ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yıllık olarak bütün dünya ülkeleri hakkında hazırladığı İnsan Hakları Raporu'nu Çarşamba günü yayınlandı.

Haberdar’dan İlhan Tanır’ın aktarımına göre; raporun giriş özetinin ilk paragrafında gözlemcilerin 2015 yılı 7 Haziran seçimlerini genelde ‘’özgür ve adil’’ olarak değerlendirdikleri ifade edilirken, Kasım 1 seçimlerinin ise ‘’genelde özgür’’ olarak değerlendirildiğini kaydetti ama ‘adil’ kelimesine yer vermedi. Böylece Kasım seçimlerinin ABD tarafından adil olarak görülmediği açıklanmış oldu.

Rapor, Türkiye’de 2015’deki en önemli insan hakları problemleri olarak 3 başlık ile şunları sıraladı:

1. Hükümetin ifade özgürlüğüne müdahalesi: Yasalarda birden çok fıkrayla hükümete ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve internet özgürlüğünü sınırlama imkanı tanınıyor. Hükümetin medya üzerindeki baskısı sürdü. Kasım ayı itibariyle yetkili kurumlar 30 civarında gazeteciyi tutukladı, bunların çoğu terörle mücadele yasaları veya illegal organizasyonlarla bağlantı çerçevesinde yapıldı. Hükümet güvenlik güçleri baskınları, yayınlanlara mahzurlu içerik iddiasıyla el konması, gazetecilere veya editörlere terörizm bağlantısı suçlaması veya cumhurbaşkanı ve diğer üst düzey hükümet yetkililere hakaret iddiası, bazı medya holdinglerinin iş çıkarlarını engelleme, cezalar kesilmesi ve internetin engellenmesi yolları ile medya üzerine baskı kuruldu. En az bir gazeteci hükümet yanlısı Meclis üyesinin tehdit teşvikiyle fiziki saldırıya uğradı. Hükümeti eleştirmenin misilleme getireceği korkusuyla oto-sansür genel hale geldi. Kürt dili ve güneydoğudaki muhalif medya kurumlarına uygulanan baskı sonucu halkların PKK ile olan çatışmalar hakkında bilgiye ulaşımı azaldı. Fethullah Gülen hareketi bağlantılı bazı medya kurumlarının dijital medya platformlarından atıldı ve beş medya kurumunun kayyımların kontrolüne verildi. Gülencilerin ve bazı diğer liberal medya kurumları temsilcilerinin resmi toplantılara ulaşımı reddedildi.
 
2. Dokunulmazlık ve hükümet adaletinin zayıflığı: Yasaların eşit olmayan bir şekilde uygulanması ile terörle mücadele yasalarının çok geniş şekilde uygulandığı algısı problemler olarak devam ediyor. Savcılara ve hakimlere sağlanan geniş yorum imkanı siyasi motifli soruşturmalara ve mahkeme kararlarına neden oldu ki bu hukuka ve benzer hukuki sonuçlarla uyuşmazlık ortaya çıkardı.
 
PKK ve Fethullah Gülen hareketi ile bağlantılı olmakla suçlanan muhalefet parti üyelerinin tutuklanması ve yetkili kurumların terörle mücadele yasalarını şeffaflık gözetmeden uygulaması görüldü. Yetkili kurumlar adil olmayan tutuklamalara, gözaltıların uzun ve süresiz şekilde tutulmasına ve mahkemelerin uzatılmasına devam ettiler. Hükümet  ayrıca üst düzey hükümet yetkililerini soruşturan altı hakim ve savcıyı suçladı ve bu hamle yürütme organının yargı üyelerini korkutması olarak yorumlandı.
 
3. Sivillerin yetersiz şekilde korunması: 2015’in ikinci yarısında yeniden başlayan PKK ile çatışmalarda hükümet yeterince savunması olmayan halkları yeteri kadar korumaya çalışmadı ve sonuç olarak PKK savaşçıları ve bazen hükümet güvenlik güçlerinin sivilleri öldürdüğü veya yaraladığı haberleri yapıldı. 20 kadar çocuk dahil olmak üzere düzinelerce sivilin, güvenlik güçleri ile PKK arasındaki çatışmalarda öldüğü bildirildi.
 
Diğer insan hakları sorunları olarak 2.2 milyonu aşan Suriyeli göçmenlerin sınırlı sosyal destek mekanizmalarına sahip olması ve giderek hükümetin kendilerine seyahat sınırlamaları getirmesi kaydedildi. Kadınlara, ‘namus cinayeti’ olarak da adlandırılan saldırılar dahil olmak üzere şiddet görsterilmesi de ciddi bir problem olarak kaldığı not edildi. Çocuk evlilikleri sürdüğü, Hükümetin etkili bir şekilde kadınları, çocukları, etnik ve dini azınlıkları, LGBTI üyelerini tacizden, adil olmayan uygulamalardan ve şiddetten korumadığının altı çizildi. Üst düzey hükümet yetkililerinin LGBTI karşıtı, Ermeni karşıtı, Alevi karşıtı ve anti-Semitik retorik kullandığı yazıldı.

İlhan Tanır'ın aktardığı raporu buradan okuyabilirisiniz.