DÜŞÜNCE 1:

İçgörüye sahip, düşünceli insanların Libya, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve BM ile ABD’nin oradaki rolü üzerine birbirine zıt düşünceleri olabilir. 

Geri dönüşü olmayacak bir şekilde ilişkilerimizi koparana dek birbirimize sözlü hançerler fırlatmak yerine, aynı fikirde olmasak da birbirimizi dinleyip, kendimizi ölçüp tartamaz mıyız? Ortak gündemimizde farklılıklarımızı ve görüşlerimizin mantığını takip etmenin bir yolunu da mı bulamayız?

DÜŞÜNCE 2:

Bu noktada, paylaştığımız değerlerimize, bağlılıklarımıza, Libya’da olup bitenler hakkındaki sınırlı ve ABD politikaları hakkındaki uçsuz bucaksız bilgimize karşı duruşları tartmak için belli başlı temellerde anlaşamaz mıyız?

ABD’nin dış politikasının birbiriyle yakından alakalı üç kaynaktan temellendiğini biliyoruz:

1. ABD’nin yönetici elitlerinin Libya’da genel olarak petrol olarak kendini dışa vuran ve ABD hedeflerine uygun bölgesel sonuçlar yaratabilen jeopolitik, ekonomik ve sosyal hedefleri

2. İnsanlık dışı, kanunsuz, adaletsiz tutumları olduğunda bile adalete, yasalara ve halka saygı duyduğunu ilan ederek muhalefeti savuşturabilecek bir ideolojik görünüşü sürdürmek isteği

3. Normal şartlar altında yapmayacakları şeyleri aktivizm ve muhalefet tarafından zorlandıklarında yapma yönelimi ile hemen ardından ilk iki maddeyi ellerinden geldiğince yeniden hayata geçirme eğilimi

Libya ve bölge hakkında bildiklerimizse şunlar:

1. Orta Doğu ve Kuzey Afrika şu anda bir karmaşa içerisinde. Mevcut ilişkilerin birbirine girdiği, gerilimin arttığı bu karmaşa ortamı İsrail, petrol ve ABD hakkındaki bölgesel kararları da etkiliyor.

2. İktidarın iç dengesi ülkeden ülkeye değişmekte ve değişime karşı içsel baskılar ile dış engeller varlığını sürdürmekte.

Bize gelince, bunu okuyanlar, kanımca şunları istiyor:

1. Hayat kalitesi, özgürlük ve insanların geleceği ile ilgili konularda olabildiğince çok ülkede, hem bölge içi hem bölge dışı, en yüksek seviyede kazanımlar.

2. Libya ve tüm bölgede, halk hareketlerinin farkındalık ve taleplerini yayabilecekleri kadar alana sahip olmaları ve katliam yahut aşırı derecede baskı altında kalmadan dertlerini anlatabilmeleri.

Bu durumda, ABD’nin Libya ya da herhangi bir yerde yapacağı bir müdahalenin masumları kurtarma niyeti değil de bu göstermelik niyetin müdahaleyi rasyonalize etme sebebi olarak ilan edileceği konusunda anlaşabilir miyiz? Ayrıca, ABD’nin niyetlerinin “imparatorluk” için daha iyi sonuçlara erişmek olduğu konusunda, her ne kadar bu durum için ABD’nin yönelimleri toplum baskısının seçenekleri sınırlandırmasından ötürü küçülme tehlikesiyle karşı karşıya olsa da, hemfikir değil miyiz? Ek olarak, muhalefetin tüm bölgede yeni bir ilişkiler ağı örgütleme umutlarına katkıda bulunmak istemiyor muyuz?

DÜŞÜNCE 3:

Eğer yukarıdaki noktalarda anlaşıyorsak, bu anlaşmazlığın temeli nedir?

Bazı aktivistler Libya’daki muhalefete karşı gerçekleşebilecek katliamın ne pahasına olsun durdurulması gerektiğini düşünüyorlardı. Bu aktivistlerin bir kısmı, Amerikan ordusunun müdahalesinin kendine içkin tehlikelerinin tamamen farkında olarak, BM ihtarını ve takip eden müdahaleyi Libya muhalefeti için en az zararlı koruma ve alan açma seçeneği olarak görüyorlardı.

Diğer aktivistler ise, Libya muhalefetinin ayakta kalamayacağı korkusuna rağmen, ABD – ve İngiliz ve Fransız – müdahalesinin abartılı bir motivasyon olarak görüleceği ve yalnızca muhalefeti koruma niyetinde olduğunun düşünüleceğini ancak böyle bir duruma mecbur kalınmadığı takdirde niyetin muhalefeti korumak olduğuna inanmak için hiçbir sebebimizin olmadığını düşünmekteydiler. Bu durumda da, müdahalenin olası sonucunun muhalefetin ABD’nin dikte ettiği şekilde yeniden örgütlenmesi ve hareket etmesi gibi kabul edilemez bir yere evrileceğine kanaat getirmekteydiler.

