmeyi deneseler de, onların onurlu duruşları ve adalet talepleri bizde yaşamaya devam ediyor."

 

Toplumsal barışın sağlanması için yapılması gerekenleri ve çözüme gidecek yolu, 10 maddelik bir deklarasyonla dünya kamuoyuna açıklayan politik mahkumlar, aynı zaman da dünya halklarını kendileriyle dayanışmaya davet ediyorlar.

 

Dünyaca ünlü çok sayıda yazar, sanatçı, ve barış aktivistinin Kolombiyalı mahkumların barış isteklerine imza ile destek verdikleri kampanyaya Türkiye halklarının da bir imza ile gönülden destek vereceklerine inanıyoruz...

 

Çeviri: Delil Delali - Redaksiyon: Bülent Kale

(Demokrat Haber Arjantin)

 

KOLOMBİYA: BARIŞ İÇİN MANİFESTO, HAYALLERİMIZIN SON DAMLASINA KADAR!

Amerika’nın kalbinde, iki okyanusun yıkadığı, üç sıradağın gür ormanları ve yemyeşil vadilerle sarmaladığı topraklarda bir insan sığınağı var. Amazonların güneyinde sonlanan akarsu ve nehirler bu topraklara mucizevi bir bereketi de taşırlar: Bu da Kolombiya’yı büyük arzuların nesnesi haline getirir.

 

İşte burada başlar bu halkın kaybettiği evlatlarının tarihi: Bir avuç açgözlünün bu topraklar üzerindeki planlarında. Kolombiya 48 milyon yurttaşına insanca bir yaşam sunmak için gereken her şeye sahip, ancak yerel idareye sülük gibi yapışıp ülkenin zengin kaynaklarının tümünü uluslararası sakatat tüccarlarının kontrolüne veren sömürgeci şiddetin devamcısı elit bir yönetici kesimden muzdarip.

 

Barışın huzmesini bile görmeyen kaç nesil gelip geçti, artık unuttuk, ne yazık ki hiçbir hükümet bu topraklara kalıcı ve gerçek bir demokrasi getirecek cesarete sahip olmadı. Maalesef hepsi politik muhalefete karşı yürütülen kırımlarla demokratik özünü kaybeden seçim sandıkları ritüelini sürdürerek korkunç bir pandomim yapmakla yetindiler. İnsanlık onurunun köklerini kurutmak için insanlık dışı, akıl almaz yöntemlerle baskı uygulayarak acılarımızın derinliklerinden yükselen çığlıklarımızın üstünü örtmeye çalıştılar.

 

1. Toplumsal empatiyi gerçek barış yolunda bir ilk adım sayalım

Halkımızın duygularını anlatırken birinci çoğul şahıs kipini kullanmaya karar verdik, çünkü biz çoğuluz, çünkü toplumsal empatiyi gerçek barış yolunda bir ilk adım sayıyoruz. Halkımızın sürgün edilmiş, mahrum bırakılmış, yoksullaştırılmış, marjinalleştirilmiş, kaybedilmiş, hapsedilmiş, susturulmuş, işkence edilmiş ve katledilmiş evlatlarının sesi ile haykırılan adalet talebini hissediyor ve paylaşıyoruz. Ve biz, aynı zamanda tutuklularımız ve ölülerimizle “biz” olmaya karar verdik: Çünkü hoşgörüsüz elitler halkımızın düşüncelerini ve düşlerini silip onları fiziksel olarak bizden koparmayı ve fikirlerini hapsetmeyi deneseler de, onların onurlu duruşları ve adalet talepleri bizde yaşamaya devam ediyor.

 

2. Büyük sermaye namına kapitalistlere latifundia çiftlikleri ayarlayan terör

Biz Kolombiyalılar %68’imizle açlık sınırında yaşıyoruz ve bugün 8 milyon Kolombiyalı kardeş sokaklarda beş parasız dolaşıyoruz. Bizim 5 milyondan fazlamız, resmi güçler ve onların yardakçıları tarafından şiddete maruz bırakılarak yaşadıkları yerlerden kovuldular. İnsanca yaşam şartlarımız ve insanlık onuru pahasına, gıda egemenliği ve barış pahasına topraklarımızdan atıldık. Uluslararası büyük sermaye namına latifundia çiftlikleri ayarlayan teröre maruz bırakıldık. Katliamlar, bombalamalar, zehirlenen topraklarımız ve sularımız bizi mateme ve zorunlu göçlere mecbur bıraktı. Bizler, kendi topraklarında yaşamaya çalışan köylüler, Afrika kökenliler ve yerliler hepimiz sürgün edildik. Patlama noktasına geldik çünkü bu acıya gösterebileceğimiz sabrın sınırlarını aştık. Ne zaman bu durumu kabullenmesek buna baş kaldırsak imha ediliyoruz ya da devlet terörünün dayattığı sessizliğe ve gönüllü sürgüne boyun eğmek zorunda kalıyoruz.

