ELİF İNCE / Radikal

 

İSTANBUL - Tunceli, Elazığ ve Bingöl ’de 12 köyü sular altında bırakacak Pembelik Barajı’na direnen köylüler 1.5 yıldır barajın gövdesi olacak arazide nöbet tutuyorlar. Radikal ’in daha önce haberleştirdiği ‘direniş barakası’ Darenhes Elektrik’in özel güvenlikleri ve jandarma tarafından yıkıldı. Barakada aylardır nöbet tutan 7 köylü de tutuklandı.

 

SEVİNÇ YARIM KALDI

Peri Suyu Özgür Köylü Hareketi’ adı altında toplanan köylüler, çadır direnişinin yanında hukuk mücadelesini de sürdürüyor. Barajın yapılacağı arazilerin acele kamulaştırılmasına karşı açtıkları davada Danıştay’ın verdiği yürütmeyi durdurma kararı direnişçileri umutlandırmıştı. Aralık 2011’de verdiği kararla Danıştay, baraj için arazilere el koyulmasını engellemiş, ayrıca “Bakanlar kurulu, acele kamulaştırma yetkisini Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’na (EPDK) devredemez” diyerek Türkiye’nin dört bir yanında HES mücadelesi veren çevreciler için önemli bir karara imza atmıştı.

 

Fakat kararı ‘usulen’ yorumlayan bakanlar kurulu, köylülerin arazilerinin ‘acele kamulaştırılmasına’ karar verdi. Resmi Gazete’de 3 Temmuz’da yayımlanan kararla baraj yapılınca sular altında kalacak 10 köyde 57 parsel kamulaştırıldı.

 

Davayı yürüten Avukat Mehmet Horuş, “Danıştay’ın gerekçeli kararında bu kamulaştırmaların açıkça hukuka aykırı olduğu çok net. Bakanlar kurulu yangından mal kaçırır gibi hareket ediyor, yargı kararının arkasından dolanıyor” dedi. Bakanlar kurulunun bu kararı için de Danıştay’a yeni bir dava açtıklarını dile getiren Horuş, davaya Akkuş Köyü tüzel kişiliğinin yanında 100 köylünün de müdahil olduğunu belirtti.

 

KARARIN YAYIMLANMASINDAN

4 gün sonra, geçen hafta kaymakamlık emriyle gelen Darenhes Elektrik’in özel güvenlik görevlileri ve jandarma, ‘hazine arazisi üzerinde’ olduğunu iddia ettikleri direniş çadırını dozerlerle yıktı. Köylülerden Hasan Arslan ise 1975’ten beri tapulu arazinin ailesine ait olduğunu ileri sürüyor. Arazi, köylülerin hayvanlarını otlattıkları, ektikleri bölgenin tam ortasında.

 

7 KÖYLÜ TUTUKLANDI

Baraj karşıtı 7 köylü bir protesto sırasında çıkan olaylar gerekçe gösterilerek tutuklandı. Munzur Kültür ve Doğa Festivali için Avrupa ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen çevreciler, köylülere destek vermek için çadıra gitmiş ve daha sonra şantiyenin özel güvenlik görevlileri ile aralarında çatışma çıkmıştı. Çıkan olaylarda özel güvenliklerin havaya rastgele ateş açtığı, çevrecilerin de şantiyenin tellerini keserek içeri girdiği, çalışanlara taş attığı ve bir iş aracını yaktığı iddia edildi.

 

Bu olaylar gerekçe gösterilerek yapılan ev baskıları sonrasında önce Özkan Arslan ardından Aşağı Doluca Köyü’nden Deniz Gül, Zülfü Artak, Mustafa Artak, Zülfikar Çiçek, Mustafa Akça ve Murat Altay isimli 6 köylü ‘kasten yaralama, mala zarar verme, iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması’ gerekçeleriyle tutuklandı.

 

Avukat Uğur Yeşiltepe “Dosyadaki tek delil CD görüntüleri ve özel güvenlik görevlilerinin ifadeleri. Görüntülerdeki şahısları tespit olanağı yok. 5 suç iddiasının hiçbiri somutlaşmamıştır. LİMAK’ta çalışan özel güvenlik görevlileri de yetkilerini aşarak silah kullanmış, rastgele ateş açmışlardır” diye konuştu.

 

DÜZGÜN BABA ZİYARETGÂHI SULARA GÖMÜLECEK

Dersim Belediye Başkanı Edibe Şahin “Dersim’e baraj istemiyoruz, köylülerin yanındayız” derken aralarında Karadeniz İsyandadır Platformu’nun da bulunduğu çevre dernekleri direnişçilere destek verdi. Şahin, “Halkı mutsuz eden hiçbir yatırımın anlamı yok. Baraj yapılırsa güzel vadimizdeki inanç merkezlerimiz su altında kalacak. Talebimiz enerji yatırımı politikalarından vazgeçilmesi” dedi.

 

Baraj yapılırsa, Karakoçan’a bağlı Pamuklu, Aşağı Dolluca, Akarbaşı, Okçular, Surçay, Akkuş, Akarbaşı, Okçular, Çalıkaya, Alabal ve Özlüce köylerinin büyük kısmı, hastalar ve çocuğu olmayanların derman aradığı Düzgün Baba Ziyaretgâhı, Golê Xızırı (Hızır Gölü) gibi Alevilerin kutsal mekânları suya gömülecek. Barakayı tekrar inşa edeceklerini belirten köylüler, “Burası bize dedelerimizden, nenelerimizden kaldı. Öleceğimizi bilsek de vermeyiz’ diyorlar.