Müdahale gerçekleştikten sonra, tartışma daha belirgin daha taraflı ve daha sert bir hal aldı.

Beğensek de beğenmesek de, iki taraf da Kaddafi’nin bir desteğe sahip olduğu ve mücadelenin iç savaş gibi uzatmalı bir mücadele olacağı konusunda hemfikir. Bu bağlamda, bir taraf, tamam, uçuş bölgesi olmadan yapılacak bir müdahale hatta katliamı önlemek için muhalefete müdahale etmek üzere olan baskı güçlerine yapılacak oldukça sınırlı birkaç saldırı ile Libyalılara kendi geleceklerini tartışabilecekleri bir ortam sağlamak için yapılacak eylemler halihazırda olabilecek en uygun şey olacak ve desteğimizi alacaktır diyebilir. Diğer taraf ise, Libyalıların kendi geleceklerini belirleyebilmeleri için dışarıda kalmalıyız diyebilir. Çünkü, geniş bir müdahale asıl meseleleri gölgede bırakacak ve tipik bir müdahaleci korkusu yaratabilecek milliyetçiliği tetikleyecektir. Bu da yaratıcı ve geniş kapsamlı muhalif potansiyellerini gasp edecektir.

Bir kısmımız ilk, bir kısmımız da diğer fikri yakın bulacaktır. Bazılarımız da aradaki farkın ne gibi sonuçlar yaratacağı konusunda tam bir bilgiye sahip olmadığını düşünecektir. Belki de hiç kimse öyle bir bilgiye sahip değildir.

SONUÇ 1

Şu ana ait olan asıl durumda, eski konularda hemfikir olmadığımıza dair hemfikir isek, en azından muhalefetin sınırlı olarak da olsa korunmasının, hızını artıran bir müdahaleden ve bu müdahalenin bir savaşa dönüşmesinden çok daha iyi olduğu konusunda anlaşamaz mıyız?

Ve eğer bu konuda anlaşıyorsak, hiç müdahale olmamış olmasını istemek ile ülkeyi bir işgale ya da kargaşaya sürüklemeyen, muhalefetin yolunu gasp etmeyen ufak bir müdahale olmasını istemek arasındaki fark tartışmalıdır. Evrensel asgari çizgi, şu ana kadar olan biten üzerine söylenenlerden bağımsız olarak, Libyalıların kendi kaderlerini tayin etmeleri için “müttefiklerin” genişleyen şiddet uygulamlarını önlemek için baskıda bulunabilmek olacaktır. Geçmiş ile ilgili anlaşmazlıkların üzerine, gelecekte olması mümkün daha büyük bir savaşa karşı birlik olunabilmesi için sünger çekilebilir.

SONUÇ 2

Çıkarılabilecek daha sorunlu, daha geniş ancak daha göz ardı edilmiş bir ders daha olduğunu düşünüyorum.

Güvendiğim, görüşlerini sağlam ve emin olduğunu düşündüğüm değerler ile destekleyen biri, benim aldığım duruşun tam karşısında yer alırsa, ne yapmalıyım? Diyelim ki ben x’i tutuyorum. Diğer insan, adı Joe olsun, eski müttefiğim ve benim tarafımdan son derece mantıklı olarak görülen kişi, y’yi tutmakta. Diyelim ki ben y’yi, Joe ise x’i fena halde yanlış buluyoruz. Fark, taktiksel bir seçim de olabilir, bu seçimin stratejik olarak önemi üzerine de olabilir.

Şimdi, Joe’nun ve benim birbirimize karşı tutumu ne olmalı?

Bir olasılık, kendi görüşümün her şekilde doğru olduğunu ve Joe’nun y’yi tutmasının tek mümkün yolunun Joe’nun duruşunu değiştirmiş olması olduğunu düşünmemdir. Joe eskiden sahip olduğu değerlere, geniş analiz kabiliyetine sahip değildir artık. Bunun doğru olamayacağını tabi ki de söylemiyorum. Libya konusunda, bir örnek olarak, Joe, ABD emperyalizminin ve kapitalizmin uzatmalı eleştirmeni, kararlı ve yetkin kişi vs. vs, birden eski görüşleri ve değerlerini yenileri ile değiştirmiş ve x yerine y’yi tutmaya başlamış olabilir.

