Roboski aileleri ve dostları olarak dediğimiz her şey tek tek çıkıyor. Biz devletin katil olduğunu ve asla Roboski'yi çözmeyeceğini ifade ettik. Meclis Alt komisyonunun katliamcıları aklayan kararından sonra dosyayı karartmak için bir büyük adım daha atıldı.

Roboski katliamı dosyası, Diyarbakır savcılığı tarafından yetkisizlik kararı verilip askeri savcılığa devredildi. Bu zamana kadar askeri yargının bu tür durumlarda nasıl tavır belirlediği biliniyor. Roboski katliamı ile ilgili nasıl bir karar vereceğini de herkes takdir edecektir.

Savcılığın böylesi bir süreci seçmesi de sorgulamaya değer. Gezi parkı direnişinin gerçekleştiği bir zamanda bu adım ne anlama geliyor?

Yargının demokratikleştirilmesi çerçevesinde tartışılan "askeri yargı", "sivil yargı" diye iki başlılığın düzeltilmesi çalışmalarının yürütüldüğü bu günlerde bir garip karar ile karşı karşıyayız.

Bugün herkes çok iyi biliyor ki, yargı AKP’den bağımsız bir tavır geliştiremez. Ters karar veren mahkeme, hakim, savcıların nasıl cezalandırıldığını iyi biliyoruz. Bu kararı Diyarbakır’da oturan bir savcının verebileceğine kesinlikle inanmıyorum.

Barış ya da müzakere sürecini hükümet Demokles'in kılıcı gibi çok acımasız şekilde Kürt halkına ve iradesine karşı kullanabilmekte. Bunu daha çözüm sürecinin, İmralı görüşmelerinin başında hükümetin vetolarında gördük.

Gezi parkı direnişini selamladıkları için önce Sırrı Süreyya Önder cezalandırıldı. İmralı'ya gitmesi hükümet tarafından veto edildi. Hükümet açıkça tehdit ediyor. Şimdi de siz kralların değil de halkın yanında yer aldığınız sürece biz de sizi cezalandırıyoruz mu deniliyor?

Roboski için, böylesi bir süreçte verilen kararın başkaca da anlamı bulunmamaktadır. Bu kararın iki açıklaması var:

1) Gezi parkı direnişini çeşitli oyunlarla devlet tecrit altına almak sonra da silikleştirip bitirmek istiyor.

2) Kürt hareketini mücadeleden koparmak istiyor. Bunun için en büyük kozu da Roboski.

Bence BDP ve HDK bu süreci gerektiği kadar sahiplenememiştir, fakat Gezi parkı direnişinin bir parçası olarak direnişi selamlaması ve içerisinde kendisini ifade etmelerini en doğru karar olduğunu düşünüyorum.

Halkların bir arada tüm farklılıklarıyla kendisine karşı bayrak açması hükümeti telaşlandırmıştır. Böylesi bir birliktelik bir on beş günde bile hükümeti sarsmaya yetmiştir, bunun süreklileşebilecek olması düşüncesi hükümeti hiç olmadığı kadar saldırganlaştırmıştır.

Kürt hareketinin Türkiye kesimi için başından itibaren istediği böylesi bir ittifakın yolunu oluşturabilmek değil miydi?

Bu durum bizim önümüze müthiş fırsatlar sunmaktadır.

Sadece seçim zamanı harekete geçersek, çıtayı hep böyle aşağıda tutup birbirimize güvensizliğimizin sonucunda birçok şeyi ıskalayacağız.

Ya da artık öz güvenimizin göstergesi olarak AKP’nin bu blöfünü görerek çıtamızı yükseltip, böylesi bir süreçte Türkiye kesiminden yükselen sesin yanında yer alarak geleceği birlikte kuracağız.

AKP hükümetinin meşruluğu artık Türkiye kesimi için de kalmamıştır. Roboski katliamı ya da diğer katliamlar ve faili meçhullerin açığa çıkarılması, çözülmesi isteniyorsa bu blöflere kulak asmayıp, Kürt hareketinin hem kendi tarafında mücadeleyi hem de Türkiye kesimine verdiği desteği kesmeden büyütmesi önemli.

İşte o zaman barışı kazanmayı teminat altına alabiliriz…