banuguven.com/

 

Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı. Bizleri Türkiye’nin imalat sanayi üretiminin önemli bölümünü sırtlayan bu ildeki çevre ve sağlık skandalına uyandıran bilim adamı. Yıllardır gözlerimizin önünde olup bitenleri, bilimsel bir yaklaşımla inceledi ve ulaştığı çok önemli sonucu hepimizle paylaştı. Kanserden ölüm oranları Dilovası başta olmak üzere Kocaeli’de, Türkiye ve dünya ortalamasının çok üzerindeydi. Ortalama yüzde 13 iken, bu oran 2005 yılında Dilovası’nda hala yüzde 32‘ydi. Konu meclise kadar geldi ve sanayi bölgesindeki tesislere atıklarla ilgili sorumluluklarının hatırlatılması dışında, kapasite artırımının da durdurulmasını da içeren bir dizi önlem kabul edildi.

 

Ama ‘kalkınma’ fetişi sınır tanımıyordu. Mesela bu süre içinde bölgedeki en büyük tesislerden Nuh Çimento’nun kapasite artırım ısrarı engel tanımadı İnşaat sektörünün böylesine büyüdüğü bir memlekette şaşırtan bir durum değil tabii. İkisi kapı komşusu olan 3 demir çelik fabrikasının bulunduğu kente, POSCO tarafından dördüncü bir demir çelik fabrikası inşa edilecek. Hem de yerleşim yerlerinin dibine. Temel, Bakan Çağlayan’ın katılımıyla atıldı bile. Bu süreç içinde tesisi kuracak Güney Koreliler’in kentten bazı gazetecileri ülkelerine davet ettiği ve son derece başarılı bir PR kampanyası yürüttüğü ortaya çıkıyor. Tabii firmanın daha önce Hindistan’da edindiği bir tecrübe var. Halk oradaki tesise karşı çıkmış ve yapımına engel olmuş. Güney Koreliler aynı durumu Türkiye’de de yaşamak istemiyorlar.

Bir halk sağlığı mücadelesi from Banu Güven on Vimeo.

 

Hakaret

 

Bütün bunlar olurken, Prof. Dr. Hamzaoğlu da ekibiyle yeni bir çalışma yürütüyordu. Yeni doğum yapan annelerin ilk sütü ve bebeklerin dışkısı üzerinde yapılan araştırmalarda, civadan kurşuna bazıları vücutta hiç bulunmaması gereken 8 ağır metale yüksek oranlarda rastlanıyor. Onur Hamzaoğlu’nun 2012‘de bitecek çalışmanın ilk bulgularını kamuoyuyla paylaşması bölgedeki sanayi lobisinde büyük rahatsızlık yaratıyor. Başta Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu olmak üzere, lobinin önde gelenleri ve sözcüleri Hamzaoğlu’na yönelik bir karalama kampanyası başlatıyor. Belediye Başkanı’nın şu sözleri kayda geçiyor: ‘Birileri çıkıp anne sütünde ve bebeklerin dışkılarında ağır metallere rastlandı diyor, ancak hiçbir dayanağı yok, hiçbir belgesi yok… Sadece adı profesör… Şarlatanlık yapıyor, şov yapıyor, bilim adamı şarlatanlık, şov yapmaz, ideolojik davranmaz.’

 

Belediye Başkanı bir de halk sağlığı bilimini halk için yapan bir bilim adamı hakkında halkı paniğe ve korkuya sevkettiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunuyor. Bu Onur Hamzaoğlu hakkında kendi üniversitesinde bir ceza soruşturması açılması anlamına geliyor. Üniversite Etik Kurulu’nun disiplin soruşturmasında, ‘Bitmeyen araştırmanın sonuçlarını açıkladığı’ iddiasıyla Hamzaoğlu’na uyarı cezası vermesi, Türkiye’de akademik özgürlüğün sınırlarını bir kez daha belletiyor bize. Ceza soruşturmasından çıkabilecek olumsuz bir karar da Hamzaoğlu’nun mahkemede yargılanması demek olabilir. Hamzaoğlu’nun akademik çevrede yalnızlaşması isteniyor.

 

Hamzaoğlu ise, onurunu ve halk sağlığını korumakta kararlı. Bürokrasinin kuşatmasını bilimsel çevrelerden gelen destek deliyor. Mesela Türk Tabipleri Birliği’nin Dilovası Raporu ya da memleketin önde gelen felsefecileri Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, Prof. Dr. Betül Çotuksöken ve Prof. Dr. Harun Tepe’nin konuyu etik açıdan değerlendiren görüşleri, Prof. Dr. Rıfat Okçabal’ın yazısı…

 

Hakareti haklı çıkarmaya çalışmak

 