Ancak ikinci bir seçenek de var. Belki de Joe benden daha akılıdır ve benim göremediğim bir bağlantı kurmuş olabilir. Ya da, Joe benim bilmediğim farklı şeyler öğrenmiş olabilir. Belki de Joe farklı bir algıya ve mevcut gerçeklerin kuruluşunda farklı bir yaklaşıma sahiptir. Çünkü, kurgu bir çeşit tahmindir ve benden farklı bir şekilde tahminler yapıyor olabilir. Her durumda da, Joe duruşunu değiştirmemiştir. İçgörüsü ya da değerlerini kaybetmemiştir. Dürüstçe benimle ters düşmektedir. Öyle olmadığını düşünsem de yanlış olan taraf ben olabilirim.

Biz, solda, ikinci seçeneği düşünmekte oldukça zorlanıyoruz. Ayrıca, ilk olasılığın doğru olduğu konusunda yargıya varmakta her halükarda acele ediyoruz.

Size bir gözlem. Yıkıcı ve korkutucu olan olasılığı kabul etmekte yargıya varma aceleciliği de değil yalnızca. Bunun olduğunu defalarca, daha ahmakça şekillerde de gördük. Birileri bizim karşımızda yer alır ve biz onların bilgeliğini anında onlarca yıl için silip atarız. Bunun tek sebebi de onların yollarını kaybetmiş olmaları, mantıksal ve ahlaki bir çöküntü içinde yer almaları gibi şeyler olur. Tamam, bu gerçekten çok kötü. Bazen bundan kaçınmak zor olsa da.

Ancak, bu tartışmayı açmak istediğim sorun, özellikle sosyal olasılıkları değerlendirirken, karmaşık politikalar hatta kendi stratejik ve taktiksel seçeneklerimizin farklı oluyor olması. Bu gibi durumlarda, karşılıklı saygı içerisinde ve bizim ya da Joe’nun doğru olup olmamasından ziyade, doğru olan fikrin projemizin büyümesi için ortaya çıkmasını umarak ihtilafa düşmeye ihtiyacımız var. Doğru olmayı o kadar çok istiyoruz ki yanlış olduğumuzda üzülüyoruz. Halbuki, yanlış olduğumuzun ayırdına varmamız demek, totalde solun doğru olması demektir.

Bir analoji kuracağım, biraz sert ancak açıklayıcı olacak.

Sam’in cinayetten idama mahkum olduğunu düşünelim. Sarah ise mahkemede kaybetmiş savunma avukatı. Steven da kazanan savcı. Sarah, olay mahallinden yeni ortaya çıkmış bir DNA buluyor. Sam ile birlikte DNA’nın Sam’in masumiyetini kanıtlamak için test edilmesi gerektiğini savunuyorlar. Steven ise teste karşı çıkıyor. Bu uydurma olan bir durum değil, aksine çokça karşılaşılan bir durum.

Steven’ın eski eylemlerinin doğru olarak görülmesini istemesine dikkat edin. Adaletin yerini bulmasını istemekten çok buna biat etmektedir. Aynı şey Sarah için de doğru olabilir. Steven’ın yerinde o olsaydı farklı davranacağı kuşkuludur. Evet, Steven’ın durduğu yerden ötürü aldığı bu karar anlaşılmaya çalışabilir çünkü kariyeri tamamen bu yenilmemiş zaferlere bağlıdır ve yanlış kararlar tarafından zarar görebileceği çok açktır. Ancak bu tutum ayrıca, Steven’ın eğitimi ve ona öğretilen rollerin kişiliği ve düşüncesine etkisi sonucunda ortaya çıkmıştır. Steven’ın yönelimi tamamen asaleti sağlamak değil, basitçe kazanmak ve doğru olmak, hatta yanlış olmamak üzerinedir.

Bize dönelim. Daha fazla uzatmayacağım. Eğer, x ile y arasında bir anlaşmazlık varsa ve Sarah x’in sol için daha iyi olacağını söylüyorsa, Steven ise y için aynını diyorsa ve asıl amaçları sol projenin ilerlemesi ise, ikisinin de x ya da y’den hangisi daha yararlı ise onu savunmaları gerekir. Mantıklı bir şekilde kendi tezlerini savunabilirler ancak, yanlış oldukları ortaya çıktığında buna üzülmek yerine doğru olanın bulunduğuna sevinmeli ve yollarına devam etmeliler. Bazen sol içi çabalarımızda zafere inanmıyoruz, onun yerine güzel bir mücadeleye, iyi görünmüş olmaya ve doğru olmaktaki devamlılığımıza önem veriyoruz. Genelde sandığımızdan daha çok “savcı” oluyoruz.

Kaynak: ZNet