Dersim Jenosidi'nin temeli esasen 1928 yılına dayanıyor. Yaklaşık 10 yıl süren bir hazırlık evresinin ardından katliam planı devreye sokuluyor. Bu 10 yıllık süre içerisinde mahkemeler kuruluyor, karakollar inşa ediliyor ve bölgeye askeri birlikler sevk edilerek katliamın sinyalleri açıkça veriliyordu. Dersim’i işgal ve dağıtma girişimine karşı sergilenen direnişi kırma çabası en nihayetinde katliamla somutlandı.

25 Aralık 1935‘te Tunceli Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla birlikte Dersim’in adı Tunceli olarak değiştirildi. Hemen ardından Bölge Valiliği kuruldu. Bölge Valiliği'nin merkezi ise Elazığ oldu. Ardından ise İstiklal Mahkemesi adı veren bir mahkeme yine Elazığ'da kuruldu. Bu mahkeme askeri bir mahkemeydi. Bölge Valiliği'nin kurulmasının temel amacı ise sadece Dersim'de değil bölge illerde yerleşik bulunan Alevi toplumuna müdahale etmekti.

Çatışmaların ilk fitili ise karakolların inşa edilmeye başlamasıyla ateşlendi. Bugünkü Mazgirt ve Nazımiye ilçelerine bağlı köylerde çok sayıda karakol inşa edilir. Halk bu karakolların katliamın bir aracı olacağını bilir ve kendi önlemlerini almaya başlar.

Dönemin kemalist kadrolarının Dersim’e dönük bir stratejisi ve programı vardı. Amacı Dersim‘i kesin şekilde ilhak etmek ve insansızlaştırmaktı. Hazırlıklar çok yönlüydü. Musul ve Hatay gibi sorunlar nedeniyle çokca ertelenmek zorunda kalınan Dersim harekâtı ancak 1937 yılında başlayabildi. Ve işgal süreci başladı...

Dersim'de halk direnişçiler, tarafsızlar ve işbirlikçiler olarak üçe bölündü. Demenanlıların başını çektiği direnişçiler sonuna kadar direnir. Ancak Yusufhanlılar teslimiyetçi bir tavır alarak direnmekten vazgeçerler. Böylece asker Yusufhanlıların tuttuğu mevziyi çok rahat bir şekilde geçerek Kırmızı Dağ eteklerine kadar gelir. Bu arada sivil halk kitlesel halde Kutu ve Kalan derelerine sığınır. İşte bu süreçte Kutu ve Kalan derelerinde binlerce sivil ve silahsız insan katledilir.

Mordem uyo ke pe tıfonge hode bımıro!

Durum kötüye gitmektedir. Ve sahneye Seyit Rıza çıkar. Kimi iddialara göre Seyit Rıza teslim olursa katliam sona erecektir. Burası kesin değil ama Seyit Rıza çeşitli görüşmeler yapmak için gittiği Erzincan'da derdest edilir. Buradan Elazığ'a götürülür.

Elazığ'a götürülen Seyit Rıza'nın sözde yargılanması 1397'nin Ekim ayı ortasında başlar. Yargılamada 14 kişi beraat eder. Seyit Rıza da dahil 7 kişi idama, 37 kişi ağır hapis cezalarına mahkum edilir. 15 Kasım’da Seyit Rıza ve diğer altı kişi Elazığ Buğday Meydanı’nda şafakla birlikte infaz edilirler. Bu altı kişi, Seyit Rıza’nın oğlu Resik Hüseyin, Kamer Ağa’nın oğlu Yusufanlı Fındık, Şeyhan reisi Usê Seydi, Demenan reisi Cebrail, Kureşanlı Hasan ve Haydaranlı Kamer Ağa’dır. Seyit Rıza’nın son sözleri şunlardı:

Ewladê Kerbelayme
Bêxetayme
Aybo, zulmo, cinayeto.

Esas katliam ise 1938 yılında gerçekleşir. Dersim'in neredeyse bütün bölgeleri yasak bölge ilan edilmiştir. Kutu Dere, Mercan Dağları, Halvori, Ali Boğazı, Kırmızı Dağ ve daha birçok bölge. Ali Boğazı ve çevresini tutan Koçanlılar çetin bir direniş sergilemiş, ancak katliama engel olamamıştır. Koçanlıların neredeyse bütün fertleri soykırıma uğramıştır. Çarpışmaların en şiddetli yaşandığı bölgelerden birisi de Laç Deresi'dir.