Bütün bu görüşler, Hamzaoğlu’nun Büyükşehir Belediye Başkanı Karaosmanoğlu’na açtığı hakaret davasının geçen perşembe günü yapılan üçüncü duruşmasında sunuldu. Bu davanın seyrine ilişkin bir kaç not vermekte fayda var. İlk duruşma Karaosmanoğlu gelmediği ve ifade vermediği için ertelenmişti. İkinci duruşmada, Karaosmanoğlu’nun avukatı Üniversite Etik Kurulu’nun Hamzaoğlu aleyhinde karar verdiğini ve uyarı cezası geleceğini, nasıl olduysa Hamzaoğlu’ndan önce öğrenmişti. İşin ilginç tarafı, Hamzaoğlu Etik Kurul’a savunmasını duruşmadan iki gün önce vermişti. Etik Kurul ertesi gün toplanarak kararını duruşmaya yetiştirdi ve sonucu Hamzaoğlu’ndan önce Belediye Başkanı’yla paylaştı. Belediye Başkanı Karaosmanoğlu da, bilim adamına hakaret etmekte haklı olduğunu bu karar üzerinde ispata kalkıştı. Mahkeme de bu yaklaşımı benimseyip üniversiteden Etik Kurul kararını istedi. Son duruşmada önünde gerekçeli kararı bulamayan mahkeme, yine aynı talepte bulundu. Bu arada, Onur Hamzaoğlu’nun disiplin cezasına itiraz ettiğini de belirtelim.

 

Mahkeme Belediye Başkanı Karaosmanoğlu’na ‘isnadın ispatı’ hakkını tanımak istiyor. Yani hakaret olan sözlerin (şarlatan, adı profesör, vs.) somut ve de haksız bir fiil üzerine söylenip söylenmediğini sınamak adına, üniversiteden Etik Kurul kararı istiyor. Ama bakılacak yer başka aslında. Belediye Başkanı bu sözlerini Onur Hamzaoğlu’nun elinde bilimsel veri olmadığı iddiasına dayandırıyor. Mahkemenin bakacağı yer de tam burası olmalı işte. Hamzaoğlu’nun sonuçlarını açıkladığı anne sütü ve bebek dışkısı analizleri TÜBİTAK Bursa Test ve Analiz Laboratuvarı’nda, hava toz ve ağır metal ölçümleri ise, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Çevre Enstitüsü tarafından yapılmış. Dolayısıyla Belediye Başkanı’nın ‘şarlatan’ sözüne gerekçe olarak gösterdiği ‘ortada hiçbir delil ve dayanak olmadığı’ iddiası, bilimsel yöntemlerle yapılan bu araştırmaların sonuçlarına bakıldığı anda çöpe gidiyor. Ama nedense buraya bakılmıyor, meselenin etrafından dolaşılıyor.

 

Kanserle Savaş Dairesi kendisiyle savaşıyor

 

İşin trajikomik bir diğer tarafı da, Çevre Bakanlığı ile Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları’na 6 Haziran 2011’de ‘sanayi kapasite artışı olmamalı’ yazısı gönderen Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Daire Başkanlığı’nın, aynı uyarıda bulunan bilim adamı Hamzaoğlu’nun aforoz edilmesini istemesi. İlişikte gördüğünüz yazıyı yazan Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi’nin, Hamzaoğlu’nu ‘halka yanlış bilgi verip, panik ve korkuya neden olduğu’ iddiasıyla YÖK’e şikayet edip, hakkında disiplin soruşturması açılmasına neden olması sizce de derin bir çelişki içermiyor mu?

Akademik özgürlük ne demek?

 

Hamzaoğlu’nun avukatlarının son duruşmada mahkemeye sunduğu görüşte yer alan Akademik Özgürlük ve Yüksek Öğretim Kurumları’nın Özerkliği Bildirgesi’nin ilk maddesinde şu tanım var:

‘Akademik özgürlük, bilginin araştırma, inceleme, tartışma, belgeleme, üretme, yaratma, öğretme, anlatma ve yazma yoluyla edinilmesinde, gelişmesinde ve iletilmesindeki özgürlükler anlamına gelir’.

ve 6. madde:

‘Akademik çevrenin araştırma işlevi ile ilgili tüm üyeleri bilimsel araştırmanın evrensel ilke ve yöntemlerine tabi olarak, herhangi bir müdahaleye maruz kalmaksızın araştırma çalışmalarını sürdürme hakkına sahiptir. Bu kişiler aynı zamanda araştırmalarının sonuçlarını başkalarına özgürce iletme ve sansürsüz yayınlama hakkına da sahiptir.’

 

Daha fazlasını söylemeye gerek yok. Bu tanımlar, bilimsel veriler birilerinin akçeli ya da siyasi çıkarının önüne geçtiğinde, burada işlemiyor. ‘Ben halk sağlığı uzmanıyım, halkın sağlığı için çalışırım, hükümet önlem almazsa da halk için yaptığım araştırmanın bulgularını halkla paylaşırım’ diyen bir bilim insanına yönelik itibarsızlaştırma kampanyası bakalım nasıl son bulacak? Kazanan halk mı olacak, yoksa halkın sağlığını umursamadan paranın ve iktidarın peşinden gidenler mi?