Roboski'den Uğur Kaymaz’a, Uğur Kaymaz’dan Ceylan Önkol’a , Ceylan Önkol’dan Berkin Elvan’a …

Daha adını hatırlayamadığım bu topraklarda öldürülen nice çocuk isimleri, ve anacağımız, isimlerini bile bilemediğimiz nice canlar… Bitmiyor, bu ülke çocuklarının kanıyla beslenmeye doymuyor doyamıyor, öldürdükçe daha fazlasını istiyor.

Sokaklarda "katil var" sloganları yükseliyor, hırsızlıktan evrilip… Duyan ses verip çıkıyor, bir an yalnız değilmişiz diyorsun, oysa kendi mahallende yükseliveriyor sesin, bir mahalle ötesinde çıkan sesler seninkilere hiç benzemiyor, annelere öğütler veriliyor, "o yaşta sokakta ne işi var bir çocuğun” akılları fikirleri yankılanıyor ayakkabı kutularının hesabını sormaktan ziyade.

Daha cenazesinin yeni kaldırıldığı gün bir kurşundan bir kayıp daha çıkıveriyor, içim yanıyor diyen bir baba daha… Hangi taraftan olduğu ne fark eder ki… 20 yaşında bir genç daha ölüyor… Bütün ezberiniz bir kez daha bozuluyor, bugün bile mi diye soruveriyorsunuz, bugün bile mi?

296 gündür bu coğrafyada muktedirlerin elinden ölen bütün çocuklara için inatla direniyordu Berkin Elvan. Onun direnişinden küçücük bir canın ne mucizelere gebe olduğundan umutlanıyorsunuz, bir yandan da kendinizden utanıyorsunuz.

Sonra televizyondan yine aynı ses yükseliveriyor, Ermeni, Alevî, Kürt diye, terörist, komünist, ateist diye katli vacip ilan ediliyor küçücük çocuklar, gencecik insanlar. En son kur diyor, borsa diyor... Ama küçük bir baş sağlığı çıkmıyor ağzından...

Anası ve halkı, öldürülen çocuğunun hesabını soruyor, bilmek istiyor, kimdi, hangi polisti, niye vurdu, cezasını verecek misin, duymak istiyor, bunun hesabı verilmeden çocuğunu toprağa koyalı 24 saat olmamış anaya bilyenin hesabını soruyor.

Ayağının altındaki zemin kaydıkça daha bir sarılıyor bu öfke söylemine, biliyor çünkü bir kez kayıp düşerse ilk önce en yakınındakiler terk edecek. Çocuğunu polis kurşunuyla kaybeden halkın sessiz kalmayıp onuru için yürüdüğünü anlayamıyor, cenaze için gitmediler oraya deyip, o çok sevdiği terörist yaftasını yapıştırıveriyor.

Öfke silsilesi içinde, her şeyi kendine karşı bir komplo veya darbe girişimi olarak görüyor ya da görmemizi istiyor. Oysa yolsuzluklar öbeği çuvallara sığmıyor, nerden tutsa elinde kalıyor.

Hala en mağdur o, mitinglerde, sıkılmadan en mağdurun sesini yükseltiyor. Ne Rakel Dink, ne Berkin'in ailesi ne Burakcan'ın ailesi, ne de canı, cananı alınmışlar bir diğerinin acısından utanıp diğergamlıkla susarken, böylesi yüksek böylesi sık "en mağdur benim" diye bağıran bir o var… Gerçekten acınası! bir mağduriyet!

Sokakta hırsız, katil sloganları yükseldikçe denize düşen yılana sarılır misali, şimdinin paralel yapısı dünün itifakına karşı, Ergenekon davasının sanıkları bir bir salınıveriliyor, her ne hikmetse öncelik Hrant Dink'in katlinin planlayıcılarına veriliyor özgürlükte. Ardından Malatya'da üç Hristiyan'ın boğazını kesenlere geliyor tahliye... Dünün düşmanlığından yeni bir ittifak çıkıyor.

Parçalar HDP seçim bürolarına yapılan saldırılarda, Hocalı katliamının yıl dönümünde Agos gazetesi önünde Ogün Samast'a methiyeler düzen pankartlarla yüründüğünde, Okmeydanı'nda Berkin Elvan'ın cenazesinden sonra sivil faşistlerin saldırılarında, mitinglerde bizler ve onlar diye ayrıldığında birleşiyor.

Çözüm sürecini yürütme vaadinin bedeli olarak sus diyor, yolsuzluğuma sus, öfkeme sus, hakaretime sus, aşağılamalarıma sus, yasaklarıma sus, adaletsizliğime sus çünkü çözüm sürecinin anahtarı bende. Ticaretten geliyor çünkü… almadan vermeyi bilmiyor..

Bitmeyen bir oyun tekrarlanıp duruyor kan üzerinden bu coğrafyada.

Sevdiklerimize mukayyet olmanın zamanıdır şu vakitler.

Hrant' la başımıza gelen, göz göre göreliği bir kez daha görmeyelim...

Onlar boşuna salınmadı, biliyoruz bunu...

***

Futbola elim varmadı bu yazıda ancak geçen haftanın olaylı maçı Trabzonspor -Fenerbahçe maçı, bugüne dair bir şeyler anlatıyor bizlere. Adalet duygusu bir kez sarsıldığında nerelere gelebileceğimizi gördük, o maç bağıra bağıra önümüze geldi bizim. Bugün adaletin vicdanlardaki burukluğu , Ceylan Önkol'da karşılığını buluyor, Uğur Kaymaz'da buluyor, Roboski'de buluyor, Alexis Grigoropoulos'ta buluyor.

Abdullah Cömert'te buluyor,

Mehmet Ayvalıtaş'ta buluyor,

İrfan Tuna'da buluyor,

Medeni Yıldırım'da buluyor,

Ahmet Atakan'da buluyor,

Ali İsmail Korkmaz’da buluyor,

Berkin Elvan'da buluyor.

Onların ahını dindirmeden gün yüzü yok bu memlekette bize...

Not: Son olarak; Devrimci Spor Emekçileri Sendikası TFF'ye bir çağrı yayınlayarak, bu hafta oynanacak tüm maçlardan önce Berkin Elvan anısına bir dakikalık saygı duruşunda bulunulmasını talep etti. Bu talebi TFF'nin kabul etmesini böyle bir duyarlılık göstermesini elbet beklemiyoruz, ancak umarız tribünler yüzümüzü güldürür.