Deniz Oğuzsoy / ANF

Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santrali’nin faaliyete geçmesi ile birlikte sular altında kalma tehdidiyle karşı karşıya olan Hasankeyf’te bayram buruk karşılanıyor. Hasankeyfliler, beton yığınlarından oluşan ‘yeni kent’e taşınmak istemiyor. Önümüzdeki yıllarda da bayramlarını Hasankeyf’te kutlamak istiyor.

Batman’a bağlı Hasankeyf, iki yakasını Dicle Nehri’nin ayırdığı tarihi bir ilçe. Geçmişi onbin yıl öncesine dayanıyor. Kuzeyden güneye kıvrılıp giden Dicle Nehri üzerinde yer alan, geçmişte ticarettin önemli merkezlerinden biri olan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapan, Mezopotamya’nın en eski yerleşim birimlerinden biri olan kadim kent Hasankeyf, yok olmayla karşı karşıya.

‘ERDOĞAN İKTİDARININ ESERİ’

Hasankeyf, bayram tatilini fırsat bilen birçok yerli ve yabancı turistin akınına uğruyor. Turistler tabii ki tarihi yerleri de gezip görmek istiyor. Ancak, kocaman bariyerlerle karşılaşınca ‘neden’ diye soruyor. Bu soruya, bariyerlerin önünde hediyelik satan esnaf cevap veriyor: “Erdoğan iktidarının eseri.”

Yerli halk ve Hasankeyf’i ziyarete gelenlerin çoğu kaygılı, kimse bu doğa ve tarihi güzelliklerin sular altında kalacağına inanmak dahi istemiyor.

Hasankeyf’in merkezi konumunda bulunan kale civarı, demir bariyerlerle kapatıldığı için ziyaretçiler kaleyi ziyaret edemiyor.

‘ASIL AMAÇ İNSANSIZLAŞTIRMA’

Hasankeyf esnafından Süleyman Ağılday, kalenin ziyaretçilere kapatılmasının farklı amaçlar taşıdığını ifade ediyor. Tarihi ilçenin insansızlaştırılmaya çalışıldığını söyleyen Ağılday, “Bu insansızlaştırma politikası DYP’nin döneminde, yani Demirel iktidarı zamanında başladı. Kürdistan’da birçok köy boşaltıldı köylüler göçe zorlanıp, yersiz ve yurtsuz bırakıldı. O dönemde kale tarafında hayvancılıkla uğraşan yerli halk da göç ettirildi. Kalan birkaç aile de Ilısu Barajı yapımı dolayısıyla yerlerini terk etmek zorunda kaldı” diyerek tepkisini dile getiriyor.

SOLUKSUZ, TARİHSİZ ‘YENİ’ KENT

Hemen Hasankeyf’in karşısında beton yığınlarıyla yeni bir kent oluşturulmuş. Kentsel dönüşümle birlikte, yerli halkı o bölgeye yerleştirmeye çalışan AKP iktidarı, bunun ilk adımlarını da atmış durumda. Kamu kurum ve kuruluşlarının yeni kente taşındığını söyleyen Ağılday şunları söyledi: "insanların Hasankeyf’le bağı koparılmak isteniyor. Böylece insansızlaşan bölgede devlet daha rahat hareket edecek. Hasankeyf’in merkezini bu şekilde boşaltacak olan AKP iktidarı baraj yapımını da hızlandırmış olacak.”

Ağılday konuşmasının sonunda da her şeye rağmen Hasankeyf’i terk etmeyeceklerini, dedelerinden kalan mirasa, topraklarına ve tarihlerine sahip çıkacaklarının da altını çizdi.

Ankara’dan gelen Karadenizli Burcu ve Başak Şenel kardeşler, Hasankeyf’in sular altında kalacağını duyduklarında akıllarına Karadeniz’de yaşanan benzer doğa katliamları, HES projeleri geldiğini dile getirdi.

Karadeniz’de de birçok HES bulunduğunu söyleyen Burcu Şenel “Bu tesislerin amacının sözde orada bulunan suyu korumak ve enerji üretimini sağlamak. Ancak bunlar sonuç olarak birer doğa katliamıdır. Yine HES’ler yapılırken bölge halkı göçe zorlanıyor. Burada da aynı manzarayla karşılaştım fakat Hasankeyf’te doğa katliamıyla birlikte bir halkın tarihi de yok edilmeye çalışılıyor. Tüm bunlar insanı düşündürüyor” dedi.

İstanbul’da gösterilen duyarlılığın, Hasankeyf için de gösterilmesi gerektiğini söyleyen Başak Şenel şöyle devam etti: “İstanbul Gezi Parkı’na yapılması planlanan AVM’de (Alış Veriş Merkezi) insanların yaşam alanlarının talan edilmesine karşı gösterilen duyarlılık burada ve benzeri yerlerde de gösterilmelidir. Ülkenin tüm şehirleri benzer şekilde sesini yükseltmeli, bu talana ve katliama dur demelidir. Aksi halde her şehrin aynı sorunları yaşayacağı aşikardır.”