 

3. Barışı konuşmak için, toplumsal taleplere tolerans alanları açın

Biz bütün temel insan hakları ihlal edilen 8 bin politik tutukluyuz, sesi boğulmuş yabancılaşmaya zorlanmış toplumun tepkisizliğine karşı haykıran 8 bin tutuklu, insanlıkdışı işkenceler altında onurumuzu da tırnaklarımızı söker gibi bizden alamayacaklarını, demir parmaklıkların hayallerimizi engelleyemeyeceğini haykırıyoruz. Toplumsal taleplerin kapatıldığı ölüm kampları olarak şikayet ettiğimiz bu yerleşik cezaevi yapıları tıbbi destek taleplerimizi bile reddederek bizlere işkence yapmayı sürdürüyor ve bizleri ölümün kucağına bırakıyor.Toplumsal örgütlenmeler, eleştirel düşünce, Kolombiya tarihi ve toplumu üzerine çalışmalar biz Kolombiyalılara yasak: Bizler, insan hakları savunucuları, muhalif entelektüeller, sendikacılar, içinde yaşadığı toplumun sorunlarına duyarlı sanatçılar, çevreciler, toplum liderleri ve köylüler "suçlu" ve "terörist” olarak kabul ediliyoruz.

 

Biz barışın savunucularıyız ama bizi susturuyorlar çünkü Kolombiya’da her yıl binlerce çocuğun beslenme yetersizliğinden, içilebilir suya ulaşamadıkları için ve önlenebilir hastalıklar yüzünden öldüğünü söylüyoruz. Çünkü ücretsiz eğitimin bir hak olduğunu, sağlık merkezlerinin ticarethane olamayacağını ve bizim olan kaynakların yağmalanamayacağını söylüyor, dayatttıkları icraatlara karşı sesimizi yükseltiyoruz. Düşünceye ve empatiye karşı devlet tarafından yürütülen bir savaş var; elimize asla silah almadığımız halde baskıcı ve işbirlikçi güçleriyle bizi katlediyorlar. Sayısız farklı sesi toplu mezarlara gömdüler, kiralık katillere öldürttükleri bir o kadar muhalif ses ise kaldırımlardaki kan birikintilerinde yığılıp kaldılar.

 

4. Konuşulmayan savaş: Kirli savaş

Biz siviller bu kirli savaşta alt üst edildik: Devlet terörü de bu savaşın ana akım medya tarafından hiçbir şekilde dile getirilmeyen bir parçasıdır ve elbette bu kan gölünü en çok besleyen damara karşılık gelir. Barışın anahtarı, devletin halihazırda uyguladığı sivillerin siyasi katılımını önleme politikasını bırakmasında ısrar etmektir, çünkü bu katılım talebi bu şekilde sistematik olarak bir kenara atılacak olursa toplumsal taleplerde bulunanlar kaçınılmaz olarak silahlanmaya yönelecektir.

 

"Latin Amerika'nın en eski demokrasisi" değiliz, çünkü biz demokrasiyi hiçbir zaman tanımadık. Kanlı suç ortakları olmamız için bizi susturuyor bu "güvenlik", ki gerçekte uluslararası güçlerin yağmasına karşı hak aramamızı engelleyen ve çoğunluğun beslenme hakkını gasp eden bir şiddete tercüme edilebilecek bir "güvenlik”ten başka bir şey değil.

