Deutsche Welle Türkçe servisinden Ahmet Günaltay'ın yaptığı Almanya basını taramasına göre, 

Frankfurter Allgemeine Zeitung, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin İslam dininin imajının düzeltilmesi için yaptığı çağrıyı yorumluyor:

“Ruhani sadece İslam’ın şiddetten arınmış bir din olarak algılanmasını istemekle kalmıyor ama aynı zamanda düşman gözüyle baktığı Batı ve İsrail karşısında İslam âleminin zayıf düşmüş olmasını da kastediyor. Ruhani İslam ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkların Batı’yı memnun ettiğini düşünüyor. Öncelikle bütün dünyayı saran mülteci krizi açısından bu düşünceyi mantıki bulmak mümkün değildir. İslam ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklardan aslında, petrolden kazandıkları parayla Suudi Arabistan’ı bölgedeki binlerce yıllık üstünlük kazanma mücadelesine sürükleyenler sorumludurlar. Bütün tarafların çelişen çıkarlarına İslam dinini kılıf olarak göstermeye çalışması Batı’nın marifeti olarak gösterilemez.”

Neue Osnabrücker Zeitung ise Pakistan ile Hindistan arasındaki yakınlaşma arayışına şu satırları ayırmış:

“Güney ve kuzeyindeki komşularıyla arasını düzeltmek öncelikle Pakistan’ın işine gelir. Nedeni, Afganistan’a da el atmış olan ve Pakistan toprakları üzerinde hak iddia eden terör milisi IŞİD’in ilerlemekte oluşudur. Bu durumda önce Taliban ile mücadelesinde Afganistan’a yardım edilmesi akla yatkın gelmektedir. Radikallerin yuvalandığı Pakistan’da devlet bütün gücüyle teröristlere yükleniyor. Ezeli düşmanlar Hindistan ile Pakistan’ın yakınlaşmaları ve Taliban’a karşı Pakistan ve Afganistan’ın birlikte savaşmaları dünyanın patlamaya en müsait bölgelerinden birine daha fazla istikrar kazandırır. Bilindiği üzere terör en uygun ortamı istikrarın olmadığı yerde bulur.”

Braunschweiger Zeitung da mülteci krizi ve artan yabancı düşmanı şiddet eylemlerin sorumluluğunu Almanya hükümetinde arıyor:

“Berlin yönetimi mülteci krizi öncesinde son derece başarısız icraatta bulundu. Ne Ortadoğu’daki mülteci krizinin dindirilmesi için yoğun bir faaliyet gösterdi, ne de iltica hareketinin kavimler göçüne dönüşeceğini sezebildi. Aşırı sağ karşısında uyarıda bulunan bazı yerel politikacıların krizde payları olduğu da inkâr edilemez. Eyalet hükümetleri yükü belediyelere yükleyip yardımların yetmediği savıyla Berlin’e serzenişte bulundular. Bavyeralı politikacı Gerda Hasselfeldt aşırı sağcıların hakkından sadece iyi politikalarla gelinebileceğini söylüyor. İçte ve dışta iyi politika uygulamak Berlin’deki büyük koalisyona düşüyor. Koalisyon ortaklarının iltica politikası üzerinde uzlaşamamaları ‘iyi politika’ yapılamadığını gösterir. Seçmen kitle partilerinde anlayıştan fazlasını bulamazsa kendine siyasi alternatifler arayacaktır.”