Tornê Merwani koto zıdê ma
Hawt bedelo fetelino, az ve azê ma dıma
Ma ve Mervani ra jüvini kerdo Ali Boğaji
Bıraenê, pêrodê, ma pêrodime
Hefê huyê hawt bedeli bıcêrime

Çetin bir muharebenin sonucunda Tujik zirvesi işgal edilir. Kaçış yolları kapatılıp bir uçak filosu eşliğinde tek çıkış yolu olarak kasıtlı şekilde açık bırakılan Kalan Deresi’nde kırım yapılır. Devletin “haydut“ diye sözettiği 3 direnişçi kendilerini uçurumdan atarlar. Devlet 14-16 Temmuz’da Kalan ve Demenan direnişçilerinin imhasına çalışır. Mağaralar ayrı ayrı abluka edilir. Kalan Deresi ve Demenan mıntıkası kasıp kavrulur.

Ardından İç Dersim’de 1938‘deki zorlu muharebelerin ağıtlara konu olan en ünlüsü, Laç Deresi muharebesi olur. Laç Vadisi’ndeki çarpışmaların en şiddetlisi 19-24 Temmuz günleri arasında yaşanır. Dersim’in en namlı yiğitleri Laç’ta birlikte dövüşür ve yarım asırdan çoktur dilden dile dolaşan bir destan yaratırlar. Ve artık Munzur'un rengi kan kırmızı akacaktır.

De, halo halo
Halê ma yamano
Ordiyê Tırki gurlağ amo
Dormê ma qapano
Pırode bıra, pırode
Na qewğa aşirun niya
Merebê Dêsımi (Kırmanciye) u zalımanê Tırkano

Hukukçu yazar Hüseyin Aygün, Dersim Harekâtı ve sonuçları hakkında bugüne kadar yapılmış en kapsamlı bir araştırma olarak nitelendirilen Dersim 1938 ve Zorunlu İskân adlı kitabında, isyanın açıkça kışkırtılarak çıkarıldığını, Cumhuriyet dönemi ayaklanmaları içerisinde sivillere yönelik eziyetin ve kıyımın en şiddetlisine uğradığını, ardından da isyancılarla beraber aileleri ve hatta isyana iştirak etmeyenlerin eziyete ve kıyıma maruz kaldığını, binlerce sivil vatandaşın öldürülmüş ve kalan on binlercesinin de sürgün edilmiş olduğunu belirtmiştir.

Bölgeden Ankara'ya gönderilen raporlarda kadın ve çocuklar dahil olmak üzere insanların zehirli gaz ve yangın bombaları kullanılarak imha edildiği yazılmaktadır. 30 Mart 1937'de, Tunceli Valisi Abdullah Alpdoğan'ın Başbakanlığa yazdığı yazının 2. maddesinde şu yazı geçmektedir: "Tayyare Alay Kumandanından yangın ve Milli Müdafaa'dan yakıcı ve boğucu gaz bombaları istedim"

Dersim’in yakın çevresi bir derebeylik rejimi ile kuşatılmıştı. Bu doğru. Ama iç kesimlerde, yani eski ve esas Dersim’de, asker, polis, yasa, mahkeme tanımayan, kısaca devlet nedir bilmeyen bir sosyal örgütlenme mevcuttu. 1938’de bir soykırımla sona erdirilen cemi, cemaati, kendine özgü hukuku ile bu Dersim Komünü’ydü. Başka deyişle bir ilkel demokrasi ya da sosyalizmdi.

Dersim Jenosidi ile ilgili devletin açıkladığı resmi rakamlara göre 13 bin kişinin hayatını kaybettiği 12 bin kişinin ise sürgüne gönderildiği şeklinde. Ancak gerçek öyle değildir. 1937-1938 yılları boyunca 30 bin sivil insan katledilmiştir. 15 binin üzerinde kadın ve çocuk Türkleştirme ve asimilasyon için Batı'ya sürgün edilir. 5 bin kadar kız çocuğunun asker, polis ve bürokrat evlerine yerleştirildiği iddia edilmektedir. 1938 yılında sona erdirilen katliam harekatı sonrasında Dersim 1948 yılına kadar yasaklı bölge olarak kaldı. Katliamdan sonraki 10 yıl boyunca halkın bir kısmı dağlarda yaşama devam etti.

Dersim Jenosidi 80. yılına girerken Dersim ismi iade edilmeli. Devlet, Dersim halkından resmi olarak özür dilemeli. Son olarak ise devletin resmi ve mühürlü kayıtları açılarak gerçekte kaç insanımızın hayatını kaybettiği ve kaç insanımızın sürgüne gönderildiği kamuoyuyla paylaşılmalı. Katliamın gerçek yüzünün ortaya çıkarılması için bu adımların derhal atılması gerekli.

____________________

Kaynaklar:
Seyfi Cengiz - Sözlü Gelenek ve Tarihsel Gerçek
Hüseyin Aygün - Dersim 1938 Ve Zorunlu İskân
Dersim 1397-38 Sözlü Tarih Projesi