 

5. ABD müdahaleciliği savaşa götürür ve bölgesel bir risktir

Uluslararası güçlerin ve küçük bir azınlığın çıkarlarını korumak için Kolombiyalıları yoksullaştıranlar, bölgedeki kardeşlerimizi tehdit eden emperyalizmin konumlanmasına da göz yumanlardır. Bizlere 19. yüzyıldaki özgürlük savaşçılarından miras kalan egemenliğimizden feragat etmeye mahkum edildik, ABD’nin savaş üslerini ülkemizde kurmasına yardımcı olduk ve ABD de bu üslerden insan hakları savunucularınının başını ezip, uyuşturucu trafiğini yönettiği bilinen politikasını yürüterek ülkede daha da hakim bir konuma geldi. Birleşikamerikalılar, kendilerine Kolombiya devleti tarafından bahşedilen dokunulmazlık zırhından faydalanarak Kolombiya’da işledikleri suçların cezasız kalmasının keyfini sürüyorlar. ABD, (askeri) müdahaleci politikasını "uyuşturucu ile mücadele" adı altında haklı gösterirken, gerçekte bir yandan kendi çıkarlarıyla beraber emrindeki mevcut hükümeti ve onun uyuşturucu trafiğine bulaşmış paramiliter güçlerini sağlama alırken bir yandan da kokain olmadığını çok iyi bildiği halde koka yaprağı yetiştiren kendi halinde köylüleri suçlu durumuna düşürüyor.

 

6. Barış, muhalefeti olabildiğince aşağılamak değildir

Bizi bu imha politikalarını alkışlayan tiplere dönüştürmeyi amaçlayanlar, elleri kesilmiş cesetlerin yanında kahkaha pozları veren aynı hükümet üyeleriydi. Ve yine aynı hükümetlerdi insan hayatına fiyat biçenler, askeri-medya aracılığı ile sivillerin katledilmesini kamuoyuna “iyi niyetle yapılmış hatalar” olarak sunup üstünü kapatanlar. Ve yine aynı insanlardı ahlaksız ölü sevicilerine cesetleri siyah torba içinde bir et parçası gibi sergilettirerek muhalefeti aşağılamak isteyenler. Biz Kolombiyalılar, bu kadın v erkeklerin birer et parçası olarak gösterilmesini reddediyoruz, devlet terör stratejisi ile toplumu hasta eden onur kırıcı bir etik anlayışa sahip bu devleti reddediyoruz.

 

Çoğunluğun hizmetinde toplumsal ve adil bir barış için çığlığımızı yükseltiyoruz: Bu barış ortak ve özgür bir tartışmadan doğsun.

 

7. Siyasi müzakereler, yapısal değişiklikler, ekonomik modeli sorgulamak

Siyasi çözüm Kolombiya halkının çığlığıdır: Bu çığlık, topraksızlaştırma siyasetinin derhal ortadan kaldırılması için temel yapısal değişikliklerin yapılması ve uygulanması, eşitsizlik ve dışlanmışlığın yarattığı tahribatların onarılmasıdır. Gerçek bir toprak reformunu gerektirir, siyasi muhalifleri öldüren devlet geleneğinden vazgeçilmesinin, mevcut paramiliter stratejinin lağvedilmesini, ülkenin çokuluslu şirketlere teslim edilmesine (bugün ülke topraklarının %40’ı uluslararsı maden şirketlerine bırakılmış durumda) bir son verilmesini ve ABD askeri güçlerine teslimiyetin ortadan kaldırılmasını söyler. Tüm kaynakların bir depo olarak tasarlandığı, genlerinde savaşı taşıyan boş bir endojen kalkınmasına karşılık gelen bağımlı bir ekonomiye alternatif olarak Kolombiya toplumunun kalkınmasına hizmet eden yeni bir modelin düşünülmesinigerektirir.

 

Ne yüzeysel bir müzakere, ne de yalnızca isyancıları 'topluma kazandırma'yı amaçlayan müzakereler; yapılacak ilk şey gecekondu semtlerinde açlığın korkunç pençesinde olan milyonlarca kadın ve erkeği topluma kazandırmanın müzakeresi olmalıdır. Tabii ki daha önceden Kolombiya tarihinde birden fazla kez örnekleri görüldüğü gibi 'topluma kazandırmak' adına silahsızlandırılmış insanları ortadan kaldırmayı amaçlayan 'kazandırma' politikalarından da uzak durulmalıdır. Tarihsel sosyal sorumluluklarımızı üstlenelim: Başka büyük bir soykırımın destekçisi olmak istemiyoruz, ne de halkımızın onuruyla oynanmasını katlanabiliriz.

