Birleşik Devletler Başkanı, modern dünyadaki en güçlü kişi olarak kabul edilir. Barak Obama kötülük yapmak için hala muazzam bir güce sahip olduğunu, iyilik yapmak içinse neredeyse hiç bir gücünün olmadığını hüsranla öğreniyor. Sanıyorum, bunun farkında ve bu konuda ne yapabileceğini bilmiyor. Gerçek ise bu konuda yapabileceği çok az şey olduğudur.

Örneğin, onun şu andaki en büyük tek kaygısını –ikinci Arap isyanını- ele alın. Bunu o başlatmadı. Açıkçası, Arap isyanı başladığında başka herkes gibi o da şaşkınlıkla yakalandı. Doğru olarak ilk düşündüğü şey, bunun bölgedeki hâlihazırda sallantıda olan jeopolitik düzen için büyük tehlikeler içerdiğiydi. Amerika, zararı azaltmak, kendi pozisyonunu korumak ve “düzeni” yeniden sağlamak için yapabileceği her şeyi araştırdı. Ancak kimse Amerika’nın başarılı olduğunu söyleyemez. Durum, her gün her açıdan daha da karışık olmakta ve Amerika’nın kontrolünün dışına çıkmakta.

Barak Obama inanç ve kişilik olarak “aşırı uçlar” arasında diyalog ve uzlaşma arayışında olan tam anlamıyla merkezci biri. Düşünceli davranıyor ve temel kararları ihtiyatla alıyor. Düzen içinde bir değişimden –yalnızca parçası olduğu değil ama aynı zamanda merkezi şahsiyeti ve en güçlü tek oyuncusu olduğu temel düzeni tehdit etmeyen bir değişimden- yana.

Bu rolü oynamak için her taraftan sıkıştırılmış durumda. Yine de, bu rolü oynamaya çabalıyor. Belli ki, daha başka ne yapabilirim? diye, kendi kendisiyle konuşmakta. Sonuç olarak olan, diğer oyuncuların (bir zamanlar kendi astı olan müttefikleri de dâhil) ona açıkçası meydan okumaları ve utanma duymaksızın –gücünün daha da fazla azalmasına neden olarak- paçayı kurtarmaya çalışmaları.

Netanyahu, sanki yeniden canlanmış George Washington’mış gibi, kendisinin çıkarcı saçmalıklarını coşkuyla ve sonuna kadar alkışlayan Amerikan Kongresi’ne sesleniyor. Obama, AIPAC (Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi)’da yaptığı, sorunu çözmenin temeli olarak 1967 İsrail/Filistin sınırlarını önerdiği genel geçer ürkek girişimini zaten geri çekmiş olsa da, bu konuşma Barak Obama’nın yüzüne vurulmuş doğrudan bir tokattı.

Suudi hükümeti, Arap dünyasındaki mevcut rejimleri savunmak adına bütün gücünü kullanacağını ve Obama’nın zaman zaman “insan hakları” adına verdiği tavizlere kızgın olduğunu açık etti. Pakistan hükümeti de, eğer Amerika kendisine karşı sertleşirse, Çin’le daha sıkı fıkı bir dost olacağını Obama’ya açıkça söylüyor. Rus, Çin ve Güney Afrika hükümetlerinin hepsi de Obama’ya, eğer Amerika Suriye’ye karşı Güvenlik Konseyi kararı almaya çalışırsa destek vermeyeceklerini ve muhtemelen Amerika’nın basit çoğunluğu bile elde edemeyeceğini -2003’teki ikinci Irak kararındaki Bush’un başarısızlığındaki gibi- ilan ettiler. Afganistan’da Karzai NATO’ya insansız uçaklarla yapılan saldırıları durdurma çağrısı yapıyor. Ve Pentagon, maliyeti yüksek olduğu için kendini Afganistan’dan çekilmek zorunda hissediyor.

Amerika’nın zayıflığının yalnızca bir Ortadoğu sorunu olduğu düşünülmesin diye Honduras’a bir göz atalım. Amerika’da şimdiden eski olan Başkan Zelaya’ya karşı darbeyi gerçekte destekledi. Darbe yüzünden, Honduras Amerikan Devletler Örgütü’nden (OAS) dışlandı. Amerika daha sonra, resmi olarak yeni bir başkanın seçilmesinden dolayı Honduras’ın tekrar tam üyeliğe geri alınmasını sağlamak için oldukça çaba harcadı. Latin Amerika ülkeleri, Zelaya’nın bütün sahte suçlamalar ortadan kaldırılarak geri dönmesine izin verilmediği için buna direndiler.

Sonra ne oldu? Kolombiya (Amerika’nın Latin Amerika’daki en iyi dostu kabul ediliyor) ve Venezüella (Amerika’nın Latin Amerika’daki düşmanı varsayılıyor) bir araya gelerek iktidarda bulunan Honduras hükümetiyle birlikte Zelaya’nın öne sürdüğü şartlar altında Zelaya’nın dönüşünü sağladılar. Dışişleri Bakanı Clinton, Birleşik Devletler diplomasisinin bu fiili başarısızlığına ruhsuz bir biçimde gülümsedi.

Sonuç olarak Obama Libya’daki savaş konusunda Amerikan Kongresi’yle sorun yaşamakta. Savaş Güçleri Yasası’nda Obama’nın, Kongre’nin açıkça onayı olmadan askeri birlikleri yalnızca 60 gün için savaşa gönderebileceği varsayıldı. Altmış gün şimdi geçti ve Kongre’de hiçbir faaliyet yok. Libya harekâtına devam etmek açıkça yasadışı, fakat Obama’nın onay alma gücü de yok. Yine de, Obama Libya harekâtına devam ediyor. Amerika’nın katılımı artabilir. Bu yüzden Obama iyilik değil kötülük yapabilir.

Bu arada, Obama dikkatini tekrar seçilme konusuna yoğunlaştırıyor. Bunu başarmak için iyi bir şansı var. Cumhuriyetçiler giderek daha fazla sağa kayıyorlar, politik olarak şüphesiz aşırıya kaçıyorlar. Fakat, bir kez seçildiğinde, Birleşik Devletler Başkanı, bugünkünden bile daha az güce sahip olacak. Dünya hızla hareket ediyor. Bu kadar çok sayıda belirsizliğin ve öngörülemez aktörün bulunduğu bir dünyada, Amerika en tehlikeli “serbest silah”a dönüşüyor (1 Haziran 2011).

Kaynak: www.iwallerstein.com

Çeviren: Ferhat İyidoğan / DEMOKRAT HABER