Türkiye'nin dört bir yanından Ankara'ya gelen Anadolu yürüyüşçüleri kararlı: Doğa ve tarih tahribatı durmadan gitmeyeceğiz.

Türkiye’nin dört bir yanından ‘Anadolu’yu vermeyeceğiz’ sloganıyla yola çıkan Anadolu Kervanı yedi gündür Ankara girişinde bekletiliyor. Kervan mensupları Anadolu’daki doğa tahribatına ‘dur’ demek için başlattıkları mücadeleyi, Tekel işçileri gibi sonuç almadan bırakmayacaklarını söylüyorlar. Kervan mensupları bütün Türkiye’ye çağrıda da bulunarak 4-5 Haziran günü yapacakları ‘Yaşam için Direniş’ etkinliğine herkesi davet ediyor.

Önce ‘anadoluyuvermeyecegiz’ adlı internet sitesinde bir araya geldiler. Nisan 2011 tarihinde Türkiye’nin dört bir yanında 11 kervan olarak yola çıktılar. Her kervan kendi bölgesinde yüzlerce kilometre yol yürüdü. Yollarda, mücadelelerini karşılarına çıkan Anadolu insanına anlattılar.

Ankara’nın girişinde bir araya geldiler geçen hafta. Ancak Ankara Valiliği’nce grubun şehre girmesine izin verilmedi. Onlar da Ankara’nın Gölbaşı ilçesinin girişinde çadırlarını kurup, kente girmelerine izin verilmesini beklemeye karar verdi.

FARKLI İNSANLAR, AYNI AMAÇ

Bugün Gölbaşı’nda başlattıkları direnişin 7. günü... 18 çadır kurulmuş durumda ve bu çadırlarda sayıları bazen artsa da ortalama 50 kişi kalıyor. Her çadırın önünde doğanın talan ve katliamına karşı itirazları simgeleyen pankartlar asılmış durumda. Grupta her yaştan, her meslek grubunda insan bulunuyor. İçlerinde, çoban, inşaat ustası, üniversite öğrencisi, yüksek lisans öğrencisi, çömlekçi, yazar, ev hanımı gibi çeşitli meslek grubundan insanlar yer alıyor. Bir liderleri ve sözcüleri yok. Kararlarını ortak alıyorlar…

Her çadırın önünde hummalı bir hazırlık sürüyor. Herkes birbirine yardım ediyor, mercimek çorbası ve salatadan oluşan akşam yemeği hazırlığı sürüyor. Ege Kervanı’nda mücadeleye katılan 9 Eylül Üniversitesi Uluslararası İşletme Yüksek Lisans öğrencisi Ceren Ünsever neden bu mücadelenin içinde yer aldığını şöyle anlatıyor: “Anadolu’nun talanına dur demek için yola çıktık. Suyumuz, toprağımız geri gelmeyecek şekilde yok ediliyor. Buna dur demek için yola çıktım. 780 kilometre yürüdüm. Sadece doğa değil aynı zamanda Anadolu’nun mirası da yok ediliyor.”

Grubun “Pervin Anasıyım” diye tanıtıyor kendisini Pervin Savran. Dağlarda çobanlık yaptığını ve Doğu Akdeniz Kervanı’nda yürüyüşe katıldığını ifade eden Pervin Ana, Yağmur ve Bulut isimli develeriyle mücadelede. Pervin Ana, “Develer 45 gün susuz yaşayabilir ama insanlar kaç gün yaşar? Develerin herkese açık mesaj olduğunu düşünüyorum” diyor.

Yürüyüşe Doğu Karadeniz Kervanı’nda katılan inşaat ustası İsmet Bayram bölgesinde dereler üzerinde kurulmaya çalışılan hidroelektrik santrallarına dikkat çekiyor. 1100 km yol yürüdüğünü ifade eden Bayram “Santralların kurulduğu yerlerde tek bir ağaç kalmadı” diyor.

Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencisi Kevser Çetin ise bu eylemin ikinci bir Tekel direnişi olduğunu ifade ediyor ve “Onların ağızlarına bir parmak bal çaldılar. Onlar gitti ve bir daha bir araya gelemediler. Sonuç almadan dönmeyeceğiz Ankara’dan” diyor.

Mezopotamya Kervanı adına yürüyüşe katılan Oktay Akbal da Hasankeyf ve Ilısu barajlarının yarattığı tahribata dikkat çekiyor.

İç Anadolu Kervanı’na Avanos’tan katılan çömlekçi ustası da dava arkadaşları gibi iddialı: Özgür Küçüktülü de “Doğa ve tarih mirasının anayasal güvence altına alınmasını istiyoruz. Bu olmadan buradan hiçbir yere gitmeyeceğiz.”.

NE İSTİYORLAR?

Anadolu Kervanı’nın üyeleri, taleplerini ‘Büyük Anadolu Yürüyüşü Manifestosu’nda dile getirmişti. Taleplerden bazıları özetle şöyle:

1 Doğayı bir meta olarak gören kalkınma modeli terk edilmeli, ‘doğa anamızın yaşama hakkı’ anayasal güvence altına alınmalı.

2 Her insan doğduğu yerde doyabilmeli. Büyük kentlere göçü engelleyecek ve geleneksel yaşamı destekleyecek düzenlemeler yapılmalı.

3 Kırsal yaşamımızı, kültürel mirasımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi tehdit eden hidroelektrik santral ve baraj projeleri durdurulsun.

4 Ormanlarımızın yok olmasının önünü açacak 2B yasal düzenlemeleri derhal geri çekilmeli, ormanların özelleştirilmesine son verilmeli.

5 Koruma, tarım alanlarını ve canlı yaşamını dikkate almayan madencilik faaliyetleri durdurulmalı, bunların maden ruhsatları iptal edilmeli.

6 Yanlış tarım politikaları terk edilmeli; tüm tarımsal faaliyetlerde doğanın dengesi gözetilmeli, doğru yerde doğru ürün ilkesi benimsenmeli.

7 Canlı yaşamını tehdit eden hibrit tohumların, GDO’lu ürünlerin, üretimde kullanılan her türlü kimyasal maddenin kullanımı durdurulmalı.

8 Bu topraklarda yaşamış uygarlıklardan günümüze miras kalan nice kültürel zenginliğimizi tehdit eden projeler derhal durdurulmalı.

9 Otoyol, köprü ve konut projeleri durdurulmalı, karbon salınımını azaltacak demiryolu ulaşımı geliştirilmeli ve yaygınlaştırmalı.

10 Doğaya verdikleri zarar tartışılmaz olan termik santrallar ve gündemdki nükleer santral yatırımları derhal durdurulmalı.

RADİKAL