 

8. Barış yolunda ilerlemek için çatışan tarafların geniş bir perspektifle yeniden tanımlanması

Barış, sadece hükümet ile gerillalar arasında bir anlaşma değildir, çünkü bu çatışmada taraflar meselenin temeldeki toplumsal ve ekonomik niteliklerini ortadan kaldırmayı deneyen bu dar tanımın çok ötesinde konumlanmışlardır: Biz bütün Kolombiyalılar tarafız; ayrıca katliamları ve insanların yurtlarından sürülmesini teşvik ederek boşaltılan topraklardan faydalanan çok uluslu şirketleri ve sürekli bizim içişlerimize karışan ABD’yi de taraf olarak kabul ediyoruz. Sorunun ana kaynaklarından biri ise ABD ve Avrupa’nın Kolombiya hükümeti ile olan devasa boyutlara varan askeri-endüstriyel iş ilişkileridir: Bu imha araçları kamu kaynaklarıyla finanse edilmektedir, böylelikle günden güne büyüyen dış borç gayrimeşru biçimde bütün Kolombiyalıların sırtından ödenir hale getirilmiştir.

 

9. Adil bir toplumsal barış için, hayallerimizin son damlasına kadar

Sadece silah teslimatına dayanan anlaşmalara inanmıyoruz, çünkü Kolombiya’ya gerçek bir barışı getirecek olan, açgözlü egemenlerin hırslarından vazgeçmeleri ve kendi halkının soykırıma uğraması ve yurtlarından edilmesi pahasına Kolombiya’nın kaynaklarının talan edilmesine son vermeleri olacaktır. Barış için, latifundia çiftliklerinin, uluslararası şirketlerin ve devlet kurumlarının kullandıkları paramiliter grupları lağvetmeleri gereklidir. Yaşanan dehşeti sürekli hale getiren dokunulmazlığı sağlayan askeri cezai ayrıcalıklara ve diğer keyfi ve hileli uygulamalara kesin olarak son verilmeli. Askeri harcamalar devasa boyutlarda: Yıllık 12 milyar dolar. Barış için bu paranın ülkenin eğitim, sağlık, konut ve kalkınma kalemleri için harcanmasını istiyoruz.

 

Bizler siyasi cinayetlere kurban gitmeden, toplumun tüm kesimlerinin söz alabildiği geniş tabanlı politik tartışmalara katılmak, bu toplumsal inşaya katkıda bulunmak istiyoruz; toplumsal taleplere silahlarla karşılık vermekten vazgeçmenizi, insan kaçırmaların son bulmasını ve politik tutukluların derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. Bunlar yalnızca birkaç adımdır…

 

Bizim amacımız, bir halkı devlet terörü yüzünden doğmakta geciken hayallerine yaklaştırmaktır.

 

Uluslararası kamuoyunu Kolombiya halkı ile dayanışmaya, toplumsal sorunların ve silahlı çatışmaların son bulması için yapılan müzakerelerde onlara eşlik etmeye çağırıyoruz.

 

Şunu iyi bilmeliyiz ki, yaşananlar her şeyden önce bir toplumsal çatışmadır ve müsahamasız bir devletin siyasası yüzünden silahlı mücadeleye evrilmiştir. Bunca yıldır sürmesinin nedeni ise ABD'nin devlet güçlerine sunduğu kesintisiz askeri destektir.

 

Amerika’nın kalbinde, davulların gaydaların, akordiyonların tınıları eşliğinde bir halkın ruhu dans ediyor; derisinin altında binlerce yılldan bu yana biriktirdiği sayısız farklı rengi koruyor, ormanlarının fısıldadığı gizli bilgileri saklıyor. Bir halk, ülkesinin dört bir yanına saçılmış mezarların üzerine kapanmış ağlıyor. Yeşilin her tonunu giyinmiş, çağıldayan şelalelerle dolu bir coğrafyada uzanıyor Kolombiya, yükseliyor, yayılıyor, ormanların arasına saklanıyor, uçurumlardan okyanuslardan görünüyor; ondaki hiçbir şey açgözlü değil, her şey alabildiğine cömert ve bu ülkenin halkı çok az halkın sahip olabileceği bu cennette onuruyla yaşamak için haykırıyor: BARIŞ İÇİN, HAYALLERİMİZİN SON DAMLASINA KADAR!

 

Açıklamaya destek imzası vermek için tıklayınız:

http://www.tlaxcala-int.org/campagne.asp?reference=9#signature