ABD ve Batı’nın coğrafyayı yeniden dizaynını Rusya ve Kürtler değişime zorladı.

Afrika'nın kuzeyinde başlattıkları Arap Baharı sürecinin başında Rusya ve Kürtler etken birer faktör olarak hesaplanmamıştı.

Ta ki bu yeniden dizayn süreci Suriye'ye varana kadar…

Diğer yandan Ilımlı İslam projesiyle BOP eş başkanlığını üstlenen Türkiye, bu süreçte kendisine bir Osmanlı hesabı açmak için var gücüyle radikal İslamcı muhalefete (ya da radikal İslamcı terörizme) yatırımlar yaptı.

(1. Dünya Savaşı sürecinde İttihatçıların Almanların kendilerine verdikleri Doğu Cephesi görevinde olduğu gibi bir hayale kapıldılar… O günün ideali Türk Birliği, Turancılık iken bugünkü ideal Osmanlı bakiyesi hesabı oldu...)

Çok geçmeden Türkiye'ye verdikleri görevi ve önemi gözden geçirmek zorunda kaldılar projenin icracıları…

Suriye sahasında Rusya ile anlaşıp Kürtleri de sürecin önemli bir saha tarafı olarak kabul edip sürece dahil ettiler…

Cerablus, El Bab derken gözünü Menbic'e, Rakka'ya diken Türkiye süreçten ufak ufak çektirildi...
...
Coğrafyada bensiz yaprak kımıldamaz ''derin stratejisi'' derin bir uluslararası yalnızlıkla karşı karşıya kaldı.

Coğrafyaya dair bütün hesaplarını Osmanlı Hülyası (görünümlü Kürt düşmanlığı) üzerine bina eden Türkiye’nin elinde kendi vatandaşları olan Kürtleri devletten uzaklaştırmak dışında bir politik ''başarı '' kalmadı.

Tek derdi başkanlık haline gelmiş olan ''büyük ve kıskanılan'' Türkiye’nin bu yeniden dizayn sürecinde en büyük kaybeden taraf olduğunu görmek bir kehanet değildir elbet...
...
Dünün hazin yüklü cepheleri olan ve Almanların İngilizlere karşı Osmanlı'yı kullanarak açtıkları Çanakkale ve Sarıkamış cepheleri bugün nasıl birer zafer saçmalığı olarak anlatılıyorsa yarın da benzer bir zafer saçmalığı anlatılır ki bugün halihazırda devletin, iktidarın kitlelere anlattığı hikaye de tam olarak budur...