Sartre, “Her şeyi dil üzerinden anlamaya çalışırım,” der Sözcükler adlı otobiyografik kitabında. Tarihi, geçmişi, insana dair her ne varsa dil üzerinden çözmek-anlamlandırmak insana özgüdür. Mağara duvarlarında geçmişe dair bulduğumuz şekillere bakarak orada yaşamış insanlar hakkında bilgi edinir, onları tanımaya gayret ederiz. Ya da Amazon ormanlarında yaşamış bir kabilenin dilini çözdüğümüzde en gururlu modern-insan halimizle bunu karşılar, sevincimizi hücrelerimizin en dibinde bile hissederiz.

Ne var ki bizim iktidarımızı tehlikeye düşürecek bir kaygı hissettiğimizde işler değişir o an da, birden en acımasız canlıya dönüşüveririz.

Facebook Al’ın yakın zamanda kendi içinde bir dil üretmesi egemenliğini elinde bulunduranlar tarafından kaygıyla karşılanıp fişinin çekilmesine neden oldu. Makineye hükmettiğimiz takdirde (makineler hayatımızı epeyce kolaylaştırırken, biz insanlar onların sayesinde her türlü keyfimizi-sefamızı sürdürürken bize hava hoş) her şey sorunsuz yolunda gidiyor. Nasıl ki bunların anlamadığımız bir dille konuştuklarını fark etiğimizde yol değişti birden başka bir yöne kaydı ve bize en basit gelen şeyi atalarımızdan miras alarak yaptık, onları anlamaya değil de fişlerini çekmeyi tercih ettik.

İktidarların doğasında var: yok etmek anlamaktan önce gelir. Çünkü egemenliklerini kaybetmekten korktukları kadar başka hiçbir şeyden korkmazlar.

Makineler ile insanlar arasındaki ilişkiyi anlatacak değilim, zaten bunu benden daha iyi yorumlayabilecek kişilerin olduğunda da hiç şüphem yok.

İktidarların nasıl ki, dillerinden-kültürlerinden anlamadıkları kişileri ya da halkları tehlikeli bulup yok etmesi gibi, aynı refleksle Facebook Al’ın başına da benzer bir şey geldi.

Senden farklı olanı anlamaya çalışmak değil de yok etmeye çalışmak.

Bu en basit ve en sıradan yöntem olabilir kuşkusuz. Ama yine de bundan vazgeçmedik en modern halimizle. Reflekslerimiz düşünme ve anlama yetimizden önce davrandı yine. 

Mağara adamları uyanıp iktidarımızı sarsacak değiller, bundan hiç korkumuz yok. Bu yüzden kafamız rahat kazılarımızı-araştırmalarımızı dans müziği eşliğinde yapıyoruz. Tabii dilinin-kültürünün ortaya çıkmasını istemediğimiz bir halkın mağaraları değilse bu, kuşkusuz o zaman her şey değişir.

Amazon’daki kabilenin de bize zarar verebilecek gücü yok şimdilik, tabii biz onlara her türlü cezayı reva görüyoruz yine de (özel alanlarına girip bol bol fotoğraf çektik onlarla, hiç tanımadıkları mikropları da onlara bulaştırmaktan çekinmedik).

İktidarlar mazlumların dilini anlamaya çalışmıyor hiçbir zaman, aksine mazlumlar iktidarların dilini çözmek için elinden gelenin bin mislini yapıyor. Bunu görmek için tarih bilgisine bile gerek hiç yok, günümüze-kendimize şöyle bir göz atmak yeterli.

Yine de sonuç değişmiyor hiçbir zaman, Facebook Al’ın başına gelenin bir benzeri mazlumların da başına geliyor.