Kabul edelim, iktidarın dalkavukları hakikaten söz cambazları. Onlar ile tartışmak mümkün değil. Onlar, ‘artık iktidarın savunulacak yeri kalmadı’ denilen yerde dahi iktidarı savunabiliyor ve dahası sizi iktidar karşısında, kategorik AKP karşıtlığı yapmaktan başka bir şey yapmayan, sadece nefreti ile hareket eden irrasyonel insanlar olarak sunabiliyor.

İKTİDARDAN GELEN HER ŞEY İYİ MUHALEFETTEN GELEN KÖTÜ

Düşünün ki bunlardan biri, ‘beyefendi’ bile Ahmet Şık ve Nedim Şener'e yapılan komployu kabul ettiği halde, hayır diyor, bu kişiler aklanmadı. Öylesine gözü körleşmiş ki, bütün teorisini onu desteklemek üzerine kurduğu ‘beyefendi’ geri adım atsa bile geri adım atmıyor. İşte ‘kraldan çok kralcılığı tarif edin’ deseler, bu tutum mükemmel bir örnek olabilir. Üzücü olan, düpedüz bir iktidar propagandacısı olan bu zatın, kendini rasyonel bir analist, muarızlarını da nefretle hareket eden fanatikler olarak sunabilmesi. Böyle bir zihniyetle ne konuşulabilir ki, her konudaki fikri zaten önceden belli, ‘iktidardan gelen her şey iyidir, muhalefetten gelen her şey kötüdür’.

FEHİM TAŞTEKİN ALEVİ OLMADIĞINDAN KURTARIYOR

Bir diğerinin Suriye konusundaki bütün tezleri çökmüş. Demokratik muhalefet yerine, silahlı muhalefeti destekleyen iktidarın, kör bir biçimde savunduğu tavrı, Suriye'de ölümcül bir etki yaratmış ve oradaki iktidara yaramış. Bu etkinin sonucu binlerce Suriyeli Türkiye'de dilenci olmaya zorlanmış. Daha da trajiği, bu ülkede bebekleri ile dilenciliğe mahkum edilen mazlumların, beyefendinin yok etmek istediği ve karşısına dikilen halk sayesinde hala hayatta olan Gezi Parkı'nda nefes alıyor olması. Dalkavuklar bunlar üzerine kafa yormaz. Gezi'de barınmak zorunda kalan Suriyeli mazlum, onun emperyal hayalleri yanında ayrıntıdır. Hatta, ona o koşulları beyefendinin bahşettiğine inanır. IŞİD denen barbar sürüsü konusunda hiçbir özeleştiri vermez, hatta onu AKP iktidarına karşı bir hareket gibi sunmaya cüret eder. Daha da kötüsü, kendi günahları ile yüzleşmediği gibi, Suriye konusunda daima objektif habercilik yapan Fehim Taştekin gibi hakiki gazetecilere çamur atar. Bir gazeteciyi, Alevi olduğu için Esad'ı desteklemekle suçlayacak kadar alçalan ablası ile benzer düşünse de, Taştekin Alevi olmadığından bu çirkefliği yapamaz. Düşünsenize, Musul olayından sonra hala hiçbir şey olmamış gibi konuşan, IŞİD olayında iktidarın hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi davranan böyle bir zihniyetle nasıl iletişim kurabilirsiniz?

TAM BİR KAMPÜS MAOİSTİ

Bir diğeri ise Berkin Elvan, Uğur Kurt öldürülürken, RTE'nin en büyük nefret söylemine uğradığını iddia edecek kadar gerçeklerden kopmuş bir dalkavuk. Gezi olaylarını, Nişantaşı'ndaki evinden izleyen ve polisin sağduyusuna hayran kalan bir sosyal bilimci. Zamanında, bu ülkenin en büyük devrimcilerinden birinin öldürülmesini savunacak kadar şiddetperver, ve bu konuda özeleştiri veremeyecek kadar korkak, tam bir kampüs Maoisti. Bu mevzuları kırkına kadar sorgulamamış, ama kırkından sonra on beş yaşındaki devrimcileri bile şiddetperverlerikle, hatta faşistlikle suçlayacak kadar pervasız bir kendini bilmez.

ANTİKOMÜNİST OLANDAN DEMOKRAT OLMAZ

Bu dalkavukların ortak özelliği ne derseniz, beyefendici oldukları kadar, antikomünist olmaları derim ve şaşmaz bir kuraldır, antikomünist olandan demokrat olmaz. Elbette, kimse solcu, sosyalist, sosyaldemokrat olmak zorunda değil, ama tüm bu dalkavukları, devletin kolluk güçlerinin savunucusu, birer Carl Schmitt karikatürüne dönüştüren, iflah olmaz antikomünizmleridir. Evet, bu yeniyetme 'siviller' ve zamanında devlet terörünü meşrulaştıran ideologları için kabul etmesi zor olsa da, bütün tarih bunu söylüyor, antikomünistten demokrat olmaz. İnsanların eşit olması fikrine düşman olandan, sokakta dilenenlerin bebekleri için bir kurtuluş düşlemeyenden, demokrat çıkmaz. Bu tiplerden çıksa çıksa lider kültü çıkar, bugün yaşadığımız da tam olarak budur.